Sur ilçesinde bulunan Dağkapı Meydanı’nda düzenlenen oturma eylemine İHD’li yöneticilerin yanı sıra sivil toplum örgütü temsilcileri ve çak sayıda vatandaş katıldı. İHD Yönetim Kurulu Üyesi Gamze Yalçın, 25 Kasım’ın BM Genel Kurulu tarafından Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü olarak ilan edildiğini hatırlattı. Kadına yönelik olarak gerçekleştirilen şiddetin, toplumsal cinsiyete dayalı ve bir kadına sırf kadın olduğu için yöneltilen ya da oransız bir şekilde kadınları etkileyen bir şiddet türü olarak karşılarında durduğunu kaydedin Yalçın, şiddetin kadını sosyo-ekonomik olarak zorla bağımlı bir konuma sokmanın aracı ve erkeklerin kadınlara karşı gerçekleştirmiş olduğu eşit olmayan güç ilişkilerinin bir göstergesi olarak kullanıldığını söyledi. Kadınlara yönelik olarak gerçekleştirilen şiddet eylemlerinin aslında hem iktidar mekanizmaları hem de yargısal karalarla koruma altına alındığını belirten Yalçın, “Maalesef tanıklık etmekteyiz. Cinsiyeti nedeni ile birçok hak ihlaline maruz bırakılan kadın, yargının korumasız bıraktığı kararlar sonrasında daha ağır bir travma ile baş başa kalıyor. Kadın katliamı dosyalarında mahkemeler tarafından uygulanan haksız tahrik indirimi, kanuni olan ancak hukuksal olmayan bir düzenleme olarak karşımızda durmakta, kadınlar sokak ortasında eşleri tarafından öldürülmeye, taciz ve tecavüze maruz kalmaya devam etmektedir” dedi.

İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’nin 2013 yılı 10 Aylık Kadın Katliamı ve Kadına Yönelik Şiddet Raporu’nda kadın yönelik şiddetin görünür biçimde artış gösterdiğine dikkat çeken Yalçın, “2013 yılında aile içinde ve toplumsal alanda maruz kaldıkları şiddet sonucunda 48 kadın öldürülmüş 58 kadın çeşitli biçimlerde şiddete maruz kalmıştır. Önemle belirtmek gerekir ki, ensest vakalarının azımsanamayacak derecede çok sayıda olması, şüpheli kadın ölümleri ve intihar vakalarında önemli rol oynamaktadır. Raporumuza yansıyan sayılar kadına yönelik şiddetin ne kadar vahim bir aşamada olduğunu gözler önüne sermektedir” diye konuştu.

Kadına yönelik şiddetle mücadele ve şiddetin önlenmesi için yapılabilecekleri sıralayan Yalçın, şunları kaydetti:
“Kadının her alandaki şiddete karşı korunması için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı, uluslar arası sözleşmelerdeki yükümlükler yerine getirilmelidir. Kadına yönelik şiddet davalarında uygulanan haksız tahrik indirimi kaldırılmalıdır. Namus cinayetleri olarak adlandırılan kadın katliamlarının önlenmesi için sosyo-politik stratejiler geliştirilmelidir. Ölümle tehdit edilen, şiddet gören, taciz ve tecavüze maruz bırakılan kadınlar için özel önlemler alınmalı, kadının hukuksal düzenlemelerle koruma altına alınması sağlanmalıdır. Kadın sığınma evlerinin sayısı, ihtiyacı karşılayacak şekilde artırılmalı, öldürülme tehlikesi ile karşı karşıya olan kadınlar için özel koruma tedbirleri uygulanmalıdır. Kadına yönelik şiddetin medyaya yansıtılma şeklinde dil ve üsluba dikkat edilmeli, haber dili doğru kullanılarak etik değerlere önem verilmelidir. Ensest suçu ayrı bir suç türü olarak kanunda tanımlanmalı ve cezai müeyyideye bağlanmalıdır. Kadınlara yönelik olarak hükümet tarafından yapılacak çalışmalarda kadın örgütlerinin görüşleri alınmalı, sivil toplum kuruluşlarının talepleri karşılanmalı ve desteklenmelidir. Şiddete maruz kalan kadınların yaşadıkları travmanın izlerini silebilmeleri amacıyla şiddete karşı özel rehabilitasyon merkezleri kurulmalıdır.”

Öte yandan İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’nin 2013 yılı 10 aylık raporunda açıklanan kadınlara yönelik ihlaller şöyle:
“Aile içi 28 ölü, 11 yaralı/şiddet, 1 taciz. Toplumsal alanda 12 ölü, 12 yaralı/şiddet, 1 tecavüz, 4 taciz, 26 kadın intiharı, 10 teşebbüs, 6 kuşkulu ölüm, 2 namus cinayeti. Güvenlik güçleri tarafından 16 yaralı/şiddet, 3 taciz olayı.”

Editör: Wan Haber