Van’ın sahip olduğu coğrafi özellikler ve stratejik konumu nedeniyle tarih boyunca birçok devletin sahip olmak istediği bir coğrafya olduğunu anlatan Bilici, çok eski bir geçmişe sahip olan kentin Urartulardan Osmanlılara kadar birçok devletin hâkimiyetinde kaldığını söyledi. Osmanlı Devleti’nin son döneminde Van ve çevresinde yaşanan işgal ve Ermeni çetelerinin yağması sonucu geçmişe ışık tutan izlerin birçoğunun yok olduğunu ifade eden Bilici, “Balkan Harbi'nin yaralarını sarmaya çalışan milletimiz kısa süre sonra kendini Birinci Dünya Harbi'nin içinde bulmuştur. 1915 Ocak ayında Van’dan Kafkas cephesine mühimmat taşıyan yaşları 12-17 arasında değişen 120 çocuk, kan donduran ayaza rağmen 80 kilometreyi iki günde yürüyerek cepheye ulaşmış, ancak geri dönüş yolunda yoğun kar yağışı ve tipiye yakalanan 120 isimsiz kahramandan sadece 22’si hayatta kalabilmiştir. Diğerleri ya yolda veya Van'a ulaştıktan sonra şehit olmuştur. Van vilayeti 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarında Ermenilerin Anadolu’daki faaliyetlerinin en açık şekilde görüldüğü yerdir. Buradaki komitelerin çalışmaları Ermeni faaliyetlerini bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Bu dönemde batılı devletlerden birçok Hıristiyan din adamı ve araştırmacı Van bölgesine gelerek burada istihbarat ve misyonerlik faaliyetleri yürütmüştür. Yapılan çalışmalar sonunda yüzyıllardan beri ‘sadık millet’ olarak tabir edilen Ermeniler, devlete karşı isyana teşvik edilmiştir. 20 Nisan 1915’de Van’daki devlet kurumlarına saldıran Ermeni çeteleri, Müslüman mahallelerini de ateşe vermişlerdir. 14 Mayıs 1915’te Müslüman halkın birçoğu saldırıya uğrayarak katledilmiştir. 18 Mayıs 1915 günü Rus birliklerinin Van’a girmesiyle de şehirde büyük bir katliam yapılmıştır. Çevre köylerden Zeve köyüne sığınan yaklaşık 2 bin 500 kişi hunharca öldürülmüştür. 1. Dünya Savaşı ve işgal yılları Anadolu’nun pek çok yerinde olduğu gibi Van için de tam manasıyla bir yıkım olmuştur. Ermeniler Ruslarla birlikte hareket ederek, Osmanlı Devleti’ne ihanet etmiştir. Van yöresinde yaşayan Türk-Kürt-Ermeni, Müslüman-Hıristiyan hemen her kesimin can ve mal kaybına uğramasına neden olunmuş. Buradaki sosyal yaşam ve ekonomik düzen bozulmuş, olaylar nedeniyle burada yaşayan Müslüman halk memleketinden göçe zorlanmıştır. Van Kalesi’nin güneyinde yer alan eski Van şehri tamamen yakılıp yıkılmıştır. 2 Nisan 1918’de işgale son verildiğinde Van’a geri dönen ahali şehrin tam bir harabe durumunda olduğunu görmüş ve evlerini kullanılamaz halde bulmuştur. Halk eski Van’ın bağlar ve bahçeler bölgesi olan şimdiki yerine yerleşmiştir. Van’ın geçmiş ile izlerini koparan işgalciler aynı zamanda yaptıkları tahribat ile Van’ın geleceğine de karartmışlardı. 30 binin üzerinde şehit vererek acının merkezi olan Van, uzun yıllar yaralı bir şehir olarak kalmıştır. Ancak 1950 yılından itibaren şehirleşemeye ve gelişmeye başlamıştır.


Yaşanan acı olayların belki de en önemli sonucu olarak şunu söyleyebiliriz, Rus ve batılı devletlerin kışkırtmalarıyla yüzyıllarca beraber yaşayan halkların arası açılmış, netice olarak bu olumsuz atmosferin günümüze kadar uzamasına neden olmuştur. Geçmişten ders almak, bugünü doğru inşa etmeyi ve geleceğe sağlam yürümeyi sağlar. Tarih, geçmişte yapılan hataların tekrar edilmemesi için insanlara rehber olmalıdır. Bu nedenle çözüm süreci de Türkiye’nin 100 yıllık probleminin diğer bir sonucudur. Milli birlik ve beraberlik süreci neticesinde başlayan bir helalleşme sürecidir. Çözüm süreci güçlü ve adil bir devlet aklıdır. İnşallah birlik ve beraberlik içinde Van'ı, huzurlu, hoşgörülü ve müreffeh bir şehir yapacağız. 2 Nisan Van’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 97. yıl dönümünde bir kez daha 120 kar beyaz kahramanımızı, bütün şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi de minnetle anıyorum” dedi.

Editör: Wan Haber