…Rabbimize karşı mazeretimiz olsun diye…” A’raf.164

 

 

Kur’an’ı TAHRİF Girişimleri Nahl.93 Örneği…

 

DİLEDİĞİNİ (!) SAPTIRAN ALLAH İNANCI...

Evet, Kur’an meallerindeki çarpıklıkları ve sorunları yazmaya devam ediyoruz.

Maalesef bu sorun öyle bir boyuta ulaşmıştır ki, İslam’ın temel dinamiklerini sarsacak ve temel yapı taşlarını yerinden oynatacak bir duruma ulaşabilmiştir…

 

Bu en temel dinamiklerden birisi de hiç şüphesiz ki 'irade' sorunudur…

Allah’ın insana tanımış olduğu ‘irade’ ve ‘tercih edebilme’ özgürlüğü onlarca ayette yer almasına rağmen, meal yazarları tarafından ‘irade’ yok sayılmış ve sanki Allah ‘dilediğini saptırıyor' ve 'dilediğine de hidayet ediyor’ manası verilebilmiştir…

 

Bakınız sözkonusu ayet nasıl tercüme edilmiştir;

1-) Diyanet İşleri: “Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.”

2-) Ali Bulaç: “Eğer Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet kılardı; ancak dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. Yaptıklarınızdan muhakkak sorumlu tutulacaksınız.”

3-) Elmalılı Hamdi Yazır: “Allah, dilese idi elbet hepinizi bir tek ümmet yapardı ve lâkin o, dilediğine dalâlet, dilediğine hidayet buyurur ve her halde hepiniz bütün yaptıklarınızdan mes'ul olacaksınız”

Elbette ki bu şekilde meal ve tercüme edilmesinin altında yatan temel unsur, çok daha köklü ve çok daha kadim olan tefsir kitapları ve bunların içerisinden çıkan sonucun bir yansımasından başka bir şey DEĞİLDİR…

 

Şayet Allah sistemini bunların ZANN’ı üzere kurmuş olsaydı;

- Neden Resulleri kendi kavminin diliyle gönderip onlara tebliğ yaptırıyordu ki…? (İbrahim.4)

- Neden onlara ‘yaptıklarınızdan mutlaka sorguya çekileceksiniz’ diye emrediyordu ki…? (Nahl.93)

- Neden ‘salih ameller’ işlemelerini veya "güzel davranışlarda" bulunmaları gerektiğini emrediyordu ki…? (Kehf.2)

- Bütün bunlarla ne amaçlanıyor olabilirdi ki…?

- Şayet düzen buna göre kurulmuş ise, şayet O dilediğini saptırıyor ve yine dilediğine hidayet ediyor ise bunca ayet ile ne anlatılmak isteniyor olabilirdi ki…?

Tabii ki Kur’an’da anlatılan durum böyle bir şey değildir ve ASLA anlatılmak istenen bu DEĞİLDİR

Bu sonuç Kur’an’ın belirttiği gibi ‘Allah’ı gereği gibi TAKDİR edememe’ (Hacc.74) durumundan kaynaklanmaktadır…

Sözkonusu ayet ve bu ifadenin (şae ifadesi) geçmiş olduğu diğer ayetlerde geçen “şae” kelimesi din adamlarının kendi KURUNTULARINA göre şekillendirilmiş ve yine bu doğrultuda açıkça TAHRİF edilmiştir…

Bu durumu izah eden başka bir kelime bulamıyoruz maalesef…

Şu açıkça anlaşılmaktadır ki, Kur’an’ın ÖZNE olarak gördüğü insan, bu kelimeye anlam verenler tarafından -bunların zann’ı gereği- açıkça NESNE durumuna düşürülmüştür…

 

“ŞAE” KELİMESİNİN ANLAMI NEDİR…?

“Şâe”= “شاء” fiili, bir şeyi var etti, demektir (Ragıb-Müfredat)

Allah bazı şeyleri kulunun tercihine göre yarattığından

Bu Fiilin öznesi kul olursa “tercih edip yaptı”

Bu Fiilin öznesi Allah olursa “tercih edip yarattı” anlamına gelir..

Dilerseniz ‘şae’ kelimesi için bu konuda bütün dünyaca kabul gören ‘Lisanul Arab’ isimli sözlüğe veya Ragıb el ısfahani’nin 'Müfredat' isimli eserlerine göz atabilirsiniz…

Bu konuda daha detaylı ve tafsilatlı açıklamaları ‘şae’ kelimesinin geçmiş olduğu 236 adet ayeti bu link’den kendiniz de araştırabilirsiniz…

http://quranix.org/c/$yA

 

AYETİN DOĞRU TERCÜMESİ ŞU ŞEKİLDEDİR…

16.93: “Tercihi Allah yapmış olsaydı sizi bir tek toplum (ümmet) yapardı. Ama (tercihi size bıraktığı için) sapıklığı tercih edeni sapık sayar, hidayeti tercih edeni de yoluna kabul eder. Yaptıklarınızdan elbette sorumlu tutulacaksınız.” Nahl.93

Yine bu ayetin müteşabihi (benzeri) olan başka bir ayet de şu şekilde ifade edilmektedir…

10.99: “Eğer tercihi Rabbin yapmış olsaydı, yeryüzünde bulunan herkes, eksiksiz inanıp güvenirdi. Böyleyken inanıp güvenenlerden olsunlar diye onlara baskı mı uygulayacaksın?” Yunus.99

Rabbimiz Kitabı kendisinin indirdiğini (Zümer.1)...

Yine kendisinin bu kitabı açıklayıp tafsil (detaylandıran) eden olduğunu (Hud.1)…

Ve bu tafsil ve tefsir’in kendisi tarafından yapılmış olmasının gerekçesini de ‘Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye’ şeklinde belirtmiştir…

Şayet Kur’an’ı Allah’tan başkaları TEFSİR - TAFSİL ediyorsa işte O zaman Allah’tan başkasına kulluk ediliyor demektir… (Hud.2)

Sadece Allah’a kulluk ve itaat edebilmenin TEK YOLU sadece Kur’an'a tabi olmakla mümkündür… (İsra.9)

Çünkü Allah HAKK’ın ta kendisidir… (Lokman.30)

HAKK’tan sonra BATIL’dan başka ne olabilir ki…. (Yunus.32)

 

34.50: “De ki: “Ben eğer sapmışsam, ancak kendi aleyhime sapmış olurum. Eğer hidayete ermişsem, bu da Rabbimin bana vahyettiği (Kur’an) sayesindedir. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, kuluna çok yakın olandır.” Sebe.50

 

İslam dünyasının bu duruma düşmesinin ana nedeni Kitab’ı açıklayanın Allah olduğu gerçeğinin gözardı edilmiş olmasıdır…

Kitab’ı açıklamaya çalışan yüzlerce din adamı yüzündendir ki, TEFRİKA ve BÖLÜNME kaçınılmaz bir hal almıştır…

Rehberinizin Sadece Kur'an olması temennisiyle...

..........

 

 

Abdurrahman BİLDİRİCİ

[email protected]