Geçtğimiz Eylül ayının son haftasında Türkiye’ye dair yeni bir basın özgürlüğü raporu açıklayan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, 180 ülke arasında 151 sıraya gerileyen Türkiye’nin, Gambia, Somali ve hala iç savaşın devam ettiği Suriye gibi ülkelerle yarıştığını teyit etmiş oldu.

Basın özgürlüğünün tartışılmaması gerektiğini savunan Bedia Özgökçe,önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kurulu önüne gelecek olan Meclis Araştırması önergesinde şu ifadelere yer verdi:

Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasının 23 Temmuz 2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak 90 gün süreyle yürürlüğe girmesiyle birlikte Türkiye toplumu 14 yıl aradan sonra yeniden OHAL rejimiyle karşılaşmıştır.

İlân edilen OHAL kapsamında çıkarılan 668 sayılı KHK da bu zihniyetin değişmediğini göstermektedir. Zira 27 Temmuz 2016’da yayınlanan bu KHK önce 45 gazete, 16 televizyon, 15 dergi, 3 haber ajansı, 23 radyo ve 29 yayınevi kapatıldı. Bu yetki kapsamında da 28 Eylül 2016’da çocuk, türkü kanallarının da olduğu muhalif 12 TV ve 11 radyo kanalı kapatılmıştır.

4 Ekim 2016 akşamı ise, haklarında kapatma kararı alınan kanallardan bazılarına baskın düzenleyen polisler, tıpkı 15 Temmuz gecesi darbeci askerlerin yaptığı gibi söz konusu kanalların yayını canlı yayında keserek stüdyolarını mühürlemiştir. Dahası henüz RTÜK soruşturması dahi başlamamışken ve ilgili kanallara savunma hakkı dahi tanınmadan ilgili bakanlık kararı uyarınca söz konusu kanalların mallarına el konularak TRT’ye devredilmesine daha doğrusu gasp edilmesine karar verilmiştir.

Basın yayın dünyasına yönelik saldırılar bununla da sınırlı değildir. 15 Temmuz 2016’dan sonra artan tutuklama operasyonlarıyla şu anda mahpus gazeteci sayısı 93’e ulaşmıştır. Geçtiğimiz günlerde yeni bir rapor açıklayan RSF, Türkiye’de gazetecilere yönelik baskının hiç olmadığı kadar büyük bir boyuta ulaştığını belirtti. Örgüt Türkiye’nin basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 151. sırada olduğunu açıklamıştır.

Baskılara karşı Özgür Gündem Gazetesi’yle dayanışmak amacıyla nöbetçi genel yayın yönetmenliği başlatılmıştı. Aydınların katıldığı bu kampanyada yer alan Şebnem Korur, Ahmet Nesin, Erol Önderoğlu bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilmişlerdir. Fakat halen kampanya çerçevesinde cezaevinde mahpus tutulan dilbilimci Necmiye Alpay ile yazar Aslı Erdoğan’ın tutuklulukları devam etmektedir.

Ayrıca temel hukuk prensiplerinden “suçların ve cezaların şahsiliği ilkesi” de bu dönemde işletilmemiş ve gazeteci Can Dündar’ın eşi Dilek Dündar’ın pasaportu, eşi yurtdışında olduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir. Yakın zamanda gazeteciler Celal Başlangıç ile Ayşe Yıldırım’ın pasaportları da haklarında “yurtdışına çıkış yasağı” olmamasına rağmen iptal edilmiştir. Tüm bu gelişmelerin yanı sıra Basın İlan Kurumu Genel Kurulu tarafından 26 Ağustos 2016 tarihinde kabul edilen “Resmi İlan ve Reklamlar ile Bunları Yayınlayacak Süreli Yayınlar Yönetmeliği” 5 Ekim 2016’da Resmi Gazete’de yayımlandı. Düzenleme uyarınca resmi ilan ve reklam yayınlayan süreli yayınların içerikleri ile imtiyaz sahibi gerçek veya tüzel kişi temsilcileri, ortakların çoğunluğu ya da varsa tüzel kişi temsilcisi hakkında “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” ve/veya “Terörle Mücadele Kanunu” kapsamında dava açılması halinde dava sonuçlanıncaya kadar bu hakkın durdurulması kararlaştırıldı.

Bu kapsamda aynı suç ya da suçlardan yargılanan asgari fikir işçisi kadrosunda bulunanların ise 5 gün içerisinde kadrodan çıkarılması, karara uymayan gazetenin resmi ilan ve reklam yayınlama hakkının durdurulması da düzenlendi. Kanun metniyle dahi düzenlenmesi hukuken sakatlık doğuracak böylesi bir düzenlemenin yönetmelikle ilan edilmesinin hukuki bir karşılığı bulunmamakla birlikte açıkça bir iktidar kurnazlığıdır.

Gazetecilerin tutuklanması, basın-yayın faaliyeti yürüten kurumun kapatılması, gazetecilerin, aydınların yargılanmaları, basın özgürlüğü sıralamasında Türkiye’nin son sıralarda olması, muhalif medyanın tarihin en karanlık sansürüne maruz kalması ne OHAL’e zemin hazırlayan ortam ile ne hukuk devleti ilkesiyle ne demokrasiyle örtüşür.

Bu gerekçeyle işten atılan ve neredeyse tek geçim kaynağı resmi ilan olan bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin anlaşılması, Anayasa’ya aykırı bir yönetmeliğin yaratacağı tahribatın ortaya çıkarılması amacıyla Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.

Editör: Wan Haber