Yaşanan maden faciası sonrası Zonguldak'a gelen Hakların Demokratik Kongresi Vekilleri, incelemeler sonrasında basın toplantısı düzenledi.
Genel Maden İşçileri Sendikası Toplantı Salonu'nda gerçekleştirilen basın toplantısına BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan katıldı. Tüzel, basın toplantısında yaptığı açıklamada, "Bugün bizler halkların demokratik kongresinin vekilleri olarak Ertuğrul Kürkçü ve ben, aynı zamanda EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan ile beraber Zonguldak'tayız. Sekiz işçi arkadaşın ölümüyle ilgili hem incelemelerde, hem taziyede bulunmak üzere ziyaretlerde bulunduk. Ortaya çıkanlar bize bir tabloyu sergiliyor. Ülkemiz iş cinayetleri açısından Avrupa birincisidir. Bu iş cinayetlerinin, iş kazaları altında gerçekleşen cinayetlerin en yoğun yaşandığı sektörlerden bir tanesi de maden iş koludur. Madenciliğin zorluklarını biliyoruz. İhmal, tedbirsizlik, kusur affetmediğini biliyoruz. Sonuç itibariyle büyük kazalar çok sayıda işçinin ölümüne yol açan büyük facialar yaşandı. Son sekiz işçi arkadaşın ölümünde öyle bir noktaya gelmiş ki az sayıyla kurtarılmış gibi olması sevindirici bir durum olarak izah ediliyor. Biz daha önce hükümet adına konuşanlar gibi konuşmuyoruz. Bu işin doğasındandır, kaderdir, güzel ölmüşlerdir denecek bir durum yok. Buraya gelen bakanlar da artık böyle konuşamıyor. Bir verilmesi gereken hesap var. Ama bu gördüğümüz kadarıyla TTK Müdürlüğü tarafından yapılması gereken her şey yapıldı söyleniyor. Beklenmedik bir degaj olduğu söyleniyor. Gerek sendika gerekse TMMOB bize aktardıkları bilgiyle her şeyin başı galeri açma ve maden çıkarma çalışmalarının taşeronun girmesiyle başlamış bir süreç iş cinayetlerinin önünün açılmasıyla oldu. Taşeron çalıştırma arkasında ölümleri beraberinde getiriyor. Bakanlar artık ucuz iş gücü adına taşeron çalışmayı her yerde teşvik edeceklerini söylüyorlar. Ama madencilik, bu sektör diğer bir çok ağır ve tehlikeli iş kollarında olduğu gibi taşeronu kaldırmıyor. Hızlı üretim adına, daha çok paraya kavuşma adına gerekli önlemler, işin gerektirdiği şeyler yapılmadığı için böyle sonuçlar ortaya çıkıyor. Bizler BDP blog grubu olarak yaşanan bu kazaların araştırılması, üretim denetim mekanizmalarının ortaya çıkartılması, iş kazalarının araştırılmasına yönelik talepte bulunduk. Bunlar araştırılmadı. Bunlar hükümet tarafından incelenmek istenmiyor. Daha önce de yaşanan kazalar burada ciddi bir araştırmayı gerektiriyor. Devlet, hükümet, siyasi iktidar buradaki üretim ve yatırımdan vazgeçmiş durumdalar. Asıl dış alıma yönelmiş durumdalar. Bunlarla uğraşan şirketlere teslim olunmuş durumdadır. Bütün bunlarla bağlantılı bir şekilde ele almak gerekiyor. Hayatını bunlarla sürdüren halkımız açısından geleceksizlik, güvencesizlik ve belirsizlik söz konusudur. Bunların ciddi anlamda soruşturulması gerekiyor. Hiçbir şey kaçınılmaz değildir. Bu türden kazaların örneklerine rastlanır durumda değil. Oda ve sendika yöneticileri bunun arkasındaki gerçeklikleri gayet iyi bir şekilde sergiliyorlar. İdari ya da cezai soruşturmalar karşılığını buluyor mu, bu olayların gerçek sorumlularının ceza aldığını göremiyoruz. Hep işçide ve emekçide kusur aranıyor. Ama Kozlu'da olan için buna da diyebilecek bir şey yok. Bu örnekte de göstermiştir ki kamunun yaptığı üretim ve hizmeti özele devrettiğinde kapitalist firmalar işçin güvenliğini bir kenara bırakıyorlar. Bu yılın başında yürürlüğe giren İş Sağlığı Yasası, bu kazaları önleme, iş verenlerin gereklilikleri yerine getirme açısından yeterli ve önleyici de değil. Biz yaşanan iş cinayetlerinde bunu gördük. Asıl olan şey işçinin burada sözünün ve iradesinin katılımının denetleyici bir şekilde yer almasıdır. Ama yasada bu gün fiili uygulama buna izin vermiyor. GMİS, madencilik sektörüne girmiş olan Star firmasında çalışan işçilerle örgütlenmek istediğinde sendikanın önüne engeller çıkartılıyor. İtirazlar yapılıyor. Oysa ki sendikalı ve örgütlü çalışma, işçinin kendi geleceği adına yapılan çalışma hayatı bunları da önleyecektir. İşçi sağlığını da en iyi bu sağlayacaktır. Maliyet arttığı için işçi pahalıya geldiği için üç kuruştan kaçınmak adına böyle ölümlerle karşı karşıya bırakılıyor. Biz bunun arkasını kovalayacağız. İşçi ile kader birliği yapmış halkımıza da önerimiz buna karşı mücadelelerini sürdürmelerini, işçiye sahip çıkma adına, bunlara son verme adına, taşeron firmasına karşı çıkmak adına ayağa kalkmak. Emeğin üzerindeki bu sömürü mekanizmasının çarkına çomak sokmak, sendikamızda, odada, Zonguldak'ta, işçilere değer herkesin, takipçisi olacağız" diye konuştu.
BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ise, "Hem idari hem de yasalardan kaynaklanan, işçilerin hayatlarına mal olan eksiklikler var. Birincisi Türkiye'nin bugün uluslar arası çalışma ilişkileri sıralamasında işçilerin güvenliği, işçi sağlığı bakımından nerede durduğuna bir kez daha dikkatini çekmek isteriz. Yetkililer, insan aklının alınabileceği bütün tedbirlerin alınması halinde bu olayda büyük can kaybının önlendiğini, sekiz işçinin hayatını kaybetmesine şükredildiği bir sunum izledik. Eğer bu böyleyse diğer kazaları nasıl açıklamak gerekir. Sanayileşmiş ülkelerin son sırasında olmayı nasıl açıklamak gerekir. Meclisin insan hakları komisyonda da çalışıyorum. Cezaevlerine ziyaret ediyoruz. Cezaevlerinde yetkililerin anlattıklarına inanıyor olsak, hükümlülerle konuşsak herkes size kendi yaşadıklarını aktarıyor. Yöneticilerin bize anlatırken baktıkları açının darlığı ile doğrudan doğruya anlattığını görüyoruz. Bu durum hükümette bitiyor. Yerel yöneticilerin sorumluluğu yok görünüyor. Bence var. Soruşturmanın yürütülmesi açısından biz itici bir güç olacağız. Zonguldak halkı ve emekçisi bunun takipçisi olmalıdır. Hayatlarını kaybeden madencilerin suçlu olduğu kararı çıkabilir. Cenaze masrafları hayatlarını kaybeden işçilerin ailelerine verilebilir. Çok büyük iş kazalarının bildiğimizi hatırlatmak da isterim. Buradaki mesele elbette taşerona verildiğinde güvenlik derecesi çok daha aşağıya iniyor. Fakat hiçbir çalışma işçi merkezli olmuyor. Planlama patronun karlarına göre planlanıyor. İşçinin hayatı ve sağlığı, işçinin dinlenme günlerinin sayısı, işçinin diğer hakları meselesi daima ikinci planda kalıyor. Aslında Zonguldak emekçisi 1993 yılında bir adım atarak mücadele verdiğini hatırlatıyoruz. İşçinin olduğu her yerde çalışma var. Çalışmanın olduğu her yerde hak var. Bu hakların elde edilmesi için, işçi sınıfının mücadelesi önemlidir. Bunun politik karşılığı olması lazımdır. Emekten yana politik güçlerle işçi arasında birlik şarttır. Bağımsız pek çok milletvekili var. Sendikalar, işçi hareketleri, mühendis odaları, işçi sağlığı güvenlik örgütleri TBMM'yi baskı altında tutmalıdır. Onları ileriye doğru itmelidir. Kendi haline bıraktığımızda felaket günleri arasında kalıyoruz. Sonra iki felaket arasında birbirimizi ihmal ediyoruz. Hep birlikte mücadeleye devam edelim" dedi.
EMEP Selma Gürkan, "Geçen hafta bir ekonomi haberi yayınlandı. Türkiye 20 büyük ekonomi arasında yer alıyordu. Hükümetin performansı açısından övgüyle bahsediliyordu. Bu kaza tırnak içinde bir kaza demek gerekir. Bu gün burada Türkiye'nin ekonomisinin neyin üzerinde büyüdüğünü göstermek gerekiyor. İşçilerin iş güvenliği açısından sondan 20 ülke arasında yer aldığımızı düşünmek gerekir. İşçi ölümlerinde artış söz konusudur. Bu açıdan da Türkiye'nin ekonomisinin büyümesi, işçilerin canı pahasına bir büyümedir. Bunun değişmesi söz konusudur. Ne kadar iyi plan yaparsanız yapın onu uygulamak gerekir. İşçinin yaşam bütününü göze almayan bir yaklaşım, yaklaşım olamaz. Gerekli uygulamaların yapılması gerekir. Gerekli denetimlerin sağlanması önemlidir. Hayatını kaybeden işçi kardeşlerimizin yakınlarına baş sağlığı diliyorum" şeklinde konuştu.
(OA-AŞ-Y)

10.01.2013 17:59:49 TSI

Editör: Wan Haber