ANF’nin haberine göre Stêrk TV’ye özel bir röportaj veren PKK Yürütme Komitesi Üyesi ve Halk Savunma Merkez Karargahı komutanlarından Murat Karayılan,10 aylık savaş sürecini değerlendirdi.

Karayılan yaptığı değerlendirmelerde şöyle, 

Geçtiğimiz 10 aylık süreçte gerçekten de kahramanca bir savaş yaşandı. Kürt halkının direniş tarihinde yeni bir sayfa açıldı. Bu 10 aylık süreç üzerine tartışmalar var. Çünkü hem yeni bir yöntem uygulandı, savaş sadece dağ ile sınırlı kalmadı, ovalarda ve şehirlerde de güçlü bir şekilde direniş geliştirildi; hem de Kürdistan direniş tarihinde gerçekten de yeni destanlar yaratıldı. Bundan dolayı geçtiğimiz 10 aylık süreç hakkında tartışmalar devam edecektir.

Her şeyden önce şunu söylemek gerekir ki adına çözüm süreci denilen bir ateşkes süreci vardı. Biz bu süreçte samimiydik. Biz Önder Apo’nun geliştirdiği bu süreçte barışçıl yol ve yöntemler ile sonuca gitmek istiyorduk. Ancak şimdi daha iyi anlaşıldı ki esasen AKP devletinin zihniyetinde Kürt sorununu çözmek yoktur.  Adına Çökertme Planı dedikleri yeni bir plan perspektifiyle bize karşı savaşı başlattılar. Türkiye devletinin yetkilileri bazen süreci bizim bozduğumuzu söylüyorlar. Bu yalandır. Zaten eski başbakanları Ahmet Davutoğlu bir çok kere 22 Temmuz’da Amerika ile anlaştıklarını, 23 Temmuz’da hükümetin karar aldığını ve 24 Temmuz’da da bütün PKK üslerine karşı hava saldırılarını başlattıklarını dile getirdi. Şu kesindir ki bu süreci Türkiye devleti bozdu.

Süreç yerel bir adımla başladı

Kürt halkının isteği barışçıl yol ve yöntemler ile özerklik elde etmek, yani statü sahibi olmaktı. Türkiye sınırları içerisinde, Türkiye ile birlikte, Türkiye’nin birliği perspektifiyle özerk olmaktı. Hem Kürdistan’ın özerkliği hem de Türkiye sisteminin merkezi olmaktan çıkıp daha yerel bir sistemin kabul edilmesi hedeflenmekteydi. Zaten bugün bütün dünyada daha yerel olan sistemler gelişmektedir. Birçok ülkede bu vardır. Bu olmadı. Kürt gençleri daha önce de, 2014 yılında da mahalleleri tutmuşlardı. 24 Temmuz’da saldırılar başlayınca yine Kürdistan şehirlerinin birçok mahallesini tuttular. O mahallelerin meclisleri de özerklik ilan ettiler. Bu özerklik ilanları, Kürt sorununun Türkiye’nin bütünlüğü içerisinde çözülmesi projesiydi. Merkezi bir kararın sonucu olmayan bu süreç, yerellerin inisiyatifiyle gelişti. Cizre gençleri zaten daha önce de mahalleleri tutmuşlardı, tekrar tuttular. Zırhlı araçların gelmemesi için hendek yaptılar ve oranın meclisi de özerklik ilan etti. Yani yerel bir adımdı. Esas olarak amaç Kürt sorununun çözümü ve bu şekilde de Türkiye’nin demokratikleştirilmesiydi.

Korkuları şuydu: Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler Kürt davasını öne çıkarıyor. Rojava Kürdistan’da bir statü oluştu. Onlar büyük bir Kürdistan’ın kurulmasından korkuyorlar ve Büyük Kürdistan’ın Küçük Türkiye anlamına geldiğini düşünüyorlar. Bunun önünü almaya çalışıyorlar. Derin devletin bazı çevrelerinin böyle bir yaklaşımı var. Erdoğan iyi biliyor ki mesele öyle değildir. Erdoğan iyi biliyor ki Kürt halkı, Kürt sorununu Türkiye’nin sınırları içerisinde barışçıl yol ve yöntemler ile özerklik formülasyonuyla çözmek istiyor. Ancak o da kendi iktidarı için savaşması gerektiğini düşünüyor. Yani şimdi bu savaşın Saray savaşı olduğu söyleniyor ya, bu bir anlamıyla doğrudur. Neden doğrudur? Çünkü Erdoğan 7 Haziran’dan sonra Kürtlerin bir kuvvet, bir irade olduğunu ve onu iktidardan düşürdüğünü gördü. Bunun için derin devlet ile anlaşma yaptı ve Ergenekon’un bazı kollarıyla anlaşarak bunu darbe niteliğinde gündeme koydu.

Devlet ağır darbe yedi

Son 10 ayda Türk ordusunun karadan yaptığı operasyon sayısı 275’tir. Savaş uçaklarıyla yapılan hava saldırıları 581’dir. Helikopterler ile yapılan hava saldırıları 138’dir. Havan, obüs, tank ve top saldırıları 1591’dir. Bunlara karşı HPG güçlerinin yaptığı eylem sayısı 973’tür. Bu eylemlerde onların kayıp sayısı (ki birçoğu PÖH ve JÖH’tür) 2345’dir. Bunlardan 13 tanesi yüksek rütbelidir. Bu süreçte imha edilen zırhlı araç sayısı 163’tür. Darbelenen, yani vurulan ama tam olarak imha olmayan zırhlı araç sayısı 159’dur. Sonuçları net olmayan eylem sayısı 219’dur. Bu süreçte yaşanan temas sayısı 75’tir. Düşürülen helikopter sayısı 4, keşif uçağı sayısı 3’tür. 43 adet skorsky ve kobra tipi helikopter güçlerimiz tarafından vurulmuş ancak düşmemiştir. Yakılan araç sayısı 162, imha edilen baz istasyonu sayısı 101’dir. Bu süreçte 345 arkadaşımız şehit düşmüştür. 12 HPG üyesi de düşmana esir düşmüştür. Bu on aylık savaşın sonuçları HPG açısından böyledir.

3-648.jpg

Şehir savaşlarında YPS’nin bilançosu

Bunun yanı sıra bildiğiniz gibi bir gençlik hareketi olan YDG-H’ın başlattığı ve daha sonrasında yerel bazı güçlerin de katılarak oluşturulan YPS’nin yürüttüğü şehir savaşlarının da sonuçları vardır. Bu konuda YPS Koordinasyonu’ndan edindiğimiz bilgiler vardır. Onlar önümüzdeki günlerde kendi bilançolarını kapsamlı bir şekilde basına ve kamuoyuna açıklayacaklarmış. Yani şehir şehir ne olmuş, kaç kişi şehit düşmüş, kaçı sivildir, kaç kişi esir düşmüş, kaç düşman gücü öldürülmüş, bunları açıklayacaklar. Ama bizimle paylaştıkları sonuçlar da şu şekildedir:

Bu süreçte toplam 12 şehirde YPS savaş yürütmüş. Bu şehirler, Sur, Cizre, Hezex, Nusaybin, Şırnak, Gever, Silopi, Farqîn, Derik, Kerboran, Bismil ve Varto’dur. Bu şehirlerin yanı sıra Van ve Siirt’te de hendeklere dayalı değil de hareketli bir şekilde savaş yürütülmüş. Derik, Kerboran, Varto ve Bismil gibi şehirlerde uzun süreli değil; ya 1 hafta, ya 2 hafta, ya da 2-3 gün savaş yürütülmüş.

YPS Koordinasyonu’nun gün gün tuttuğu bilançonun sonuçlarına göre bu şehirlerin hepsinde yürütülen savaşta çoğunluğu PÖH ve JÖH üyesi olmak üzere toplam 2017 düşman gücünün öldürüldüğü tespit edilmiş.

Bu süreçte YPS, 376 şehit vermiş. Şehit düşen sivillerin sayısı bazı yerlerde henüz netleşmediği için sivillerin sayısını burada vermiyorum. Ancak Cizre’de yaklaşık 200 sivilin katledildiği tahmin ediliyor. Diğer şehirlerde bu kadar olmasa da, oralarda da sivil şehitler söz konusu. Bunun araştırması halen yapılmaktadır.

Nisêbîn (Nusaybin)

Nusaybin’de geçtiğimiz on aylık süre içerisinde yürütülen savaşta Türk devletinin kaybı 544’tür. Bu on aylık süreç içerisinde 153 zırhlı araçları imha edilmiş. Yine 154 zırhlı araçları da darbelenmiş. Bu on ayda yürütülen direnişte YPS’nin şehitleri 45 kişidir. Yani 13 Mart’tan mayısın sonuna kadar yasak vardı ve şiddetli bir savaş yaşandı. Bunun öncesinde de bir savaş dönemi yaşandı. Bütün bu savaşta toplam 45 şehit var.

Şirnex (Şırrnak)

Şırnak’ta Türk devlet gücünün son on aydaki kaybı 541’dir. İmha edilen zırhlı araç sayısı 128, darbelenen zırhlı araç sayısı ise 87’dir. Burada YPS’nin şehitleri ise 31 kişidir. Yalnız bu 31 kişinin içerisinde siviller de vardır. Hepsi savaşçı değildir.


Gever (Yüksekova)

Gever’de son on ayda Türk devlet gücünün kaybı 119 kişidir. Bu süreçte imha edilen zırhlı araç sayısı 20, darbelenen zırhlı araç sayısı 14’tür. Burada bildiğiniz gibi yasak ilan edildikten sonra 36-37 gün savaş yaşandı; sonrasında direnişçiler geri çekildiler. Geri çekilmede de şahadetler yaşandı. YPS’nin Gever’de verdiği şehit sayısı toplam 55’tir. Toplam sonuçlara bakıldığında; geçtiğimiz on aylık süreçte -bildiğiniz gibi onların dediğine göre YPS ve HPG’den toplam 7600 kişi şehit düşmüş- YPS-HPG’nin toplam şehit sayısı 721’dir. Buna karşılık Türk devlet gücünün kaybı HPG’ye karşı 2345, YPS’ye karşı 2017 kayıp vermiştir. Yani Türk devletinin bu süreçte toplam 4362 kaybı vardır. Hakikat bu şekildedir. Bunun aksini iddia eden varsa gelsin araştırsın. Bizim belgelerimiz açıktır.

Yalan değilse 7600 cenaze nerede?

AKP hükümeti Kürt toplumunun gözünü korkutmak istiyor. Yani “Eğer başkaldırırsanız biz sizi böyle vururuz, bakın sizden bu kadar kişi öldürdük, şehirlerinizi yıkarız, eğer başkaldırırsanız sizi yersiz yurtsuz bırakırız” demek istiyor. Yani bu kadar yalanın ve abartmanın amacı Kürt toplumunu korkutmak, Türk toplumunu da kandırmaktır. Şimdi Erdoğan Türk toplumuna diyor ki: “Biz kazandık, evet kayıplarımız oldu ama biz de onlardan 7600 kişi öldürdük.” Eğer bu sözü yalan değilse, o zaman bu 7600 kişinin cenazesi nerededir, açıklasınlar. Rakamlar bizim verdiğimiz gibidir. 7600 değil, 721’dir. Onlar yalan söylüyorlar. Her şeyden önce halkımız bunu bilmelidir. Bu bir psikolojik savaştır. Onlar yalanlar ile bazı şeyleri başarmak istiyorlar. Kendilerine sanal bir zafer yapmışlar.

Bu zafer değil ordu için utançtır

Onlar kaybetmiştir. Şehirlere girememiştir; Nusaybin’e, Sur’a, Cizre’ye girememiştir; bu şehirleri yıkmıştır. Eğer o kadar savaşçıysan buyur gel şehre gir de öyle savaş. Sur’da 70 kişi 105 gün boyunca devleti durdurdu, devlet Sur’a giremedi. Ondan sonra devlet Sur’u harabe haline getirdi, ancak o şekilde girebildi. Bir de zafer elde ettiğini söylüyor. İnsan biraz utanır yahu. Bu bir ordu için utançtır. Bir şehri alamıyor, o şehri ağır silahlar ile tümden ortadan kaldırıyor, sonra da gidip o enkazın üzerinde, “ben zafer kazandım” diyor. Sen nereden zafer kazandın? Burada yenilgi vardır.

Devletin söylediği gibi kayıp vermedik

Her şeyden önce toplumumuz şunu bilmeli ki biz bu süreçte devletin söylediği kadar kayıp vermedik. Bu doğru değildir. Şu an Şırnak’ın 6 mahallesini yerle bir etmişler. Bunu biliyoruz. Ama Şırnak’taki kayıp sayısı bellidir. Devletin nasıl yenildiği bellidir. Şehir savaşlarında hakikat şudur: Onların kayıpları çok oluyor ve şehirlerde ilerleyemiyorlar. Buna karşın uzaktan, binaları fosfor silahları kullanarak yakıyorlar.

Hava saldırıları sonuç almıyor

Mesela savaş uçakları Medya Savunma Alanları’nı vuruyor. Her vurduğunda basında, “Biz şu kadar kişiyi öldürdük” diyorlar. Nereden biliyorsun? Yani bu konuda çok büyük bir yalan var, dezenformasyon var. Psikolojik savaş yürütüyorlar. Bize karşı yürüttükleri savaş sadece silahlarla yürütülmüyor. Aynı zamanda propaganda ile de yürütülüyor. Bugün Kürt halkı tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor. PKK en güçlü dönemindedir. Ve Kürdistan’ı işgal eden güçler Kürt halkına karşı en güçsüz dönemlerindedirler. İşgalcilik artık Kürdistan’da yıkılmayla yüz yüzedir. Bu gerçeğin önünü yalanlar ile alamazlar.

Sur’da savaşanlar fedailerdir

Gerillanın karşısında herkesin savaşmaya gücü yetmez. Sur’da 105 gün savaşanların hepsi fedaidir. Sur’da direnişçiler, direnişin günlüğünü tutmuşlar; yakında kamuoyuyla da paylaşılacağını düşünüyorum. Oradan da bu fedai düzeyi görmek mümkündür. Evet. Gün gün yazmışlar. Hepsini değil ama bir kısmını yazmışlar. Orada Sur komutanı Çiyager yoldaş ne diyor? Diyor ki: “Son ne olursa olsun, muhteşem olacaktır.” Yani bu on aylık süreçte açığa çıkan bir hakikat de budur.

Yöntemler zenginleştirilmeli

Ben sonuçları söyledim. Kamuoyu bu sonuçlardan YPS’nin başarılı olup olmadığını takdir edebilir. Şırnak’ta, Nusaybin’de, Gever’de, Sur’da, Cizre’de o kadar süre savaş devam etti. Sonuçları bellidir. Ama savaşta geri çekilme de vardır. ‘Bu mahalleri ilelebet tutmak’ diye bir şey söz konusu değildir. Bu savaşın eksik kalan, zayıf kalan ya da fazla olan yönleri nelerdi diye tartışıyoruz. Direniştir ve kutsaldır. Her şeyden önce bunun altını çizmeliyiz. Bu bir.

İkincisi yöntem daha da zenginleştirilmelidir. Sadece hendek yöntemiyle olmaz. Neden? Çünkü düşman savaşçıyla baş edemiyor, sonra şehri yıkıyor; bundan da halkımız çok zarar görüyor. Şu an bir çok şehirde insanlarımız perişan vaziyettedir. Bundan dolayı bu yöntem gözden geçirilmelidir. Düşman namerttir. Savaşçıyla baş edemeyince evleri yıkıyor, şehri yerle bir ediyor ve bundan zarar gören halkımızı sanki bize karşı çıkıyormuş gibi gösteriyor. Hani, halk nerede karşı çıkmış? Halk direniyor. Halkımız karşı çıkmamış ama tabi halkımız bu yöntemden zarar görüyor. Biz bunu biliyoruz. Bundan dolayı, bundan sonra halkın fazla zarar görmeyeceği yöntemleri daha fazla öne çıkarmalıyız. Bu değişiklikler üzerine Şırnak, Gever ve Nusaybin’de en son geri çekilme kararı alındı. Sadece sabit savaşmama, hareketli olarak da savaşma yönünde 15 Nisan’da karar alındı. Gever erken geri çekilmek istedi; geri çekilmesi kayıplı oldu. Diğer alanlar da geri çekildiler.

YPS’yi destekliyoruz

YPS Kuzey Kürdistan’da oluştu. PKK’nin savaş yürüttüğü alanda oluştu. Apocu kültür ile bu gençler büyüdü ve şehirlerde kendilerini sivil savunma güçleri olarak örgütlediler. Biz ayrıyız, onlar ayrıdır. Ama biz onları destekliyoruz. Şimdi AKP devletinin dediği gibi, PKK oralarda başkaldırsaydı, PKK oraları cephanelerle, profesyonel savaşçılarla, ağır silahlarla doldururdu. PKK’nin ateşkes sürecinden istifade edip şehirleri doldurduğu söyleniyor. Bu doğru değildir, yalandır.

PKK şehir savaşlarını başlatmadı

Bazıları PKK’nin şehir savaşlarını başlattığını söylüyor. PKK şehir savaşlarını başlatmamıştır ama doğalında sürece müdahil olmuştur. Bu gençler artık bir iradedirler. Bu mahalleleri daha önceden tutmuşlardı. Halkımız özyönetim iradesini gösterdi. Kendisi doğal olarak yürüdü biz de sahip çıktık ve destek verdik. Eğer biz HPG olarak şehirde savaşmak istersek herkes bilmeli ki daha düzenli ve örgütlü savaşırız. Ve bu on aylık pratik gösterdi ki eğer istersek şehirlerde devleti düşürebiliriz. Bu ispatlandı. Eğer halk ve HPG birlik olursa Türk devletinin şehirlerde işi kalmaz.

Kürtler birbirine sahip çıkmalı

Bu direniş sürecinin olumlu yönleri fazladır ama biz biliyoruz ki halkımız çok zarar gördü. Evleri yıkıldı. Mesela insanlarımız onlarca yıl çalışıyorlar; bir ev yapıyorlar; ancak düşman gelip o evleri yıktı. Kızıltepe, Bismil, Van ve ağır savaş yürütülmeyen diğer tüm şehirlerimiz savaşın yoğun yaşandığı ve düşmanın yıkıp harabeye çevirdiği şehirlerimizdeki halkımıza sahip çıkmalıdırlar. Bu ulusal bir savaştır. Kürt gençlerinin öncülüğünde bir tarih yaratıldı. Çiyagerlerin, Bêrîtanların, Berfinlerin öncülüğünde gerçekten de yeni bir tarih yaratıldı. Davası için, vatanı için kendisini feda eden yeni bir yiğitlik yaratıldı.

Kaynak:Özgür Gündem

Editör: Wan Haber