Aliağa Belediyesi, 24 Ocak 1993 tarihinde suikast sonucu katledilen gazeteci yazar Uğur Mumcu başta olmak üzere, suikastlar sonucu yaşamını yitiren tüm aydınların anıldığı "Adalet ve Demokrasi Haftası" etkinlikleri çerçevesinde Mumcu ve demokrasi şehitlerini andı.
Tüpraş Halk Eğitim Merkezi'nde gerçekleşen etkinlikte Cumhuriyet gazetesi yazarı Işık Kansu "Uğur Mumcu'nun izinde Rabıta'nın Zabıtası"; gazeteci, yazar, siyasetçi ve akademisyen Uluç Gürkan da "Türkiye'yi Değiştirmek" konulu söyleşi gerçekleştirdi.
Uğur Mumcu'nun Rabıta isimli kitabında yer alan kişilerin ve kurumların bugün Türkiye'yi yöneten kişi ve kurumlar olduğunu ileri süren Cumhuriyet gazetesi yazarı Işık Kansu, "Mumcu'nun 1980'li yıllarda Rabıta çalışmasını nasıl oluşturduğunun tanıklarındanız. O dönemde Cumhuriyet Ankara Bürosu'nda muhabirdik. Biri 1980 öncesi, diğeri de 12 Eylül cuntası döneminde olmak üzere iki ayrı Bakanlar Kurulu kararı ile kimi devlet memuru olan din adamları ile imamların Suudi Arabistan kökenli Rabıta örgütünün parasıyla yurtdışına gönderilmesidir. Mumcu daha o günlerde bu günü görmüş ve bugünkü "tarikat-ticaret-siyaset" ağını bir bir ortaya çıkarmıştı. Geriye dönüp bir de baktık ki, Uğur Mumcu bizim yolumuzu aydınlatmış, 30 yıl önceden bugünün gizini Rabıta kitabına kazımış. Bize düşen de, Rabıta kitabının üstündeki tozları almak oldu. Üfledik ve gördük ki, Rabıta'nın rabıtaları, yani bağlantıları, ilişkileri dün olduğu gibi bugün de apaçık karşımızda. Hem de iktidarda" dedi.

"RABITA KANUNLARI BUGÜN UYGULANIYOR"
Kitapta geçen kişi ve kurumların bugün bulundukları pozisyonları ve vakıfların etkinlikleri konusunda görüşlerini anlatan Kansu, Uğur Mumcu kitabında, bugün Türkiye'yi yönetmekte olan kadroların kökeni sayılan, Milli Görüş düşüncesi etrafında örgütlenen ve 12 Eylül darbesi sonrası kapatılmış olan Milli Selamet Partili Devlet Bakanı Hasan Aksay'ın Türkiye adına katıldığı Rabıta örgütünün 3-14 Mart 1976 tarihleri arasında Pakistan'da toplanan Uluslararası Seerat Kongresi'nden alınan kararların, bugün Türkiye'de uygulamaya konulduğunu öne sürdü. Kansu, alınan bazı kararların şunlar olduğunu dile getirdi: "Bütün Müslüman ülkelere, İslam şeriatını benimsemeleri ve şeriatı bütün kanunları ile ana kaynak ve temel kabul etmeleri için acele çağrıda bulunmak. Arapça öğrenimini yaygınlaştırmak. Arapça öğrenimi, bilhassa Arapçanın ana lisan olmadığı ülkelerde mecburi olmasını sağlamak. İslami öğretiyi ilkokuldan üniversite seviyesine kadar ders olarak okutmak; yani bugünkü 4 4 4."
Uğur Mumcu'nun Türkiye üzerinde oynanan oyunları çok uzun yıllar önce gördüğünü bildiren gazeteci yazar Uluç Gürkan da, "Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı ve onlarca Atatürkçü bilge, rasgele katledilmediler, özellikle hedef seçildiler. Ancak ne Uğur'u ne de diğerlerini mezara sığdıramadılar" dedi.
12 Mart 1971'de ve 12 Eylül 1980'de de çok sayıda Atatürkçü'nün cezaevinde çürütülmeye çalışıldığını savunan Gürkan, 12 Mart dönemine ilişkin anısını anlattı, "12 Mart devlet terörünün bütün şiddetiyle kol gezdiği günlerde, Muammer Aksoy'un da tutuklandığını ve Mamak Askerî Cezaevi'ne getirileceğini haber aldık. Cezaevinde bulunan Mümtaz Soysal, çılgına döndü. Koğuşun önündeki demir parmaklıklara saldırdı. Bir yandan da, bütün gücüyle bağırıyordu. 'Muammer Hoca'yı buraya sığdıramazsınız' diye. Evet gerçekten sığdıramadılar, kimseyi kontrollerine alamadılar. Bunun üzerine, Atatürkçü aydınları hedef seçtiler, tek tek katlettiler" diye konuştu.

"HEPİMİZ MUCU OLABİLMELİYİZ"
Ülkenin birliği, beraberliği ve bütünlüğü için "Uğur Mumcu'yu anılarımızda değil, hayatımızda, benliğimizde yaşatmalıyız" diyen Gürkan, şöyle devam etti: "Dünyayı, Ortadoğu odaklı olarak yeniden biçimlemeyi planlayan ABD, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi kapsamında ulus devletlere yer olmayacağı inancındadır. Türkiye de dahil olmak üzere, bölge devletlerinde ulusal kimliklerin ön planda olmasını proje için tehdit olarak algılamaktadır. ABD, Ortadoğu üzerindeki kontrolünü etnik ve dinsel cemaatlerin örgütlülüğü temelinde kurmak istemektedir. Bu nedenle, etnik ve dinî cemaat örgütlenmeleri alabildiğine özendirilmekte, hattâ bu örgütlenmelerin ev sahipliği dahi yapılmaktadır. Bu, boyun eğebileceğimiz ya da seyirci kalacağımız bir gelişme değildir. Bütün gücümüzle direnmemiz ve yaşanan süreci değiştirmemiz gerekir. Hepimiz bir Uğur Mumcu, bir Ahmet Taner Kışlalı olabilmeliyiz. Sevgili Uğur'un dediği gibi, onların her bir parçasından binlerce yeniden doğumu gerçekleştirebilmeliyiz."

BAŞKAN OĞUZ'DAN KATILIMCILARA TEŞEKKÜR
Söyleşi önce Uğur Mumcu'nun yazılarıyla hazırlanmış terörün yakın geçmiş tarihçesini anlatan "İz Sürerken" belgesel film gösterimi yapılırken, Işık Kansu, Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'nun selamlarını getirdiğini belirtti. Uluç Gürkan da Aliağa'da ağırlamaktan mutlu olduğunu belirterek, Belediye Başkanı Turgut Oğuz'a teşekkür etti. Başkan Oğuz da, her iki konuğa da katılım ve katkıları için teşekkür ederken, günün anısına Kansu ve Gürkan'a plaket ve çiçek takdim etti.
(HE-ERG-Y)

24.01.2013 11:02:49 TSI

Editör: Wan Haber