2010-2012 yılları arasında devlet ve PKK arasında temas kurulması için aracılık yapan Kürt siyasetçi Mehmet Emin Pencewini, Süleymaniye'de Ankara-Erbil-Bağdat-Kandil hattında görüşme trafiği yaptığı dönemde yaşadıklarını ayrıntılı olarak aktardı.

BBC Türkçe'ye konuşan Pencewini, Türkiye'den gelen talep üzerine dönemin Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin kendisini çağırması ve aracılık yapmasını talep etmesi üzerine Kandil ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) arasında görüşmelere başladığını belirtti.

Irak Kürt siyasetinde önemli bir isim olan, Kürdistan Ulusal Kongresi üyesi Pencewini, 2010'da Oslo sürecinin başlamasıyla geriye çekildiğini ancak sürecin sona ermesi ardından yeniden devreye girdiğini söyledi.

Pencewini, bu ikinci dönemde Kandil, Talabani ve IKYB Başbakanı Neçirvan Barzani'yle görüşerek çözüm sürecinin başlamasına ön ayak olduğunu aktardı.

PKK'YLA GÖRÜŞMEDE İLK TALEP KİMDEN GELDİ?

Ekim 2010'da, Celal Talabani Irak cumhurbaşkanıyken bana, Türkiye hükümeti, özellikle de o dönemki başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ınMehmet Emin Pencewini kimdir PKK'yla savaşı bitirmek için istekli olduğunu ve bu konuda bir şeyler yapmak istediğini söyledi. 
Türkiye hükümeti o zaman, "Biz PKK'yla doğrudan muhatap olmak istemiyoruz, bir şekilde dolaylı görüşmek istiyoruz" demiş. Ben de Talabani'ye, "Tamam, ama önce Kandil'in fikrini almam gerekiyor" dedim. Kandil'e gittim, Murat Karayılan'la görüştüm.

KARAYILAN'DAN GÜL VE ERDOĞAN'A SELAM 
Murat Karayılan'a "Böyle bir durum var" dedim ve kendisine ilettim. "Tamam, barış süreci için bir hazırız, diyaloğa hazırız. Türkiye'de Kürt sorununun diyalog temeline dayalı olarak çözülmesine hazırız" dedi.

Karayılan bana, "Kendileri Türkiye'deki Kürt sorununu kabul eden ve çözmek isteyen ilk cumhurbaşkanı ve başbakan oldukları için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a selamlarımı iletin. Bizim de aynı fikirde olduğumuzu ve bu sorunu diyalog yoluyla çözmek istediğimizi iletin" dedi.

Bundan sonra Türkiye'de MİT'e gittim. O dönemki MİT Müsteşarı Emre Taner'le görüştüm.
Pencewini, MİT'de dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner'le yaptığı görüşmeye ilişkin ise şunları söyledi:

"Takriben üç saatlik bir görüşme yaptık.
"Siz gerçekten Kürt sorununu çözmekte ciddi misiniz?" dedim. Emre Taner, "Erdoğan bana Kürt sorununu çözmek istediğini söyledi. Benim emekliliğim geldi ama Erdoğan Kürt sorunu çözmek amacıyla bir proje sunmam için görevimi altı ay daha uzatmamı istedi" dedi. Ben de, "Çok güzel" dedim ve "Sizin projeniz nedir" diye sordum.

HÜKÜMET SÖZÜNÜ TUTMAZSA DAĞA ÇIKARIM
"Anayasa'da değişiklikler yapılacak, Anayasa'da Türk'ten başka Kürt milleti vardır ifadesi de geçecek" dedi.

Projesinde PKK'lılara genel af çıkartıp hepsini serbest bırakmak da vardı. Bırakılanlar o dönemdeki BDP'nin (Barış ve Demokrasi Partisi) çatısı altında siyasi faaliyetlerini sürdürebileceklerdi. Buna karşılık da PKK'nın silah bırakmasını istiyordu.
Af çıktıktan sonra hepsi Türkiye'ye geri döneceklerdi. Ben onlara, "Şayet PKK 'tamam' dedi, silahını bıraktı, hepsi Türkiye'ye geldi, o zaman Türkiye hükümeti verdiği vaatleri tutmazsa ne olacak" diye sordum.

Emre Taner, "Eğer hükümet sözünü tutmazsa ben de dağa çıkarım" dedi. Ben de gülümseyerek, "Hoş gelirsin, ben sizi dağlara götürürüm" dedim.

ABDULLAH ÖCALAN'A 'MANDELA' MODELİ

Pencewini, aftan yararlanacak PKK'lılarla ilgili ise yapılan görüşmelerde konuşulanları şöyle aktardı: 

"Emre Taner şunu dedi: "Bu 70 kişi isterse güneyde, yani bizim bölgede, isterse herhangi bir Avrupa ülkesinde kalabilir. Harcamalarını biz karşılarız. Bu üç yıl içerisinde bu kişilere yavaş yavaş af çıkartacağız, zamanla onlar Türkiye'ye gelip topluma katılacak".

Ayrıca, "Bu üç yıl içerisinde Abdullah Öcalan'ı hapisten çıkartıp ev hapsine tabi tutacağız. Nelson Mandela'nın projesi gibi bir şey düşünüyoruz. Abdullah Öcalan'ı ev hapsinde tuttuğumuz zaman, insanlarla, gazetecilerle vs... görüşebilir. Öcalan'ın affedilmesi için kesinlikle parlamentonun bunu onaylaması gerekir" dedi.

Ben, "Meclis onaylamazsa ne olur?" diye sordum. "Biz bununla ilgili çalışacağız, çünkü zaten meclisin büyük çoğunluğu bizden oluşuyor" dedi. İki defa Ankara'ya gittim.

3-482.jpg

ERDOĞAN VE GÜL GÖRÜŞMEYİ CANLI OLARAK İZLEDİ

Pencewini, dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner'in Erdoğan'dan onay alıp almadığı yönündeki soruya ise ilginç bir yanıt verdi. Pencewini, " Bizim yaptığımız bütün görüşmeleri Erdoğan ve Gül de canlı olarak izledi" dedi ve şunları söyledi:

"Erdoğan kendisine, böyle bir proje yap diye teklif etmiş. Ondan sonra bu yaptığı projeyi sunmuş ve Erdoğan'ın onayını almış. Böyle söyledi.

O halde sizce, bu görüşmede anlatılan planların hepsi, o dönemki hükümetin onayladığı görüşler miydi? Tamamen. Bizim yaptığımız bütün görüşmeleri Erdoğan ve Gül de canlı olarak izledi. Kameradan canlı olarak bizleri izledikleri söylendi. Bana ilk gittiğimizde, 'Bizi Erdoğan'la Gül canlı olarak izliyor, bu yüzden sen rahat ol, içinden geçen ne varsa söyle, çekinme' dediler."

KANDİL'İN TEK ŞARTI
Sonra tekrar Kandil'e gittim. Murat Karayılan ve yanında bir heyet vardı. Türkiye'de bana anlattıkları her şeyi onlara anlattım. Emre Taner, "Kandil'e gelsem beni karşılarlar mı?" demişti. Kandil'dekiler, "Gelsin, hazırız, karşılarız, görüşürüz, tartışırız" dedi.
Anlattıklarımdan sonra, "Tamam bunları kabul ediyoruz ama bir şartımız var. Bütün görüşmeler İmralı'yla, Öcalan'la yapılsın. Öcalan'ın dediği her şeyi biz onaylayacağız" dediler.

Ben zaten Emre Taner'la görüşmemde kendisine, "Öcalan size yakın. Onunla görüşebilirsiniz. Öcalan silah bırakın dese bırakırlar, savaşı durdurun dese durdururlar. Neden onunla görüşmeye gitmiyorsunuz" demiştim.

5-385.jpg

OSLO İÇİN KANDİL'E HELİKOPTER GÖNDERİLDİ

Pencewini, Oslo sürecine ilişkin ise şunları söyledi:
"O çok gizli bir görüşmeydi ama Fethullah Gülen Cemaati bunu açığa çıkardı. Gülen'in adamlarından birisi bunu deşifre etti ve bunu Erdoğan'a karşı kullanmaya başladılar. Kimin gerçekleştirdiğini bilmiyorum.

Kandil'e bir helikopter geldi. Kandil'den yetkililerin birisini aldı, götürdü. Helikopterin kime ait olduğunu bilmiyorum. Bu sürede Türkiye tarafı benimle görüşmek istedi ama ben gitmedim, çünkü Kandil artık "Gitme" demişti.

Editör: Wan Haber