İnsan oturduğu yerde, çevresine, yanı başına baktığında koca umut, umutsuzluk, mutsuzluğu aynı anda yaşıyor, görüyor, şahit olabiliyor. Tüm tepiklemelerde bu öz suda damıtılarak insan bedenin dış yüzeyine vurmaktadır. İnsan herhangi bir olay hakkında muhakeme yaparken, doğruluğunun derin sorgulamasından ziyade, dokunuş çerçevesinde yorum yapar. Ahkâm kesilir.Bu yorumuna inanır, inanmasını bekler. Bazen de takdir edilmesini bekler.İnsan bir nevi kendi kabuğuna hapis olan gerçekliktir. İçsel dünyası karmaşıktır, anlaşılmayı bekler. Anlaşılmanın yolu kendini anlaşılır kılmaktan geçer. Bunun için bireyin buna kendini yatıracak edim kararlılığa sahip olması gerekir. Burada insanın elini güçlendirecek iki temel etken bulunmaktadır. Birincisi etki, ikincisi itki! Bunlarda, birincisi toplumsallık bağıdır. İkincisi ideolojik bağıdır.İdeoloji, insan tutunması kadar eskidir.İdeoloji, toplumsallık birbirini tamamlayan, besleyen, bugüne taşıtandır. İdeoloji başta yoktu. Sonrada gelişti.İdeoloji özünde düşüncenin katılaşmış halidir.Sonrada gelişen ideoloji peki ne kadar masumdur? Cevaplanmasızor olan bir sorudur. Çünkü ideoloji katılaştığı andan itibarensistem örmede rol oynayan format durumuna dönüşmüştür. Hüküm edilmedearaç saldır.Hüküm, bakir düşünceyi bozan, bozdurandır. Her ideoloji, kendi hüküm mü geçerliğinedenk sistem kurgular ve bu kurguya denk sistem ayağını örmeye çalışır.Bu özelliğinden dolayı hep çekişmeli,kavga zeminlidir. Kavga zeminli oluşu masumiyetine gölge düşürür. Bizim ideolojimiz doğru demekle, tapınmaya bir adım yaklaşmış olur, masum düşüncede uzaklaşmış oluruz. Masumiyete uzaklaşmaesarette adım atmak demektir. Bu adım ardında bağlılık gelişir. Gelişen bağlılık hiçte özgürleştirici değildir.Ben olmaktan çıkan, karşıdakine iltihak edendir. Bu ince ayrım genelde ya görülmez, ya da inançsızlık ad edilir, birey sahsında mahkûm edilir, edilmeye çalışılır. Hâlbuki bu dayatıcı yaklaşım özgürlük, özgürlükçülüğe kelepçe vurmadır.Buna tepki ideolojisiz bir dünya istiyorum şekillinde zaman zaman dile gelsede,tam derin kavranmadığında,hemen tu kaka yapılarak peşinen mahkûm edilmeye çalışılmaktadır. Derin düşünüldüğünde bu çıkış mahkûm değil, sahiplenmesi gereken çıkıştır.Çünkü asıl olan ideoloji değil, insanın doğuştan ari kalan özüdür. Öz ise, hiçbir yere kendini bağlamadan, kendini gerçekleştirme eylem selliğidir. İradeli insan, iradeli toplumoptimal dengesi bu öz üzerinde gelişir. Mayıs bu çıkış örneğidir. Mayısın öz direnme ruhu burada saklıdır. Bu ruhun yeniden canlanışına ihtiyaç var.Mayıs Hür olmayı kendinde yaratmış, bu çıkışı kendinde gerçekleştirmiş kahramanların ayıdır. Mayısın özü Hür ’lük bilincin eyleme geçme halidir. Yani dogmatikideolojinin çözülüşü, kendinle yeniden buluş ayıdır. ‘Hür’ kavramı bugüne bakıldığında, yerini Hır,gır,münakaşa,şer, cinnet, egemen olma, olmama, emeline dönüşmüştür. Dönüşen bu durum,’HÜR’kelimesini banal uçuk,abes durumuna düşürmüştür.Öz anlamaktır, kendini anlaşılır kılmaktır! Ama bu, bugünün ortamında en zayıf yandır.Öyle zayıftır ki, hemen hemen anlama, anlaşır olma emaresi hiç yoktur. Böyle olduğu için terazi kefiyesi bir türlü özgürlük lehinde berraklaşmamaktadır. Muğlak, karanlık kalmaktadır.Anlaşılamamanın önünde en büyük engel ’acaba’lıktır. Acabalık Kendine, karşıdakine karşı güvensizlik doğurmaktadır. Bu güvensizliğin derin bilinç karmaşası, örgütsüzlüğü derinleştirmektedir. Dünyadaki her insan bir saniye aynı anda güzlerini kapatsın,görecek ki insanı bozan hırstır.İdeolojinin bozulması bu hırs nedeniyledir. İdeoloji bu hırs üzerinde şekil bulmakta, pratikleşmektedir. Biz insanlar bu format sınırları içinde horoz dövüşüne benzer hepdövüştürüleniz. Bunun için sürekli kanı akan, akıtılan, yok edileniz.Mayıs artık bunun bilinç aydınlığı olmak zorundadır. İnsan savaşları yerine,insan barışının yer alacağı ay olmalıdır. Bubaşarıldıkça Mayıs o zaman gerçek öz özgürlükçü ruhuna denk düşen ay olur. Bu başarıldığı an hırs geriler,huzur yerini bulur!

Gulan,Mai,Mayıs çeşitli dillerde farklı manalardadır. Mana farklılıklarına karşın kutsallığı ortaklaşandır. Direnişle özdeş bir aydır. 200 yıl önceki Şikago işçilerin Amerika kıtasındaki eylemi 16 yüzyıl önceki Çartsist eylemle buluşan1977 İstanbul Taksim direnişiyle köprü kurandır.Ezilenlerin ortak enternasyonal ruhun dünyasal kılışı 1 Mayıs’tır. Egemenler var oldukça direnme hep olmuştur. En büyük direnme mayıs ayında gerçekleşmiştir. Mayıs çiçeklenen çiçeklerin doğuşuna aday bir aydır. İnsan direnişi de buna benzer doğuş içindedir. İnsan sızısının ruh birlikteliği bu öz üzerinde gelişmektedir. Buruh dünyada her insanı harekete geçiren, eylemci kılandır. 1977 34 özge canın Taksimde katliamı, egemenlerin direniş içinde olanlarda intikam almasıdır. Yani Dünya’ la şan eylem bağını kırmaya dönük bir hamle sel yönelimdir.Bu hamle direnişle hep boşa çıkarılmıştır. En kanlı katliamlar coğrafyamızda bu ay içinde gerçekleşmiştir.Bu katliamlarda rol alanlar belki çehre olarak farklı görünür ama öz değişmez, yaptıranlar hep dünya hegomonik güçlerdir.

Kronolojik sıralamaya göre aktaracak olursak;

 Mehmet Karasungur,İbrahim Bilgin YNK eliyle 2 Mayısta katledilmiştir.Dersim katliamı4 Mayıs’ta start almıştır. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan6 Mayıs’ta idam edilmişlerdir. Ozan Mizgi’nin(Gurbet Aydın)16 Mayısta Tatvan’da katledilmiştir. İbrahim Kaypakayanın Diyarbakır sorgusunda ser verip, sır vermeyen yüce direnişiyle18 Mayısta katledilmiştir. ŞirinElemhulibekâretti bozulmasa cennette gider diyerek, tecavüz edilip sonra idam edilmesi bu aydadır. Şirin,FerzadKemanger,Ferhat,Soranınİran rejimi tarafında idam edilmesi 9 Mayıs 2010’dur. Haki Karer’inşahadet tarihi 18 Mayıs Antep’tir. Ferhat Kurtay, Necmi Öner,Eşref Anyık ve Mahmut Zenginin kendini ateş topu yapıp, Amed karanlığını delen tarihi eylemi 18 Mayıstır.Kürdistanda işbirlikçi ağalara karşı, İlk gerilla eylemi başlatan Hali Çavgu’nun şahadeti 19 Mayıstır. Keza 1971 de ilkkez kır gerillacılığını Nurhak’tabaşlatan Sinan Cemgil,Kadir Manga,Alpaslan Özdoğan’ın katliamıda 31 Mayıstır.Bir bütün bu aya baktığımızda tam bir kırım ayı olduğunu insan rahatlıkla görebilir. Şimdi hangi ideoloji bu kırım karşısında ben masumum diyebilir ki?Direnenlerin meşru müdafaasıen tabi haktır. Masumiyet bu direniş içinde saklıdır. Yoksa masumiyet bukatilliği yapanlar için geçerli değildir.Daha dün zülüm yeniden tekrarlandı. Taksimde, Kızılay’da düşmanlık histerisi masum sayılamaz. Masum olmayan bu zülüm karşısında, zalime karşı direnmek asıl özgürleşmedir. Mayıs ruhu dünden, bugüne bir daha buluşmasını ancak bu direniş ruhuyla gerçekleştirir.Tüm saldırılara karşı direnmesini bilen Taksim, Kızılay eylemcileri bu direnişleriyle Şikago eylemcilerin,1977 direnişçilerin ve bir bütün ezilenlerin yoldaşı olmayı bilen çıkış sahibi olmuşlardır. Taksim, Kızılay eylemcilerini selamlamak dışında ne söylenebilir ki? Bende yürekten selamlıyorum bu direnişi.

 Mayıs şehitleri anarken, Mahiri,İbo, Denizlerin yoldaşlık bilinç, eylemliği hep bize örnek olsun diyorum.  Mahirler Denizlerin idamını durdurmak için, dört Coni askerini kaçırıyor,Kızıldere de öyle şehit oluyorlar. İbo Nurhaka gelerek,İhbarcı olan İnekli köy muhtarını cezalandırarak,Sinanların intikamını alıyor ve devrimcilerin yoldaşlığına en iyi örnek ve emsal olabiliyor.Ha Keza Hakinin İnşatta çalışıp,Komünü beslemesi,yokta olanın nasıl dirileceğini gösteren büyük ahlak örneği oluyor. Bugün sanırım eksik olan budur. Dikkat edilirse bu devrimcilerin ilk önce öne çıkardığı benim ideolojim değildir. Öne çıkardıkları benim HÜR gerçekliğimdir. Hür kalmanın yolu emek ve yoldaşlık olduğunubize göstermekteler. Başarmak istiyorsak,bu şehitlerimizi kendimize örnek almalı, günlük siyasi çalışmada rehber kılmalıyız. Kılmalıyız ki, Mayıs Mayıs kanlı mayıs gerçekliğin de kurtulmuş olalım!

Bu vesileyle Mayıs şehitlerini bir daha anıyor.Mayıs şehitleri ölümsüzdür diyorum.

Hasan Akbaba

4 Mayıs 2014

Strasburg