Biz şimdi savaş zamanlarındayız…

28 Kürt ayaklanması ve isyanıyla süren savaşın son 30 yıllı PKK isyanıyla devam etmektedir.
Evet, haklılığı ve haksızlığı ile süren bu savaşın, gölgesinde sessizce bir fırsatçı grubu oluşmuştur.

Hayatın her alanında bu fırsatçılar, sülük gibi toplumun kanını emmekteler.

Bazen bir hastane koridorunda çıkar karşımıza, bazen bir yol devriyesinde, bazen bir okulda, karakolda, camide, meyhanede…

Ve daha saymakla bitmesi mümkün olmayacak kadar yer ve zamanda varlar.

Oysa kazanılacak özgürlüklerde onlar da ortak olacaklar. Onların çocuklarının geleceği de bu savaşın sonrasında gelecek barış ikliminde faydalanacak, belki de onların torunları yaratılmış olan barışın başına geçecektir.

Fakat bombardıman hızıyla devam eden savaşın yarattığı bu fırsatçı takımı yedi yirmi dört mesai yapıyor.

Çoluk çocuk, yaşlı maşlı demeden, genç ergin ayrımı gözetmeden sömürü kültürünün baş aktörleri olmuşlar.

Ve bana göre barışa giden yolu da, asıl bu fırsatçı gurubunun barikatları engellemektedir.  Çünkü savaş ne kadar uzun sürse, duyarsızlıkları, duygusuzlukları sayesinde hep var olacaklarını biliyorlar.

Savaş pastasından pay aldıklarını sanan bu duygu kusurlu fırsatçılar yüzünden ölen çocukların, yaşamını yitiren ergin ve yaşlıların sayısı da hiç durmadan katlanıyor.

Dağ başlarına… Sokakta… Evde… İşyerinde… Hastanelerde…

Durmadan ölüm var.

Kızamık çıkaran çocuğun ilaç parasından, dünyaya gelen bir bebenin hakkından hukukundan çalan bu takım, kamufle olmayı da biliyor ya da kamufle olmaları için bir takım işbirlikçileri de yardım ediyor.

Otuz yıldır TSK ile PKK arasında çetin bir şekilde süren çarpışmanın yarattığı bir asalak takımı değil bunlar yaratılışları embesildir.
 
Fakat yine de vicdan aramak istiyor insan.

Her ne kadar itici de olsalar, her ne kadar fırsat şemsiyeleri varsa da bu yapının, biraz, bir katre insanlık aramak istiyor işte onlardan…

Toplumun bu büyük savaş meselesini çözmek için bedel verenlerin yanına koyulamazlar elbette, ama ne bileyim bir damla kadar insanlık arıyor işte insan…

Bu savaş uzadıkça ölen, öldürülen, işkenceden geçirilen, cezaevine atılanların, yoksulların artış göstermesi kaçınılmaz… 

Ama bir gerçek vardır bu savaşın ateşi onları da bir gün dönüp yakacaktır…

                                                      ****

Okul, öğrenci, öğretmen ve eğitim

Geçen gün haber portalımıza boş sınıfların fotoğrafları ve rapor alan öğretmenlerin haberi yansımıştı.

Üzüldüm…

Öğretmenlerin ham maddesi insandır. Onlar insanları nasıl işlerse öyle bir kalkınma ve ilerleme sağlarız. Aydınlanırız. İnsan haklarına riayet eden, kentsel yapılaşmada modernleşen, çevreye saygı duyan, çalmayan-çırpmayan bir topluma döneriz.

Ama onlar, ham maddeyi kötü işlerse ya da işlemezlerse acılarımız hep sürecek, savaş hep olacak ve bir adım dahi atamaz hale geliriz.

Toplumda en az faydacı davranması lazım gelen kitle öğretmenler olmalıdır.

Meslekleri kutsal olan öğretmenlerin şüphesiz ki kendileri de kutsaldır. 

Doğal olarak fedakarlık onların mesleğinde kaçınılmaz bir durum.

İlçemizde sosyal yaşam açısından öğretmenin deşarj olma ve motive olabilmesi için alan yok bunu kabul ederim. Bu anlamıyla emeğinin karşılığını alamadığını da söylemek gerekir. Ülkenin öğretmen için öngördüğü koşullarda kabul edilemez.

Fakat süren çetin savaşın bitmesi ve yaşam standartlarının yükselmesi için öğretmenin bir saniye bile derse ara vermemesi gerekir diye düşünüyorum. 

Bu anlamıyla doktorlarında iyi niyetlerini gözden geçirmeleri gerekir.

Ki savaş bitsin, yaşam normale dönsün, geleceğimiz kararmasın… Savaş fırsatçısı olmak yerine yaşam fırsatını en güzel değerlendirelim.