Taksim Meydanı yasaklanacak mı açılacak mı, İzinli mi kutlanacak izinsiz mi son dakikaya kadar belli olmayan, sendikaların bir türlü karara bağlayamadığı, hükümetle görüşmelerin 29 Nisan gecesine kadar sürdüğü bir 1 Mayıs süreci yaşadık.

Sendikaların 29 Nisan gecesi başbakanla yaptıkları özel görüşmeye kadar yasağın kalkacağına dair umudu devam ediyordu. Ancak görüşmede başbakanın yasağın kalkmaması bir yana sendikaları Taksim’de kutlama yapılmamasına dair ikna etmeye çalışması, görüşme ile az da olsa ortaya çıkan olumlu havayı dağıttı.

30 Nisan sabahına kadar kamuoyunun kutlamanın yapılacağına dair taşıdığı umut ve Taksim kutlamasındaki yasakla ilgili muğlaklık birçok insanın hazırlıksız yakalanmasına sebep oldu. Birçok örgüt normal bir kutlama için hazırlık yapmışken, son dakika değişikliğine göre planını değiştiremedi, buluşma yerleri bile önceden belirlenen yerler olarak kaldı. Ya da değişiklik yapılsa bile herkes durumdan haberdar olamadı.

Bundan sonra da devletin manipülasyonu başladı. Devlet yetkililerinin açıklamaları adı konulmamış bir sıkıyönetime işaret ediyordu,  "Önlemeye yetecek alet edevatımız vardır" ama alandaki çukurları kapatmaya yetecek alet edevatımız yoktur. İlim İstanbul’da da olsa gitmeyiz ama uçaklarla Erzurum’dan Konya’dan "Alet-edevat" getiririz.

Taksim’e, Şişli’ye, Beşiktaş’a, Mecidiyeköy’e giden tüm yollar kapatıldı, araç girişine izin verilmedi. Birçok yerde yaya girişine bile izin verilmedi.  Deniz ulaşımı tek yönlü iptal edildi. Neredeyse üç ilçe abluka altına alındı. Durum böyle olunca insanların Taksim’e ulaşımı epeyce zorlaştı. Ancak burada bir parantez açmakta yarar var. Daha önceki yıllardan edinilen deneyimlerle çok erken saatte kalkıp eylem toplanma yerlerine ulaşmak, toplanma yerlerine yakın yerlerde kalmak gibi yollar pek kullanılmadı. Çünkü toplanma yerlerinde oluşan kalabalık gerçekten azdı. Ancak çevre illerden gelenlerin bile toplanma yerlerine ulaştığı bir günde İstanbulluların ulaşamaması neyle açıklanır onu bilemiyorum. Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez ama örgütsüz bir halkın hali nice olur bir kez daha düşünelim derim abiler.

Yine de kimi siyasetlerce "Alan Fetişizmi" yapıldığı iddia edilen, başbakanın marka yapmaya çalıştığı Taksim Meydanı’nın bizler için taşıdığı önemi bir kez daha ortaya koyduk. Saatlerce süren direnişte polisin yeterli miktarda bulunduğunu iddia ettiği alet edevatının da bir işe yaramadığı görüldü. Geçmiş yıllardaki yasak tecrübelerine rağmen; bütün şehri abluka altına almanın bile bir anlamı olmadığını devlet yetkilileri anlamış değil, Muammer Güler 1 Mayıs kutlamalarıyla ilgili talihsiz geçmişini Hüseyin Avni Mutlu’ya devretti. 

Taksim ısrarı bir alan fetişizmi değil, sol için taşıdığı anlamdan öte artık, kentsel dönüşüme karşı, kamusal alanların sermayeye tahsis edilişine karşı, bizim olanın bizden alınmasına karşı verilen bir mücadeledir. Başbakanın Taksim’i marka yapma, bu alanı sadece alışverişe ve turizme açma çabaları bu sene olduğu gibi seneye de eylemlerle karşılanacaktır ve sonunda alanı 1 Mayıs’a açmak zorunda kalacaklardır.

Bu 1 Mayıs’ta polis sürekli marjinal gruplardan bahsetti ve şiddetin onlara dönük olduğunu belirtti. Beşiktaş’ta gaza boğulan KESK mi, CHP mi marjinal ya da Halkevleri mi? Şişli’de toplanmaya başlayan DİSK mi marjinal ya da sosyalist örgütler mi marjinal? 1 Mayıs’ta başlarına isabet eden gaz bombalarıyla ağır yaralanan babası 445 gündür Hey Teksil’de direnen lise öğrencisi Dilan Alp mi marjinal? 28 yaşındaki metal işçisi Serdal Gül mü marjinal? Pankart astığı için aylarca hapis yatan üniversite öğrencisi Meral Dönmez mi marjinal?  

Marjinal mi arıyorsunuz buyurun: 17 milyonluk bir şehri yönetemeyen, yaptığı açıklamalara kimseyi inandıramayan İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu marjinaldir. Yıllarca Taksim’i yasaklama inadından vazgeçmeyen, hala vali refleksi veren İçişleri Bakanı Muammer Güler marjinaldir. Toplumun nefret ettiği devlet yetkililerinin "alet-edevat" dediği çevik kuvvet marjinaldir. Eylemler sona erdiği halde sokakları kapamaya devam eden trafik polisleri marjinaldir. Demir bariyerlerin önündeki insanlara "Çevik gel süpür bunları" diyen polis marjinaldir. 445 gündür işçisinin hakkını vermeyen başbakanın örnek işkadını olarak gösterdiği Hey Teskstil’in sahibi Aynur Bektaş marjinaldir.

Onlar için kendi memurları alet-edevat, biz süpürülecek pislik, meydanlar turistik alan, park ve bahçeler AVM... İnsan algısı ile onların algısı başka. Biz insanlığımızda ısrar edeceğiz, onlar iktidarlarında. Her şey bundan ibaret.

*Bianet

Editör: Wan Haber