KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, yoğunlaşan çatışmalar ve dillendirilen ateşkes çağrıları hakkında bir açıklama yaptı. AKP’nin müzakere sürecindeki ve bugünkü tavrını “kasaba politikacılığı” olarak niteleyen ve "seçimde yenilgi alan otoriter hegemonik başkanlık rejimi”nin bu defa da silahlı saldırılarla hayata geçirilmek istendiğini kaydeden KCK, ateşkes için de şartlarını açıkladı.

PKK’ye yönelik silah bırakma çağrılarının ardından KCK’den ilk açıklama geldi. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, ateşkes ve çatışmasızlıkların kötüye kullanımını ve yeni çatışmaların ortaya çıkmasını engelleyecek bir demokratik tutum gerekliliğinden söz etti, olası bir ateşkesin koşullarını açıkladı.

Kürt Özgürlük Hareketi’nin çatışma dönemlerinde defalarca ateşkes ilan ettiğini ancak bunların hiçbirisinin demokratik, siyasal çözüm için değerlendirilmediğini hatırlatan KCK, Kürt sorunu çözülmediği sürece bu kısırdöngüden kurtulmanın olanaklı olmadığının altını çizdi.

“AKP’ninki kasaba politikacılığı”
AKP hükümetinin siyasal ortamı ve Abdullah Öcalan’ın çağrılarını doğru anlamak yerine “kasaba politikacısı kurnazlığı”yla kendi işine geldiği gibi anladığını, nalıncı keseri gibi kendine yonttuğunu belirten KCK, müzakere sürecine ilişkin değerlendirmelerinden şöyle söz etti:

“Ateşkesi ve gerillanın Türkiye sınırları dışına çıkarılması iradesini doğru değerlendireceğine, sanki bu adımların bir karşılığı olmayacakmış gibi davranmış; daha baştan ateşkesi, geri çekilmeyi ve süreci anlamsız hale getiren bir tutum içine girmiştir. Ateşkesin yarattığı çatışmasızlık ortamında ilk iş olarak karakol, kalekol, askeri amaçlı yol ve barajlar yapıp savaş hazırlıkları içine girmek olmuştur. Gerillanın geri çekilmesi karşısında İmralı’daki mutabakat gereği anayasal ve yasal çalışmaların hemen başlatılması gerekirken, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ‘Cehenneme kadar yolları var’ diyerek bu ciddi adımları nasıl ele aldıklarını göstermiştir. Bu sorumsuz tutum, anayasal ve yasal adımların atılmaması karşısında gerillanın geri çekilmesini üç ay sonra durdursak da, çatışmasızlık sürdürülmüştür.

Ancak AKP hükümeti çatışmasızlığa da hiçbir biçimde uymamış; Özgürlük Hareketi’nin yarattığı çatışmasızlık ortamına uygun yeni bir özel savaş biçimini devreye koymuştur. Ateşkesin resmi olarak ilan edildiği 2013 Newroz’undan bu yana onlarca sivilin katledilmesi, binlerce siyasetçinin, genç ve kadının tutuklanması, Rojava Devrimine düşmanlık yapılarak IŞİD’in desteklenmesi AKP’nin çatışmasızlığı Kürt sorununun çözümü için değil de Özgürlük Hareketi’ni zamana yayılmış bir tasfiyeyle ortadan kaldırma biçiminde ele aldığını ortaya koymaktadır.”

“AKP’nin otoriter hegemonik başkanlık projesi yenildi”
Öcalan’ın İmralı’daki diyalogları büyük bir sabır, metanet ve incelikle sürdürdüğü, AKP’nin ise bunu bir fırsat olarak görmek yerine PKK’yi etkisizleştirmeye çabaladığı kaydedilen açıklamada Tayyip Erdoğan’ın Dolmabahçe Mutabakatı’nın önüne geçtiğini anımsattı, peşinden bir kara propaganda çalışması yürütüldüğünü kaydetti.

Öcalan’ın Türkiye’yi kucaklayan bir parti çağrısı ile birilikte HDP’nin seçim başarısına erişildiğini söyleyen KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, 7 Haziran ile birlikte AKP’nin otoriter hegemonik başkanlık projesinin yenilgiye uğradığını, Tayyip Erdoğan’ın içerdeki ve dışardaki maceracılığının darbe yediğini belirtti.

“Savaş hegemonik başkanlık rejimi için başlatıldı”
Açıklama seçim sonrasına ilişkin şu değerlendirmeyle devam etti:

“Seçim sonrası hemen gerilim ve çatışma ortamı yaratarak 7 Haziran seçimlerinin sonucu ve mesajı olan demokratikleşme ve Kürt sorununu çözme doğrultusundaki siyasi ortama sivil bir darbe yapmıştır. Böylece siyasi ortam gerilim ve çatışmanın hakim olduğu hale getirilerek 7 Haziran’da yenilgiye uğrayıp tek başına iktidar olma ve başkanlık projesi hesabı ve planı yeniden devreye konulmuştur. Bunun için de otoriter hegemonik başkanlık sistemini seçim başarısıyla önleyen HDP’ye yönelik bir savaş başlatılmıştır. Çünkü HDP seçimde baraj altında bırakılmadan otoriter hegemonik başkanlık sistemini kurmak mümkün değildir. Şu andaki gerilim, çatışma ve savaş ortamını ortaya çıkaran Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi değil, bu zihniyet ve bunun öngördüğü siyasi projedir. Bugünkü çatışma ortamını başka türlü izah etmek kesinlikle halkları aldatmak ve toplumun aklıyla alay etmektir.”

Üç yıldır ateşkes ve çatışmasızlığı bozabilecek onlarca gelişme olmuşken iki polisin ölümünün bir savaş gerekçesine dönüştürülemeyeceğini dile getiren KCK yönetimi, 2003 yılından bu yana paradigma değişikliğine gittiklerini, gerillanın Kürt sorununu silahla çözmek değil, Kürt halkının varlığını, özgür ve demokratik yaşam mücadelesini koruduğunu ifade etti.

Açıklamada Türkiye’de başka kimliklerin varlığını anayasal ve yasal olarak kabul etmeyen, tekçi zihniyet olduğu müddetçe Kürt sorununun çözülemeyeceğini, Kürt halkının ve hareketinin de inkar ve imha eksenli politikalardan vazgeçmediği vurgulandı.

“Barış ve demokrasi mücadelesi yükseltilmeli”
KCK’nin açıklamasının son bölümünde şu ifadelere yer verildi:

“Özgürlük Hareketi olarak defalarca ateşkes ilan ettik. Ancak bunların hiçbirisi demokratik siyasal çözüm için değerlendirilmediğinden sonuçta yine savaş ya da özel savaş yöntemleriyle tasfiye politikaları devreye sokulmuş ve Kürt sorunu çözümsüz bırakılmıştır. Kürt sorunu çözülmediği müddetçe bu kısır döngüden kurtulmak mümkün değildir. Bu açıdan artık ateşkes ve çatışmasızlıkları kötüye kullanmayı önleyecek ve yeni çatışmaların ve savaşların ortaya çıkmasını engelleyecek bir demokratik siyasal tutuma ihtiyaç vardır. Ateşkes ve çatışmasızlıkların kötüye kullanılmayacağı ve kalıcı barışı sağlayacak tutumlara ihtiyaç vardır.

Her şeyden önce de Önder Apo’nun özgür koşullarda siyasi müzakere yapacağı, bu müzakere sonuçlarının Meclis’te anayasal ve yasal normlara dönüştürüleceği bir siyasi irade ve çözüm süreci gereklidir. Bunun için de tutuklamaların olmayacağı; karakol, kalekol, askeri amaçlı baraj ve yolların yapılmayacağı, demokratik örgütlenme ve bu karakterli mücadelelerin önlenmeyeceği tahkim edilmiş bir ateşkes gereklidir. Böyle bir tahkim edilmiş ateşkese dayalı müzakere ve bu temelde gelişecek çözüm süreci ortaya çıkarılmadan çatışmaları ve savaşları önlemek mümkün değildir. Çünkü tüm çatışma ve savaşlar Kürt sorununun çözümsüzlüğünden ve çözümü talep eden güçleri tasfiye etme politikasından kaynaklanmaktadır.

Bu açıdan hiç gecikmeden Önder Apo ile özgür koşullarda müzakereler başlatılmalı; bunun için de 2013 Newroz’undan bu yana tutuklanan tüm siyasi tutuklular serbest bırakılarak tahkim edilmiş ateşkes yapılmalıdır. Bu müzakereyi gözetleyecek üçüncü bir gözle tahkim edilmiş çatışmasızlığı izleyecek, çatışmasızlık kurallarına uymayan eylem ve tutumları ortaya çıkaracak bir izleme komitesine de ihtiyaç vardır. Böyle bir çatışmasızlık yolu ve yöntemi müzakere yolu ve çözüm süreci ortaya konulmazsa çatışmasızlık ve barış istemleri bir sonuç alamaz. Halklarımızı beklenti ve oyalama içinde tutan büyük hayal kırıklıkları öfke patlamaları ortaya çıkararak daha büyük çatışmaların yolunu döşeyecektir. Bu açıdan hayal kırıklıkları ve çatışma yaratan eski durumlara dönmeden, eskiyi tekrar eden gafletlere düşmeden bu defa demokratikleşme ve barış mücadelesini bütünlüklü ve sonuç alıcı biçimde yürütme tarihi sorumluluğuyla karşı karşıya bulunmaktayız.

Barış ve demokrasi mücadelesi artık bu merkeziyetçi, hegemonik ve otoriter sistemi demokratikleşme temelinde aşan, merkeziyetçi olmayan yerel demokrasiye dayalı bir demokratik Türkiye’yi yaratma biçiminde yükseltilmeli ve sonuç alana kadar kararlı biçimde sürdürülmelidir. Halklarımız kesinlikle demokratikleşme istemektedir. Bunun programı ve mücadelesini ortaya koyduğumuzda Türkiye gerçek barışına kavuşacak, bu temelde tüm Ortadoğu’ya barış getirecek demokratikleşme hamlesinin önü açılacaktır.” (Sendika.Org)

Editör: Wan Haber