Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumun Türkiye'nin son yüz yılda yaşadığı en önemli olaylardan biri olduğunu belirterek, "-Evetlerin içerisinde ben de varımdiyecek herkesin elini öpmemiz gerekir" dedi.
Memur-Sen ve Eğitim Bir-Sen'in Kurucu Genel Başkanı merhum Mehmet Akif İnan, vefatının 13. yılında Ankara'da düzenlenen törenle anıldı. Memur-Sen tarafından Ankara Rixos Oteli'nde düzenlenen anma törenine, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan ve çok sayıda davetli katıldı.
Programda bir konuşma yapan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Mehmet Akif İnan'ın 60 yaşında vefat ettiğini ve kendisnin çok sevdikleri bir ağabeyleri olduğunu dile getirdi. Mehmet Akif İnan'ı hayranlıkla hatırladığını belirten Arınç, vefatından bir ay önce Gazi Hastanesi'nde kendisini ziyarete gittiğini kaydetti. Arınç, "Yatağının üstüne bağdaş kurmuştu, sırtına ceketini atmıştı. Elinde o bırakamadığı sigarası vardı. Yani o hastalık anında bile sigaradan vazgeçemediğini biliyorum. Çok yakışıklı ve asil bir insandı. Konuşması ve ses tonu mükemmeldi. Sadece şiir okurken değil, sohbet ederken bile Arif İnan ağabey özel bir insan olduğunu bilirdiniz ve ona göre dinlerdiniz" ifadelerini kullandı.

"O ZAMANLAR ÜNİVERSİTELER, TUZAKLARLA DOLUYDU, EMİNİM ŞİMDİDE ÖYLEDİR"
Kendisinin 1965 yılında Ankara'ya geldiğini ve 17 yaşında olduğu belirten Arınç, 6 yaşındaki ilkokula başladığını, liseyi bitirerek Ankara Hukuk Fakültesi'ni kazandığını söyledi. "O zamanlar üniversiteler, tuzaklarla doluydu. Eminim şimdi de öyledir" diyen Arınç, konuşmasına şöyle devam etti:
"Anadolu'dan gelen gençleri bir şekilde elde etmek için pek çok yerde pusuya yatmış bekleyen insanlar vardı. Gençlerin 17-18-19 yaşlarını hatırlayınız. Tam delikanlılık çağları. Kimisinde liderlik sevgisi var, kimisinde kadına düşkünlük var, kimisinde heyecan var, kimisinde para yok, paraya ihtiyaç var, herkesin bir ihtiyacı var. Bu yollardan girerek kendi ideolojilerine eleman temin etmeye çalışan çok unsurlar vardı. Geçtiğimiz günler bir televizyon programında aslında bizim yaşadığımız serencamı da göstermek için bundan biraz bahsettim. Üç arkadaştan bahsettim. Üç arkadaştan Abdullah olanını da artık bütün Türkiye tanımış oldu. Bunun benzerlerini biz hayatımızda çok yaşadık. Eğer ben Ankara Hukuk yurduna girmemiş olsaydım, 13 ranzalı, 26 yataklı oda da ağabeylerimiz bize sahip olmasaydı, bize istikamet göstermeseydi, bizi kötülüklerden, yanlışlardan muhafaza etmeseydi, bizi nasihatlerinden mahrum etselerdi ve o üç tane arkadaştan bir tanesi de olabilirdim. Çünkü evinizden uzaktasınız, eğer bir aile baskısı veya denetimi varsa onun dışındasınız, gençlik heyecanı ve hevesi içindesiniz ve siz bambaşka bir dünyada gözünüzü açıyorsunuz. İşte o sıkıntılı zamanlarda en azından 1967-1968'lerde 68 kuşağının ortalığı işgallerle, boykotlarla, molotoflarla, öldürmelerle, yaralamalarla süslediği bir zamanda bize sahip çıkan üç beş ağabeyimizden biriside Akif İnan'dır."
Mehmet Akif İnan ve beraberindeki ağabeylerinin kendilerini kitapla, sevgiyle ve muhabbetle üniversite yıllarında kendilerine sahip çıktıklarını anlatan Arınç, "Ben Necip Fazıl'ın kitaplarını lise yıllarımda okumaya başlamıştım. Ama kendisini görmüyor ve tanımıyordum. Ama onun her Ankara'ya konferans veya ziyaret için gelişinde Akif ve Erdem ağabeyler bize haber verirdi; 'Üstat bu akşam şurada olacak'. Genelde de evlerinde bir çay içimi sohbete çağırırlardı. Biz tabii ki hayalimizdeki Necip Fazıl'ı canlı olarak Akif İnan'larla birlikte gördük ve tanıdık. Geçenlerde de kendisini rahmetle anmıştım. Ankara'da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin Dekanı rahmetli Sait Bilgiç, ilk defa Dil ve Tarif-Coğrafya Fakültesi Konferans Salonu'nda konferans verme imkanı tanımıştı. Bu bizim için olağanüstü bir şeydi. Dil-Tarih gibi bir yerde Necip Fazıl konferans verecek. Daha sonra Osman Yüksel Serdengeçti'lerin, Korkut Özal'ların, Halide Nusret Zorlutuna'ların yaptığı toplantıları da yine aynı mekanlarda katılma imkanımız oldu. Sonradan ben Milli Talebe Birliği'nin başkanıyken ilk defa Mehmet Akif günü yaptık 22 Aralık'ta...Oraya yine aynı kişiler şiirler okuyarak geldiler ve biz çok mutlu olmuştuk; Ankara Hukuk Fakültesi'nde Mehmet Arif anılabiliyormuş diye" dedi.

"O ZAMANLAR BU İŞLER CESARET İSTERDİ"
Mehmet Akif İnan'ın Necip Fazıl'ın izinden gittiğini bildiklerini belirten Arıç, İnan'ın öğretmenlik yıllarından bahsetti. Mehmet Arif İnan'ın en büyük hizmetlerinden bir tanesinin 1990'lı yılların ortalarında Memur-Sen'i ve Eğitim-Bir-Sen'i 29 kurucu üyeyle birlikte kurmuş olması olduğunu vurgulayan Arınç, "O zamanlar bu işler cesaret isterdi, fedakarlık isterdi, feragat isterdi. On kişiyi bile bir araya getiremediğimiz, bırakın yetkili sendika olmak şöyle dursun, bir yeri tutup da onu kiralayarak tabelasını muhafaza etmek bile zordu. Ama iyi insanlar, iyi niyetlerle hasbi ve İhlaslı düşüncelerle hamd olsun Memur-Sen'in kuruluşunda bulundular. Onun ilk kurucu genel başkanı olmak hamd olsun ona nasip oldu" diye konuştu.
İnan'ın en büyük eserlerinden bir tanesinin Memur-Sen Konfederasyonu olduğunu dile getiren Arınç, kendisini bu hizmetleri dolayısıyla tebrik ettiğini söyledi. Memur-Sen'in güzel bir vefa örneğini ortaya dolduğunu vurgulayan Arınç, Mehmet Akif İnan adına yarışmaların düzenlendiğini, ödül törenin yapıldığını ve şimdi de Arakan'da yetim hane yapılma yoluna koyulduklarını sözlerini ekledi.

"-EVETLERİN İÇERİSİNDE BEN DE VARIMDİYECEK HERKESİN ELİNİ ÖPMEMİZ GEREKİR"
Memur-Sen'in 700 bine yaklaşan üyesinin ve memur sendikacılığı konusunda toplu görüşmeleri toplu sözleşmeye çevirme noktasındaki gayretlerinden dolayı tebrik ettiğini ifade eden Arınç, konuşmasında şunları kaydetti:
"Bursa'da Memur-Sen ziyaretinde bu toplu sözleşmeyi yapma hakkını hak eden tek bir sendika var oda Memur-Sen demiştim. Birileri çok kızdılar. Birileri benim için çok kötü şeyler söylediler. Soru önergeleri verdiler. Yani 12 Eylül referandumuna karşıdan, bodoslamadan olmaz, asla diyerek karşı çıkanların ve referandumu kötülemek için ağızlarından hakaret üzerine hakaret yağdıranların hani nerede toplu sözleme hakları ne kadar vardır siz takdir edin. Ama, 12 Eylül 2010 referandumu Türkiye'nin son yüz yılda yaşadığı en önemli olaylardan birisidir. Her şeye rağmen halkımızın yüzde 58 evet oyu vermesi veevetlerin içerisinde ben de varımdiyecek herkesin elini öpmemiz gerekir. Milletimize en hayırlı hizmeti onlar yaptılar. Türkiye'nin demokratikleşmesinde, özgürleşmesinde, vesayet rejimlerinin ortadan kalkmasında, hasta yataklarından bile darbecilerden hesap sorulmasında, darbecilerin ve cuntacıların hesaba çekilmesinde bu yüzde 58'in ömür boyu unutulmayacak izleri vardır. Ne mutlu o kardeşlerimize, en başta Memur-Sen'in vatan sever mensuplarına."

"10 MİLYON İMZAYLA BAŞÖRTÜSÜNE KAMUDA ÖZGÜRLÜK KAMPANYASI"
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ise, bugün Mehmet Akif İnan'ın mezarından destanlar yayıldığını belirterek, "Ona ve diğer ölmüşlerimize Allah rağmen eylesin" dedi. Türkiye'nin dört bir tarafında Mehmet Akif İnan'ı anma programları düzenlendiğini dile getiren Gündoğdu, Akif İnan'ın 'bu ülkenin insanın her hangi bir ülkenin insanı kadar insanca yaşamaya, özgür yaşamaya, dilediğine inanmaya, dilediği kıyafeti giymeye, istediği şekilde örgütlenmeye layıktır' dediğini hatırlatarak, "Bugün Allah hamd olsun 10 milyon imza kampanyasıyla kamuda başörtüsüne özgürlük kampanyasını başlatmış buluyoruz. Yıl 1930 kadına seçme hakkını vermişiz, yıl 1934 seçilme hakkını vermişiz. Bugün kadın Başbakanı seçiyor ama hala ne giyeceğine kendisi karar veremiyor. Bu tablo Türkiye'ye yakışmıyor. Bunun birinci mağduriyet ettiği tablo ve var oluşu bir cinsiyet ayrımcılığı. Aynı inanca sahip erkekler devlet dairesinde, mecliste ve her yerde bu inancı ile görev yapabiliyorken, kadın olduğu için girmesi yasak. Kadın kadına eşitsizlik var, başını açan kadın girebiliyor, ama kapalıysa giremez. Giriyorsa ya rektörün, ya idarecinin, yada müdürün lütfuyla. Başörtüsü, doğal hukukun garantörlüğü altındadır. Allah emridir. Birilerinin lütfuyla serbest olacak bir şey değildir. Çünkü kimsenin yasaklama yetkisi yoktur" dedi.

"TBMM'YE MERVE KAVAKÇI'LAR BAŞÖRTÜSÜYLE GİRİNCEYE KADAR BU MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ"
"Şiddetin en şiddetlisi, en tehlikelisi, en acımasızı kadına başörtüsü yasağı üzerinden uygulanan şiddet değil midir" diye soran Gündoğdu, "Onun için sayın Başbakanımıza, Sayın Başbakan Yardımcımıza istirham ediyoruz, darbecilerin bakiyesi ne varsa kaldıralım. 1982 model bir yönetmelikle, faullerle, bıyıkların üsten alınmamasıyla, saç tarama biçimiyle, ayakkabı numarasıyla başörtünün yasaklığının aynı katagoriye geldiği tablo, bu ülkeye yakışmıyor. 12 Eylül referandumundan önce devletin milletiydik, devlet genelde dövüyordu, hiç sevmiyordu. Allah'a hamd olsun, yüzde 58 evete öncülük yaparak milletin devletine geçtik. Artık devlet sosyal devlet olsun. Vatandaşını tanımlama ayıbından vazgeçsin. Öteki oluşturmasın ve tanısın diyorum. Kamuda başörtüsü özgür oluncaya kadar, TBMM'ye Merve Kavakcı'lar başörtüsüyle girinceye kadar bu mücadeleye devam edeceğiz diyorum" ifadelerini kullandı.
(TB-OK-Y)

05.01.2013 00:17:50 TSI

Editör: Wan Haber