17 Aralık 2013’ten itibaren Türkiye yeni kaos sürecine girmiştir.Bu Kaos aralığında sadece İktidar partisi değil, sistem içi,sistem dışıolan herkes duruşunu yeniden belirlemek zorundadır. Alacakları duruşa göre sonuç alır. Sonuca giderler.

 Devrimci durum andır. Anı doğru okumak devrim yaptırır. Devrime ulaştırır.Lenin bugün erken, yarın geç diyerek Devrimin an olduğunun veciz şekilde somutlaştırmıştır. Tabii şimdiki devrim süreci,20 yüzyıl devrim süreciyle aynı değil, benzerde değildir.Özgünlüğü pozitivist batı felsefe devrim algısında ayrı yerde durmasıdır. Proletarya öncü mutlaklığını aşan, kitlelerin devrim yaptığı bir süreçtir.Bir nevi olgu tanımına saplanana devrim algısı yerine,anın itki gücüyle patlama yapan devrimci krizin ortaya çıkardığı devrim anıdır. Son Arap baharı nitelendirilen süreç Ortadoğu devrim sürecini farklı ele almamızı ortaya koymuştur.20 yüzyıl devrimleri iktidar, devlet odaklıydı.21 yüzyıl ise, iktidar devlet odaklı sistemlerin ad ne olursa olsun sonuçta gelinen aşamanın Kapitalist modernite mezhepçiliğine düşmek olduğunu gösterdi. Bugün Arap baharı bu sonucun patlama, kopuş anıdır. Hep şu çıkmaz ezilenlerin önüne yegâne alternatif olarak sunulmuştur. Ya devleti ele geçirme savaşı, ya hegomonik güçlere dayalı siyaset ya da kötüsünün iyisine mahkûm olma çıkışsızlığına düşmek! Bu üç eğilim Arap baharını sonbahar, kışa çevirmiştir. Rojava devrimi bu üç eğilim karşısında üçüncü yol olarak kendi olma, özgür yaşamda ısrar ilkesinde ısrar edince, Arap baharın sonbaharına,kışına düşmemiş, hep baharın canlı tazeliğiyle mevzi üzerine mevzi kazanarak, devrimi taçlandırmış, halkların umudu haline gelmiştir.Buiki zıt gerçek Mısır’da Suriye’de yaşanmıştır. Yaşanmaktadır. Bu çelişkinin şeceresi salt bugüne ait değil, 200 yıllık geçmiş ulus-devlette aittir. Bir nevi İngilizlerin ürettiği ulus-devlet sistemi kaos durumuna düşmüştür. Bu kaosta çıkmanın yollu Rojava devrimin yaygınlaşmasında geçer. Çünkü Rojava devrimi Ulus-devlet alternatifli, demokratik-ulus çıkışlıdır.Bu çıkış doğru okunursa, Kürt devriminin günümüzde Fransız, Rus devrimi ayarında bir çıkışa denk düştüğü rahatlıkla görüle bilinir!

 Türkiye’ye gelince,Türkiye ciddi bir kaos aralığında geçmektedir. Bunu salt 17 Aralık operasyonuna bağlamak ne kadar gerçekçidir/ doğrudur? Bence olguyu 17 Aralıkla sınırlandırmak yeterli bir bakış olmayacaktır. Her olgunun sonul aşaması, birikim öncesinde gizlidir.Bugünkü Kaosu1923,1925 darbelerine dayandırtmasak, doğru tahlilde yoksun kalırız.1923-25 te ne oldu? Olanın kendisi Cumhuriyetin demokratik kuruluş ilkesine ihanetti. Bu ihanet,o dönemin Jakobenleri olan Kemal Atatürk ve kliği tarafında gerçekleşmiştir.Menemen provokasyonu,Atatürk suikasttı daha sonra bu tasfiyeye zemin oldu.Aynı bugün gibi, Tayibin paralel devlet, çete uydurukçuluğuna sığınarak,kendini tek iktidar etme hevesine benzer hevesle bu provokasyon kendi döneminde güçlü iktidar zemini oldu.Bu bahane ardında, Fransız devrimde görüldüğü gibi ve Jakobenlerin yaptığı gibi, hemen giyotinler devreye girdi. İşi kanun hukuk kılıfına uydurarak, Takriri-sükûn yasası, istiklal mahkemeleri,sark ıslahat planı süratle hayatta geçirilip, tam bir boğazlaşma süreci başlatıldı. Komünistler, Yeşil ordu, Kürtler, Ilımlı İslamcılar, Gayri-Müslümler bu üç yıllık jenosit uygulamayla etkisiz hale getirilerek, nur topu fasit tekli cumhuriyet doğuşunu gerçekleştirdiler. Bu çocuğun doğuşuyla, başlangıç olan demokratik cumhuriyet yerini faşist tekli ulus-devlet cumhuriyetine yerinibıraktı. Butekleşen faşist karakter, bugünün devlet karakteridir. Bu karakter hala devletti yöneten belirleyendir. Bu faşist süreç 1923 ten başladı.1925 te devletti tamamıyla ele geçirerek sürecini tamamladı.1925 ten bu yana bu faşist karakter,devletin asli karakteridir.1925 ten beri İktidara gelen her parti bunun sürdürücüsü olmuştur. Tayipte bunun dışında değildir. Bu faşist devlet iktidarını sürdüren durumdadır.Bugün Fehtullah Tayip kavgasına bakınca,Atatürk’le cumhuriyetin başlangıcındaittifak ettiği güçlerle kavgasına çok benzediğini görebiliriz. Bunu Tayipte görmüş olacak ki, Bu kavgasına İkinci Kuvayı Milliye demiştir. 17 Aralık başlangıcını 1925 te almıştır dersek abartılı olmayacaktır. 1925 ten beri Türkiye 700 yıllık saray oyununu devir alarak, iktidar olmuş, iktidar oyunlarıyla tasfiye, tasfiyecilerle bugünlere gelmiştir. Rejim kendi iç ihanetiyle devletti inşa etmiştir.Nasıl başlarsan,öyle sona gidersin sözü tam bu gerçekliğin öz tarifidir. Bu söz en iyi şekilde Türkiye’yi anlatan sözdür.Türkiye tam 90 yıldır hep darbeler ve hegomonik güçlerin yönlendirilmesine açık bir ülke oldu.Böyle olunca kendi rızasıyla hiçbir zaman gerdeğe giren bir ülke olmadı. Hep birilerin damadı,eniştesi, fahişesi, pezevengi, beli sıvazlananı yürütücüsü oldu.1925 ten bu yana bu hiç değişmedi. Hep büyük devlet olmanın nam, şanı bu hegomonik güçlerin çıkarlarına hizmet temelinde gerçekleşti. Ulu lamada kurusıkıdan öteye bir anlam ifade etmedi. Böyle olduğundan dolayı siyasete girmek beyaz kefenlik oldu. İç, dış dört taraf düşmanparanoyasıylacinnet geçirip,zülüm, ceberutla yönetmek gelenek oldu. AKP Tayipte 1923 ün darbeci gelenek sündürücüleridir. Her yerde bas bas bağırması, korkuya delalettir. Ecele faydası yoktur korkunun. Ah bir bunu bilse belki o kadar bağırmaz, aklı-selim düşünür. Yol yordam arayışına daha doğru girer. Ama kör iktidar zihniyeti Tayibi akıl tutulmasına götürmüştür. Sis içinde görmesi gerekeni görmüyor, görmek istediğini görüyor. Bu da Tayibin işini bundan sonra daha bir zorlaştıracaktır. Paralel devlet hezeyanına tutulmuş! Peki, seni iktidara getiren paralel devlet değil mi? .Birileri kalkıp ey Tayip seni iktidara getiren Paralel devlet demiyor. Ayıklattırmıyor. Habire Rüyadaymış gibi, bu sözü tekrar edip, durmaktadır. Bir kere sen kendi Erbakan hocana ihanet ederek işe başladın. Yeni Fehtullah hocanla müttefik,ittifak yaptın iktidar oldun.Bu ittifak olmasaydı kim yüzüne bakardı.Bugün seni iktidara getirenler seni hizaya çekme derdinde. Çünkü çizmeyi aştın. Onca operasyon bunun içindir. Haydi diyelim çete veya paralel devleti tasfiye ettin, tasfiyede başarılı oldun. Peki, tek başına sana o iktidarın nimetlerini yedireceklerini mi sanıyorsun. Sanıyorsan yanılıyorsun. Sana yedirmezler.Darbe yapsan da,hepsini silip süpürsende, içteki temizlik,cürmünhükmüne kadardır. Dışarıya hükmün sökmez, sen yene, cumhuriyetin başlangıcından berikurulmuş paralel devlette el pençe durmak zorunda kalacaksın.Bunu birileri Tayibe anlatsa iyi olur. Belki ikna olur, mantıksızlık, mantığa yerini bırakmış olur.Tayibin önünde iki seçenek vardır.Ya Cumhuriyetin başlangıcında ittifakla doğuşu gerçekleştiren demokratik cumhuriyetle ittifaklaşır.Ya da 1925 tekçi darbeci cumhuriyetle yeniden kuracağı dengeler üzerinde yol alır.Bu iki tercihten biri Tayibin kaderini belirleyecektir. Zihniyeti demokratik cumhuriyette kapalıdır.Buna gelmesi en son tercihi olacaktır.1925 Cumhuriyettercihi,ikinci tek şef olma sevdalığından dolayı daha ağır basmaktadır.Bu tercihte karar kılarsa,bu hiçte hayra alamet değildir. Hegomonik güçler, belli hırpalamadan sonra, Tayibin bu eğilimine destek verebilirler. Burada asıl olan ezilenlerin tutumudur. Ezilenler nasıl bir tutum içinde olacak? Bence geçmiş İtalya zeytin dalı örneğinde, Rojava devrim örneğinde yararlanabilirler. Her iki örnekte görülmüştür ki, Ezilenlerde çıkış yapmak isterlerse, çıkış yapabilirler. Yeter ki demokratik siyaset olgunluğuyla birbirine yaklaşıla bilinsin. Bu siyaset olgunluğuyla karşılıklı güvenle yol alınsın,iş pratikleşebilsin. Demokratik siyaset bu iki örnek temelinde, örnek alınarak, bugünden yarına demokratik cumhuriyetinşa süreci başlatıla bilinir. Bu olursa, yapılırsa, ikinci Kuvayı millîye pekâlâ güncelleşebilir. Bu yapılmasa, barış süreci heba olur, daha büyük kaos, kaotik sürece kapı aralanmış olur. Gelinen aşama yaTayibin 1925 Kuvayı Miliyesi olur. Ya da ezilenlerin 1921 Kuvayı Miliyesi olur. Durum bu kadar net, herkes hesap kitabını buna göre yapmalı!

Hasan Akbaba

1 Ocak 2014

Strasburg