Özgür Gündem gazetesi ile dayanışma amacı ile başlatılan nöbetçi genel yayın yönetmenliği kampanyasına katıldıkları gerekçesi ile tutuklanan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ile yazar Ahmet Nesin’e destek, karara ise tepkiler çoğalarak devam ediyor.
 
DİHA’da yer alan habere göre, eyleme destek verenler arasında dikkat çekenlerden dördü de, tutuklanan Barış Akademisyenleri oldu. Muzaffer Kaya, Meral Camcı, Kıvanç Ersoy ve Esra Mungan, tutuklu üç nöbetçi genel yayın yönetmeni için cezaevi önünde nöbet eylemine katıldı.
 

‘Bizim için verdikleri mücadeleyi onlar için vereceğiz’
 
Akademisyen Meral Camcı, “Ben sanki bir dejavuyu yaşıyor gibiyim zaten” diyerek, gazetecilerin tutuklanırken yaşadığı süreçlerin aynısını yaşadıklarını dile getirdi. Camcı, “Tabi ki haklı olmanın iç huzurunu ve onurunu, ama duvara konuşuyor olmanın öfkesini de yaşadık, dostlarla iç içe dayanışmanın kıvancını ve mutluluğunun ne demek olduğunu da” dedi.
 
Daha önce Şebnem Korur Fincancı’nın da bugün tutulan “özgürlük nöbetini” kendisi için tuttuğunu hatırlatan Camcı, “O şu an içeride biz dışarıda. Şebnem Hoca’nın bizler için verdiği mücadeleyi şimdi biz onun için vereceğiz” dedi.
 
Camcı, “Şebnem Hoca’nın neler yaşadığını yakın zamanda yaşadığım için tek tek hissediyorum. İlk müşaadede geçirilen zaman, jandarmanın sizi ilk karşılamasını hepsi şuan gözümde canlanıyor” dedi. Camcı, “Hep birlikte dayanışma içerisinde onları geri alacağız. Şebnem Korur Fincancı yalnız değildir” diye konuştu.
 

‘Tablo çok karanlık’
 
Ülkede faşizan bir rejimin inşası söz konusu olduğunu söyleyen akademisyen Muzaffer Kaya da, Hitler’i anımsatan bir yönetim biçimi ile karşı karşıya bulunduklarını söyledi. Ülkede yaşanan çatışmalı sürece de değinen Kaya, “Kürt illerinde büyük bir savaş var. Bu tutuklamalar da bu savaşın bir yansıması. Şu an biat etmeyen herkesin hedef olacağı korkunç bir rejime doğru gidiyoruz. Tablo çok karanlık” dedi.
 
Kürt illerinde yaşanan savaşa ve ağır insan hakları ihlallerine dikkat çektikleri için daha önce tutuklandıklarını hatırlatan Kaya, şimdi de aynı uygulamaların basına yöneltildiğini, ezilen tüm toplumsal kesimleri tek başına bırakma ve dayanışmayı kırmak üzerine yapıldığını belirtti.

 
‘Mektuplar ve kitaplar buradaki tecridi kıran şeyler’

 
Tecrit koşullarının her yerde birbirine benzediğini söyleyen Kaya, tecridi bir cezaevinde başa gelebilecek en kötü olaylardan biri olarak tanımlayan Kaya şöyle konuştu:
 
Bu bir insanlık suçudur. Şu an Şebnem Hoca’nın da tek kişilik bir hücrede kaldığını biliyoruz. Biz de Silivri’de yaklaşık on gün tecritte kalmıştık. O anlamda bizimle benzer duyguları yaşıyordur. Tabi burada tecridi kırabilmek önemli. Mektuplar, kitaplar buradaki dayanışma ve avukatlar aracılığıyla göndereceğimiz şeyler, tecridi kıran şeyler.
 

‘Türkiye’nin 2016’sı, 1852 Fransa’sına benziyor’
 
Akademisyen Kıvanç Ersoy ise Türkiye’nin yaşadığı son süreci 1852 Fransa’sına benzetti. Ersoy, Şebnem Korur Fincancı’yı 90’lardan bugüne kadar işkence ve hak ihlallerini raporlayan, suça ortak olmayan bir aydın olarak tanımladı.
 
Ersoy, “Tabi böyle bir dikta inşa edilirken, demokrasiye yapılmış böyle büyük hizmetlerin cezasız kalması düşünülemezdi. Tıpkı bizim gibi onlarda faşizmin bu uygulamalarından üzerlerine düşeni aldılar” dedi.
 
Fincancı, Nesin ve Önderoğlu’nuın bu süreci büyük bir dirençle atlatacaklarını söyleyen Ersoy, “Ama karşı taraf şunu anlamıyor hala; tecrit ve hapis ile insanları düşüncelerinden soyutlayabileceğini sanıyorlar. Deniyorlar deniyorlar olmuyor. Tecrit hiç kimseyi düşüncelerinden vazgeçirtemez. Bizler de hep beraber gerçeği söylemeye ve bu suça ortak olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
 
KAYNAK: DİHA

Editör: Wan Haber