İşgal öyle hızlı yayıldı ki sormayın gitsin. Sanırsınız ki işgalcilerin diplomatik dokunulmazlığı var. İşgalcilerimiz de çok bilinçlenmiş. İşgalden önce sırtını sağlama almayı öğrenmiş. Kimi işgalci kendine bir ilişkiler ağı oluşturmuş, kimisi sırtını “değerlere” dayamış, kimisi politik dengeler içinde yer yapmış kendisine.

Madem işgal meselesi bu kadar yerli yerine oturmuş, o zaman bize de karşı çıkmak yerine destek olmak düşer.

İşgalciye kendi çapımızda bir hizmet sunalım istedik. Bu hizmetimizin adı “işgalci için rehber”. Bir tür el kitabı gibi, işgalcimizin daha bilinçli olmasına katkı sağlasın diye.

Rehberimizin asıl hizmeti, çok güzel bir işgal haritası sunmasıdır. Ne de olsa tarih sebil, arazi sebil, mekânlar sebil. Karışan eden de yok. O zaman vatandaşı bilinçlendirelim.

İşgal edilmiş yerler dışında, boşta olan çok güzel mekânlar var. Bu mekânları da işgalcilerimizin 'Dikkatine' sunmak istedim.

Mekânları sıralamadan önce çok önemli bir tüyo vermek istiyorum. İyi bir işgalcinin her zaman yanında bulundurması gereken çok önemli bir obje var: kürsi. Ben elinde kürsisi olmayan işgalciye işgalci demem. Kürsi bir işgalcinin kimliği gibidir. Ne zaman uygun bir mekan çıkacağı belli olmaz. Onun için işgalcinin yanında kürsi eksik etmemesi lazım. “Lades”, deyip kürsinizi bir yere koydunuz mu, o yer artık sizindir.

Şimdi gelelim işgal edilecek yerlere:

Keçi Burcu elden gitti ama işgalcilerimiz üzülmesin Diyarbakır'da tamı tamına 81 işgale uygun burç daha var. Bence bu burçların en önemlisi Ben-u-Sen Burcu. Öncelikle işgalcinin yanına birkaç “şehir çocuği” alması lazım. Her birinin elinde bir kürsi olması, daha iyi olur. Kürsiler hemen burcun tepesine konulur. Bu işgalcinin egemenliğini gösteren bir tür bayrak gibidir. Hemen yanına bir çay ocağı da kuruldu mu, orası sizindir artık.

Valilik, Belediye, resmi kurumları merak etmeyin, onların hepsi derin bir uykuda. Kürsiyi kurdun mu orası senindir kardaş.

Tabi bu arada bir takım kavramlardan da faydalanmasını bilmek lazım. Yine hizmet olsun diye bu kavramlardan birkaç örnek vereyim. Mesela: “Bırakın biz de bi ekmek yiyağ”, “Bizim de şehidimiz var”, “Bız de partiliyığ” veya “Bız de bu devlete hizmet etmişığ”. Siyasi olarak belli bir yere ait olmak gerekmez, duruma göre her siyasete uygun kavramların kullanılmasına özen gösterilmelidir. Birileri gelip, “burayı boşaltın” derse ki böyle bir şey çok küçük bir ihtimaldir. O zaman gelenin meşrebine göre, siyasi pozisyonuna göre, size önerdiğimiz yukarıdaki kavramlardan uygun olanı kullanınız.

Bir diğer mekan, kesinlikle İçkale'dir. İşgalciler aman ha burayı kaçırmayın. Zaten çok laubali bir restorasyon var. Ne zaman biteceği de belli değil. Onun için buradan işgalcilere sesleniyoruz. Kürsisini alan koşsun.

İçkale'de çok güzel bir Artuklu Sarayı var. Üç beş kürsilik direnci var. Kürsiyi atan Artuklu Sarayı'nı kapar. Benden söylemesi ACELE edin...

İçkale'nin diğer önemli mekanı da Eski Cezaevi'dir. Ortada güzel bir avlusu var. Bi yanda çiğköfte, bi yanda ciğer, ortaya da yanar dönerli bi dekor…

İçkale'deki yapıların çoğu bazalt işlemedir. Dışarıdan bakınca, bu taş, maş iyi görüntü vermiyor. Onun için benim işgalci kardeşlerime önerim, bu binalara güzel bir giydirme yapılmasıdır. Camlı, cafcaflı bir mekânınız olur icabında. Kim? Kültür Müdürü mü? Merak etmeyin onun uyanmasına daha çok var…

Cemil Paşa Konağı restore ediliyor. Sevgili işgalci kardeşim, elinde kürsi ile konağın yakınlarında erkete yapmakta fayda var. Uyanık olup, restorasyonun bitmesini beklemek lazım.

Bir yer var ki aslında onu söylemeyecektim (belki biz işgal ederiz); ama haksız rekabet olmasın diye söyleyeceğim: Dört Ayaklı Minare. Dört sütun üzerine kurulan bir minare. Dünyada tek örnekmiş. Dört sütunun etrafını brandayla çevirdin mi al sana hazır mekan. Bir de minarenin altından yedi defa geçenin dileği gerçekleşirmiş. İcabında on kağıdı basanı yedi defa değil on defa geçsin. Kırarsın parayı. Küçük bir mekan olduğu için işgali bir kürsi ile gerçekleştirmek mümkün, fazla kürsi sarfiyatı olmaz. Yok her bir sütun bir İslam mezhebini simgeliyormuş, yok Akkoyunlular yapmış. Boş laf bunlar. Sen kürsini at, otur oraya, Akkoyunlu Sultanı Kasım Han gelse vız gelir, tırıs gider.

İçkale'deki St. George Kilisesi'yle ilgili işgalci kardeşlerimize çok güzel bir fikir vermek istiyorum: Orası çok güzel hamam olur. İki babayiğit keseci getir, ortaya çayını, çüküftesini koy, bak nasıl iş yapar.

Bir başka işgal meselesi de arazilerle ilgilidir. Arazi işgalleri için yüz tane kürsi gelse çapı yetmez. Arazi işgali için elinizde sağlam “makam koltukları” olacak. Arazi işgaline girmeden önce ulvi amaçları olan bir vakıf kurulur. Eğitimdir, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, iyilik, güzellik, hoşluk gibi amaçları olacak; tabi ki film icabı. Sonra da, “ben burada üniversite yapacağım” veya “sosyal donatı alanları yapacağım” diyerek 49 yıllığına tahsisler yapılır. Bu araziler kıvamını buluncaya kadar az harlı ateşte hafifçe pişirilir. Yani uygun sertlikte yiyecek kıvama getirilir ki işgalci kardeşlerimizin dişlerine halel gelmesin. Sonra uygun parsellere ayrılarak satılır. Peki diyeceksiniz ki, “49 yıllık tahsis edilen arazi nasıl satılır”, onu merak etmeyin usulüne uygun davalar açılır, halledilir.

Son olarak iki işgal mekanı daha önermek istiyorum. Bu iki mekanın işgali belki sıkıntılı olabilir. Ancak sihirli elmayı yedikleri için derin uykuda olan şehir yöneticileri fark etmeden bu iş bitirilebilir. Mekanlardan biri, valilik bahçesi, diğeri de büyükşehir belediyesi önü. Valilik bahçesi güzel bir açık hava kahvesi olabilir. Çay, tost, icabında işgalci tabiriyle 'çüküfte' servisi yapılır. Muzır bir vatandaş; “Sayın Valim!, Sayın Valim! Bakın KCK faaliyeti”, gibi bir laf etmediği müddetçe, garanti ediyorum fark edilmeyecektir.

Büyükşehir'in önüne de, bence iyi bir otopark alanı gider. Gerekirse araç giriş-çıkışları için zeminde ufak tefek tadilat yapılabilir. İşgalci arkadaşlarımızın fark edilmemesi için, hem yukarıda önerdiğimiz kavramları sıklıkla kullanması gerekir. Hem de işaret parmağı ile orta parmağının “V” harfi yapacak biçimde sabit bir şekil alması gerekir (ki buna literatürde “zafer işareti” denir). Parmakların bu konumu muhafaza etmesi işgalciyi görünmez yapacaktır.

Hepinize bol bol işgalli günler diliyorum…