Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe, "Uzun süreli ilişkilerde cinsel tutkuyu sürdürmenin şifresi, duygusal açıdan karşı cinsle bütünleşirken, kendin olarak kalabilme yeteneğidir" dedi.
Fizik kanununun tersine, ruh ikizi; aynı özün parçası olan ve aralarında kuvvetli bir bağ olan iki ruh anlamına geliyor. Bu nedenle, ruh ikizini bulma sevdası gençlik yıllarından başlayan bir arayış olarak belirtilirken, hemen hemen herkes kendisini, kendisinden daha iyi anlayacağını umduğu ruh ikizini aradığını söyler. Ruh ikizini bulduğunu savunan bazı kişiler ise şaşırtıcı bir şekilde evliliklerindeki heyecan bittiği için kısa zaman içerisinde ayrılma kararı alır. O zaman, sürekli olarak aynı dili konuşan, aynı zihniyete sahip ve anlaşamama durumu söz konusu bile olmayan evliliklerde, "Heyecan bitti" diye yakınmak neden? Bunun cevabını Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri araştırdı.

MUTLU BİRLİKTELİĞİN SIRRI NEDİR?
Pek çok mutlu, başarılı ve uzun süreli ilişkilerin birbirinin zıttı olan kişiler arasında kurulabildiğine dikkat çeken CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe, "Kişi kendisinden bir tane daha bulursa, anlık mutluluklardan başka bir mutluluk yaşaması genellikle olanaksızdır. Doğru ilişki, frekansların tuttuğu fakat birbirini tamamlayan duygu ve korkulara sahip kişilerin bir arada kalabilmesidir. Sabır, sadakat, koşulsuz sevgi, samimiyet, tutku ve saygı olursa mutlu bir birliktelik ve sağlıklı bir cinsel hayatı olur. Uzun süreli ilişkilerde cinsel tutkuyu sürdürmenin şifresi, duygusal açıdan karşı cinsle bütünleşirken, kendin olarak kalabilme yeteneğidir. Bu tür bir kendini geliştirmenin altı ana bileşeni; 'açık iletişim kurma, güç ve iktidar savaşlarından vazgeçme, partnere dokunma, suçlamak yerine sorumluluk alma ve endişelerin üzerine gitme' şeklinde sıralanabiliyor. Aksi takdirde, evliliğin henüz ikinci ayında çiftler sıkıcı, monoton, tutkunun olmadığı, adrenalinden yoksun ve bitme noktasına gelen 'uyku dönemine' girebiliyor" diye konuştu.

KENDİNİZİ VE PARTNERİNİZİ BİR PARÇA ENDİŞE İÇİNDE BIRAKIN
Endişenin bazen işe yaradığına dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa ise, "Bir düşünün, 'neden en büyük aşklar kavgayla başlar?' ya da 'neden zıt kutuplar birbirini çeker?' atasözleri vardır? Buradan da anlaşılacağı gibi kişinin bilinmeyene olan zaafı söz konusudur. İnsanlar karşı cinste gizem arar ve onları bir arada tutan sihirli kelimeler; 'merak', ' endişe', 'gizem', 'arzu' ve 'tutku'dur. Gizem, evliliğin ve doğanın bir kanunu, cinsel yaşamın ise olmazsa olması olan 'arzu ve tutku'yu bir araya getirir. Bunlar her yerde ve her zaman vazgeçilmezimiz olmuştur. Birisi olmazsa, diğeri anlamsızlaşır. Diğer bir deyişle, her şey tek düze bir hal alır. Çift yanlış anlaşılma, hayal kırıklığı, kabullenmeme, çatışma, reddedilme ya da kaybetme gibi yoğun duygulara eşlik eden risklerle baş edebilecek kadar katı olmalıdır. Bu bağlamda, kişi bir ilişki yokluğuna ne ölçüde dayanabilirse, o ölçüde iyi olabilir. Bu ölçüt, çiftin cinselliği hangi yoğunlukta yaşayacağını belirleyen temel dinamiktir. Her ne kadar Adem ve Havva'dan sonra içgüdüsel olarak ruh ikizi arayışına girilse de, kalp gözü zıtlıkların uyumundan yanadır. Gece ve gündüz, cennet ve cehennem, günah ve sevap, mutluluk ve hüzün, bunlardan biri olmasa genellikle diğerinin anlamı mı da olmaz" diye konuştu.

SEVGİ YETMEZ ENDİŞE ŞART
Yakın ilişkilerde sadece sevginin yeterli olmadığını ifade eden CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör, "Çiftin birbirini bir parça endişe içinde tutması gerekir. Endişe, bedensel belirtilerin eşlik ettiği normal dışı bir tedirginlik ve korku halidir. Endişeyi anksiyete, kaygı, sıkıntı veya bunaltı olarak da adlandırabiliriz. Endişe yaşayan kişi bu durumu kötü bir şey olacakmış hissi, hoş olmayan bir kaygı hali ya da nedensiz bir korku şeklinde ifade edebilir. Yakın ilişkilerde çiftin birbirini hafif endişe içinde hissetmesi gerekir. Endişe baharatlardan karabiber gibidir. Yokluğu tat vermezken, fazlası lezzeti kaçırır. Çift; aramaya, sevmeye ya da tutkularını riske atmaya devam edebilmek için kendini ve partnerini bir parça endişe içinde tutmalıdır. Yani, her telefona çıkmadığında, nerede olduğuna dair merak uyandırdığında, gizemli davrandığında, cepte keklik olmadığını gösterdiğinde, normal bir yüzük gibi değil pahalı bir tek taş gibi kaybedilince çok üzüntü duyulacak bir kişi olduğunu hissettirdiğinde, karşısındakini bir parça endişe içinde tutmuş olur. Somut olarak 'kiminlesin' diye sorulunca 'Ayşe ile beraberim' yerine, 'arkadaşlarla beraberim' demek, 'kim o arkadaşlar?' diye sorulunca 'sen tanımazsın, şimdi kapatmak zorundayım, görüşürüz' deyip, telefonu nazikçe kapatınca gizem, merak ve endişe olur, bu cinsel tutkuyu devam ettirir. İnsan yasak, ayıp ve günah olanın yanında gizemli olana ve endişeyle merak uyandırana cinsel ilgi duyar ve onu kaybetmek istemez" şeklinde konuştu.

MERAK İYİDİR
İlişkilerde merak duygusunun olması gerektiğini savunan CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan, "Yıllardır aranılan ruh ikizi bulundu diyelim. Her şey çok güzel gidiyor. Sürekli olarak ortak bir noktada buluşuluyor. Çift, birbirinin sevdiği şeyleri seviyor ve nefret ettiklerinden nefret ediyorsa, bu her şeyi yoluna koyabilir mi? Bu durumda, ne tartışacak bir fikir, ne arzu uyandıran bir cinsel yaşam, ne ilişkiyi canlandıran kıskançlık krizleri, ne de merak edilecek bir konu olur. Bu nedenle, merak iyidir. Dolayısıyla, tek düze yaşamın kapıları ölümsüz evliliklere ve mutlu bir cinsel yaşama açılan doğru kapı değildir" ifadelerini kullandı.
(DY-ÖZ-Y)

06.12.2012 17:06:05 TSI

Editör: Wan Haber