Avrupa Komisyonu Genişleme Komiseri Stefan Füle, "BDP'ye çağrım; süreç sırasında hiçbir provokasyona izin vermemeleri ve dikkatlerini dağıtmamalarıdır" dedi.
Avrupa Parlamentosu'nda bugün gerçekleştirilen 'Kürt meselesinde barışçıl çözüm için diyalog' oturumuna AP gruplarından sadece konuşmacıların katılması oturumun boş geçmesine neden olurken, ilk konuşmayı Dönem Başkanı İrlanda AB Bakanı Lucinda Creighton yaptı. Paris'te yaşanan cinayetlerin bu meselenin çözülmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdiğini ve diyalog sürecinin işlememesini isteyenlerin işi olduğunu ifade eden Creighton, İrlanda'nın konuyu öncelikleri arasına alacağını belirtti. Creighton, Türkiye'nin Kopenhag kriterleri doğrultusunda hareket etmek ve demokrasiden yargıya, ifade özgürlüğünden, azınlık haklarına her konuda kriterleri tutturmak durumunda olduğunu söyledi. AB ve tüm üye devletlerin PKK'yı terör örgütü olarak tanıdığını ve PKK'nın AB'nin terör örgütleri listesinde olmaya devam ettiğini aktaran İrlandalı Bakan, Türkiye ile de terörizme karşı mücadelede yakından işbirliği yaptıklarını hatırlattı.
Kürt meselesinin geniş çerçevede ancak politik şekilde çözülebileceğini sözlerine ekleyen Bakan Creighton, Türkiye'de diyalog için atılan yeni adımları memnuniyetle karşıladıklarını ifade ederek, "Barış için gerçek bir arzu olduğunu görüyoruz ve bunu biz de AB olarak destekleyeceğiz ancak anayasa reformu bu noktada olmazsa olmazlardan biri" dedi.
Oturumda konuşan Avrupa Komisyonu Genişleme Komiseri Stefan Füle, Kürt sorununa bir çözüm bulunacaksa bunun ancak tüm siyasi tarafların katılımıyla gerçekleşebileceğini yineleyerek, son dönemde yaşanan görüşmelerin hayati önemde olduğunu belirtti. BDP'li Selahattin Demirtaş'ın da gözlemci olarak takip ettiği oturumda ona bakarak, BDP'nin süreç içerisinde önemli bir role sahip olduğunu ve provokasyona neden olabilecek hiçbir girişime izin vermemesi ve yanlış anlaşılabilecek açıklamalardan da kaçınması gerektiğini söyleyen Füle, yaptığı görüşmede Demirtaş'a Komisyon olarak konuyla ilgili ne gibi destekler sağlayabileceklerini ve Kürtlerin hakları konusunda daha ileri adımlar atılmasını sağlamak için neler yapabileceklerini konuştuklarını belirtti. Füle, ilk olarak Komisyon'un Türkiye'nin politik kriterleri uygulayıp uygulamadığını kontrol etmeye devam ettiğini ve gerekli noktalarda endişelerini dile getirerek gerekirse o noktalarda reformların devam etmesi için teknik ve siyasi destek verdiğini kaydetti. Bu sebeple 23 ve 24. fasılların pozitif gündem çerçevesinde açılması için uğraştıklarını ve Türkiye'nin 'İnsan Hakları Eylem Planı' oluşturmasına destek verdiklerini anlattı. AB üye devletlerini bu fasılları açmaya çağıran Füle, bu fasıllar sayesinde bazı reformların hız kazanacağını belirterek, şunları söyledi:
"Müzakere ve katılım süreci çerçevesinde ayrıca Türkiye'nin güneydoğusuna yönelik kalkınma ve yardım projelerimiz de var. Örneğin kadınların korunması ve toplumdaki yerlerinin güçlendirilmesi, çocuk işçi çalıştırılmasının önüne geçilmesi, yerel kayıp vakalarının, faili meçhullerin ve toplu mezarların araştırılması ve incelenmesi gibi projelerden söz edebiliriz ki bunlara toplam 400 milyon Avro gibi bir pay ayrılmış durumda. Elbette tüm bu kaynaklar ve daha fazlası çözüm süreci ve sonrası bölgesel kalkınma için kullanılacak."
Bu süreçte yeni anayasa yapımının hassasiyetine dikkat çeken Füle ayrıca 4.yargı paketinin de ifade özgürlüğü gibi pek çok temel hak ve özgürlük konusunda kilit meselelere değinmesi bakımından çok önemli olduğunu dile getirdi. Yargı paketinin çıkmasının yeni anayasa yapımında taslağın şekillenmesini de kolaylaştıracağını ifade eden Füle şöyle konuştu:
"Kürt sorununun çözümü Türkiye'nin AB üyelik sürecini doğrudan etkileyecek güçte bir etki yapar. Aynı şekilde AB ile müzakere sürecini yeniden rayına oturtmak da Kürt meselesinin çözümünde önemli bir ivme sağlayacaktır. Bunların yanı sıra Kürtçe savunma hakkına ilişkin yeni kabul edilen yasayı memnuniyete karşıladığımızı belirtmek isterim. Bu devam eden görüşme sürecinde önemli bir güven inşa edici adım olmuştur. Buradan hareketle görüşmelerin de kritik bir aşamaya geldiğini anlıyoruz. Tüm taraflar yapıcı işbirliklerinden ötürü takdir edilmelidir. Bu süreçte katılımcılığın öneminin ne kadar altını çizsem az kalır. Paris'te yaşanan üçlü cinayete gelince bu konuda Fransız otoritelerinin soruşturmasının olaya aydınlık getireceğine inanıyor ve tüm taraflara bu korkunç olaydan ötürü provoke olmamalarını ve barış için başlayan süreçten dikkatlerini dağıtmamalarını öneriyoruz."
AP Türkiye Raportörü Hristiyan Demokrat Ria Oomen Rujiten de söz alarak konuya ilişkin şunları söyledi:
"Bu görüşmeler sadece barışçıl bir ortamda gizli şekilde yapılırsa başarıya ulaşabilir, bu nedenle bu konuda tartışmalar yapılmasını gerekli bulmuyoruz. Cumhurbaşkanı Gül'ün de söylediği gibi 'az söz çok eylem' yaklaşımı bu sorunun çözümünde doğru motivasyon ve methodolojidir. Burada bugün bu konuyu konuşmamızın esas nedeni Paris'te yaşananlar ve bu olayların barış sürecini istemeyenlerin varlığını işaret etmesidir. 2009'dan bu yana demokratik açılım bekledik ama bununla ilgili fazla bir şey göremedik. 2011 ve 2012'de Öcalan ile görüşmeler yapıldığını öğrendik. Şimdi umuyoruz ki buradan sürdürülebilir bir çözüm çıksın ve bu da ancak bizlerin ve herkesin de desteğiyle mümkün görünüyor. Dolayısıyla Türkiye'deki muhalefet partilerinin de sürece katılımını önemsiyorum. Müzakerelerde cesarete ve güvene ihtiyaç var. Tarihi bir uzlaşıya varılabilir ki bu da tüm Türkiye vatandaşları için harika olur. Tüm bunların yolunun yeni anayasadan geçtiğini unutmamalıyız."
Liberal grup adına konuşan Alexander Graf Lambsdorff ise, Raportör Oomen'in görüşlerine karşı çıkarak bu konunun kapalı kapılar ardında tartışılmasını doğru bulmadığını belirtti. Lambsdorff şu ifadelerde bulundu:
"Son dönemde yaşanan gelişmeler bu tartışmaların tam da şimdi açık açık yapılması gerektiğini ve yapılabileceğini gösteriyor. Lütfen kendinize sorun kim düşünebilirdi ki Ankara daha birkaç yıl öncesine kadar kendisini veya sıfatını tanımadığı bir kişiyle görüşmelere oturacak. Bu gelişmeler sadece Türkiye'yi değil, Kuzey Irak'ı, Suriye'yi ve tüm bölgeyi ilgilendiriyor. Dolayısıyla bu tartışmalar yavaş yavaş Kürt meselesindeki soruları yanıtlamaya başlayabileceğimiz bir döneme girdiğimizi gösteriyor."
Türkiye'de yaşanan sürecin tarihi olduğunu vurgulayan AB-Türkiye Karma Parlamento Eşbaşkanı Helene Fleutre ise, yeni sürecin daha önce başarısız olan barış süreçleri gibi olmadığını ileri sürerek, ister ölen on binlerce insan ister aile yakınları olsun yaşanan acının herkes için aynı olduğunu ifade etti. Kürt meselesinin çok uzun süre boyunca bir tabu olduğunu ve hala da TBMM'de yaşanan tartışmaları gördükçe bu tabunun kısmen devam ettiğini dolayısıyla Türkiye'de yeni bir demokrasi düzeyine gelinmesi gerektiğini anlatan Fleutre, kritik bir aşamaya gelindiğini kaydetti. "Evet süreç bunca acıdan ve yaşanandan sonra çok zorlu ve engelli ama bu süreci gerçekleştirmemek veya bu noktaya kadar getirip devam ettirmemek de tarihi bir hata olur" diyen Fleutre, bunun dramatik sonuçları olacağını da sözlerine ekledi. Öcalan'ın Kürtlerin lideri olarak görüldüğünü ve devletin de onu bu sıfatıyla kabul edip görüşmesinin barış sürecinde en önemli adımlardan biri olduğuna değinen Fleutre, daha önce de yaptığı gibi konuşması boyunca Öcalan'a 'sayın' diye hitap etti.
Oturum sırasında ayrıca Türkiye Raportörü Ria Oomen Rujiten AP'nin hazırladığı Türkiye ilerleme raporlarının Türkçe'ye de çevrilmesini talep etti ve bu talebi diğer parlamenter ve Komisyon yetkililerinden de destek gördü. Bu doğrultuda önümüzdeki günlerde yayınlanması beklenen AP Türkiye raporunun aynı zamanda Türkçe olması öngörülüyor.
(CC-YHY-D)

06.02.2013 21:10:45 TSI

Editör: Wan Haber