Medya mahallesi programının duayeni Ayşenur Arslan, Van Haber Gazetesi yazı işleri müdürü İshak Kara’nın sorularını cevaplarken, sürece dair tespitlerde öyle cümleler kurdu ki, yenilir yutulur cinsten değil. Ayşenur Arslan “ Deprem sorunlarını çözemeyen bir anlayışın, Kürt sorununu nasıl çözebileceğini merak ediyorum?” “. Gülen cemaati bir şekilde masada olmak istiyor.” “ Ben ilk açılımın açılım olduğu kanaatinde değilim” 
31 Ocak 2013 Perşembe 08:31


İshak KARA - Vanhaber - İstanbul

Ulusal medyanın görsel yayın alanında adından söz ettiren ‘Medya Mahallesi ’programının yapımcısı ve sunucusu Ayşenur Arslan’la ülkedeki, sosyal, siyasal alana dair yaptığımız sohbette, deneyimli gazeteci Ayşenur Arslan, gündemde ‘Şok’ etkisi yaratacak açıklamalarda bulundu.

CNN Türk televizyonunda sabah kuşağında yayınlanan, konuk ve işlediği konularla adından söz ettiren ‘Medya Mahallesi’ programı yapımcısı ve sunucusu Ayşenur Arslan’la CNN Türk stüdyolarında yaptığımız sohbette usta gazeteciyle, Van depremi, Kürt sorunun çözümü ve Ergenekon davası üzerinde durduk.

Ayşenur Arslan’ın, dobra dobra açıklamaları, işlerin yolunda gitmediğini işaret eder gibiydi.

DEPREM İŞİNİ ÇÖZEMEDİK

-Okurlarımıza kendinizi tanıtır mısınız?

- Gençliğimin üç yılı Van’da geçti. Van’ın benim için ayrı bir yeri var. Van ve Van Haber Gazetesi benim için çok özel. %40-50 bir parça Vanlı hissederim .38 yıldır bu meslekteyim. Pek çok yerde çalıştım. Son 3 senesi CNNTÜRK’te yayınlanan Medya Mahallesiyle geçti.. İshak Kara’nın da ‘Medya Mahallesine ‘konuk olup deprem sürecinde yaşananları bizimle paylaşması nedeniyle Van haberinde bende ayrı bir yeri vardır. 

-Van depremini yakından takip edenlerdeniz, siz de yarattığı duygu neydi?


-Bence Deprem konusunda hiçbir sınavı geçemedik, Deprem kolay bir şey değil tabii… fakat Marmara depreminde, gönüllüler yardım ekipleri çok büyük rol oynadı. Marmara depreminin çapı çok çok büyüktü. Ama devlet biraz geç kalmakla birlikte çok ağırlığını koymuştu. Deprem sırasında çok dersler alınmıştı. Haberleşmesinden tutun bir tür yardımların ulaştırılmasında kadar. Van Depreminde gene ben gönüllülerin ve yardım kuruluşlarının yardımda payı olduğunu düşünüyorum ama devletin o ilk zamanlarda çok yetersiz kaldığı kanaatindeyim. Nerdeyse ortadan kaybolmuş gibiydi. Sonrasında da yardım kuruluşlarını devreden çıkarttılar. 15 ayın sonrasında her şey güllük gülistanlık gösteriliyor. TOKİ konutları yapıldı vs… ama halen konteynırlarda 5050 yani yaklaşık 20 bin insanın kalması sorunların bitmediğini gösteriyor.



-Başarısızlığı yaratan nedenler nelerdi?-Ahmet Mete Işıkara’nın ölümünden sonra deprem meselesi konuşulurken, şöyle bir şey söylenmişti. Bu ülkede deprem sorununu çözemedik, kolay kolay çözebilecek gibi de göremiyoruz. Ben deprem sorununu çözemeyen bu ülkenin Kürt sorununu nasıl çözebileceğini merak ediyorum demişti. Birbirinden çok ayrı görünen konunun fakat her ikisinde de sorunu doğru teşhis etmek, önyargısız yaklaşmak, gerektiğinde kendisine dönüp bakıp hataları kabul edip itiraf etmek, bunlarla yüzleşmek ve gerekeni yapmak gerekiyor. Sadece iktidar değil Genel olarak Depremde sınıfta kaldık Ama adı üstünde iktidar, bu ülkede sorumlukları taşıyan bir güç.



BİR GÜN AÇILIM ERTESİ GÜN OPERASYON OLMAMALI

-Kürt sorunun çözümü konusunda söylenenler size güven vermiyor mu?



-Önceleri ‘Kürt açılımı’ denildi, sonra milli birlik denildi şimdi de demokratik açılım deniliyor. Ben ilk açılımın açılım olduğu kanaatinde değilim. Şu nedenle açılım bir kere ya da kardeşlik projesi dediler. Milli Birlik beraberlik projesi dediler, bu kadar iddialı bir meselenin Türkiye’nin en önemli konusuna yönelik iddialı bir projenin hayata geçirilebilmesi için ki açılım bu demektir çok ciddi hazırlık lazımdır.

Nedir bu hazırlıklar dersek?

1- Türkiye Kamuoyunu hazırlayacaksınız

2- Kendi partinizin tabanının hazırlayacaksınız

3- Kullanacağınız enstrümanlar hakkında net fikirleriniz olacak yani ben burada

Eğitim meselesini asla gündeme getirmeyeceğim diyeceksiniz ya da getireceksiniz

4-Güvenlik meselesinde güvenli bir enstrüman gibi kullanıp kullanmayacağınız konusunda çok net kararınız olacak yani bir gün operasyon ertesi gün açılım olmamalı kaldı ki halen söz konusu

Şimdi bütün bunları görmedik biz dahası açılım veya bu sorunun çözümü derken tam olarak ne demek istiyorlardı ben o dönemde anlayabilmiş değildim.

-Habur Süreci sabote mi edildi?

- İktidarın ve güvenlik güçlerinin, Habur sürecinde de hazırlıklı olmadıklarını gördük. Çünkü pek çok şeye şaşırdılar hazırlıklıysanız şaşırmamalısınız. Pek çok konuda Türkiye kamuoyunu çok rahatsız ettiler.

-Rahatsız eden şey neydi?

-Hazırlığınız varsa bunu yapmazsınız. Orada, sınırda kurulan mahkemeden Habur’dan gelenlerin niye geldiği konusunda kafa karışıklığına kadar, Habur’dan gelenlerin silahlarını bırakıp dağdan inmiş bir tür pişmanlık beyanıyla gelmiş gibi bir hava yaratıldı. Oysa hepsi “Öcalan’ın elçisiyiz” diye geldi. Şimdi bunu ya bilmiyorlardı ya da kamuoyunu aldatıyorlardı. Her ikisi de yanlıştı. Yanlış hesaptan döndü.

-Şu an ki söylemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Şuanda biraz daha ders almış gibi olabilirler. Ama ben halen daha kırmızı çizgimiz dedikleri konuları net olarak bildikleri ya da bize açıkladıkları kanaatinde değilim. Şu bizim kırmızı çizgimiz diyeceksiniz ama sizin kırmızı çizginizin çekildiği yerin çok öncesinde nerdeyse işte PKK, Öcalan, Barzani, talepler dile getirecek o zaman ne konuşulsun denir. Birbirine talep edilen ne verilecek?, verilebilecek olanlar birbirinden biraz uzak düşüyor gibi geliyor. Burada bana göre önemli bir tek durum var ‘Bölge konjonktürü ve Dünya konjonktürü’ hiç olmadığı kadar elverişli…

-Bölge ülkeleri bu süreçte rol oynuyorlar mı?

- Barzanı ile çok yakın ilişkiler içinde Türkiye, Bağdat’a karşı özellikle şimdi, Şimdi Bağdat, İran, Suriye hattında kuzey Irak ve PKK yanı Kürt sorununa bu ülkede bu bölgede çıkarı olan diğer ülkelerde artık tahammülü olmayacaktır. Onlara göre böyle bir sorunun çözülmesi gerekir. O nedenle konjonktür’ün çok elverişli olduğu kanaatindeyim. Tabiî ki konjonktürle bitmiyor çözülmesi gereken çok önemli parametreler var.

Editör: Wan Haber