Geçen pazar günü (22 Haziran) Ankara’daydım. Birçoğunuzun hemen tahmin edeceği gibi Halkların Demokratik Partisi’nin 2. Olağanüstü Kongresi’nde. Bütün günü gurur ve mutluluk hisleri içinde geçirdim.

Gururumun kaynağı şuydu ki, HDP halkımın, halkımın özgücü Kürt Özgürlük Hareketi’nin bir projesi olarak ortaya çıktı, Kürt Siyasal Hareketi’nin özverili yaklaşımı sayesinde gelişen bir dayanışmayla, Türkiye’nin bütün ezilen kesimleri, halkları ve Türkiyeli sosyalistlerle bir güçbirliğiyle parti olarak bugünlere geldi ve şimdi kısa sürede ulaştığı bir olgunluk seviyesinde yeni bir döneme geçiyordu.

Bununla gurur duyuyordum. Çünkü Kürt Özgürlük Hareketi başından beri Türkiye siyaset alanında çok önemli perspektifler açıyor, siyasi söyleme zenginleştirici kavramlar katıyor.
Kongre öncesi salona baktım. İnsanlardaki coşkuya, sevince. Ve asılan pankartlara. Salondaki en büyük pankartlardan biri ‘demokratik özerkliğin’ kazanımları olacak ‘demokratik cumhuriyet’ ve ‘demokratik ulus’ kavramlarının yanı sıra ‘ortak vatan’ kavramına vurgu yapan bir pankarttı.
Sonradan kürsüde yeni Eşbaşkan Figen Yüksekdağ’ın da ifade ettiği gibi zamanı gelen bir fikri durdurmak mümkün değil. Bir şekilde yolunu bulup pratikleşiyor.
‘Ortak vatan’ da öyle. PKK lideri Abdullah Öcalan, bu kavramı ilk kullandığında kamuoyunun büyük bir kesiminde dikkat çekmemişti bu barışçıl ve derinlikli kavram. Bizler tabii ki çok önemsedik ve şiar edindik ama özellikle Türk ana akım medyasında ve Türk kamuoyunda değeri bilinmemişti.
Şimdi ise protokol tribünündeki gazeteciler bu kavramın kongre salonunda böyle önemli bir pankartta yer almasına işaret ediyor, tartışıyordu.
Selahattin Demirtaş, kürsüde müthiş bir Türkiye vizyonu çizdi, HDP’nin nasıl bir Türkiye tasarladığını çok güzel bir konuşmayla anlattı.
Bence ‘ortak vatan’ kavramı ile HDP’nin vizyonu çok iyi örtüşmüştü.
Şöyle düşündüm: Öcalan zamanı gelen bir kavramı ortaya atmış, ardından bunun siyasi ve örgütsel projesini yapmıştı.
Devlet tekçi zihniyeti ile bu fikri ne kadar engellemeye çalışırsa çalışsın fikrin zamanının geldiğini, HDP’lilerin coşkusu, HDP’nin hızla ulaştığı olgunluk seviyesi ve Türkiye’deki bütün siyasal, sosyal ve iktisadi sorunlara çözüm vaadeden bir siyasi pespektif oluşu tüm kamuoyuna gösteriyor.
HDP bu nedenle demokrat ve muhalif cephenin ilgi odağı olurken, faşistlerin de hedefi oldu.
HDP kongresi hem söylemsel hem de pratik olarak barış, demokratik özerklik ve ortak vatan gibi Kürdistani önerilerin Türkiye’de zamanı gelmiş bir fikrin farklı veçheleri olduğunun işaretiydi.
Şimdi bunları pratikleştirme dönemindeyiz. Hepimiz çok çalışacağız.