Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen'in maskesini düşürmeye başladıklarını dile getirerek, “Şimdi birileri çıkıyor, ‘Başbakan ilme ve alimlere ağır sözler söylüyor’ diyor. Bizim ilme hürmetimiz bellidir, alime hürmetimiz bellidir. Şu bastırdığımız eserler bile tek başına hassasiyetimizin ispatıdır. Alim, sadece bilen değildir, alim kendisini bilen kişidir, hırslarını yenen kişidir, vatanını, ülkesini, milletini seven kişidir” dedi. 

Başbakan Erdoğan, partisinin il başkanlığı tarafından düzenlenen mitinge katılmak üzere Bitlis’e geldi. Ankara’dan uçakla Muş’a gelen ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, eski Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış ile Emine Erdoğan’ın eşlik ettiği Başbakan Erdoğan, buradan helikopterle Bitlis’e geldi. 

Valilik Meydanı’nda düzenlenen mitingde vatandaşlara hitap eden Başbakan Erdoğan, sadece Allah’ın huzurunda rükuya eğildiklerini ve başka hiçbir gücün kendilerini eğdiremeyeceğini söyledi. Erdoğan, “Önceki gece otobüsle Kayseri’den Ankara’ya giderken, bizim Ağrı ve Muş mitingimize gelirken Kırşehir’deki kazada şehit olan polis memurlarımız Abdullah Kılıç, Gökhan Emre ve bunun yanında Ömer Aktaş, Resul Aydemir’e Allah’tan rahmet diliyorum. Kazada yaralananlara acil şifalar diliyorum. Kendilerine geçmiş olsun derken; şehit polislerimizin ailelerine, mesai arkadaşlarına ve milletimize başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Şehit polislerimizin ailelerine sabır diliyorum, acılarını yürekten paylaşıyorum. 'Bu şehit kardeşlerimizin mekanları inşallah cennet olur' niyazında bulunuyorum” dedi.

“BİTLİS, TARİH BOYUNCA HEP İLİM ŞEHRİ OLDU”
Bitlis’in tarih boyunca hep ilim şehri olduğunu ifade eden Erdoğan, “Bitlis çok büyük, tarihi şahsiyetler yetiştirdi. Büyük alimlere okul oldu. Müştakbaba, Mevlan’a Abdurrahim Bitlis-i, İdris-i Bitlis-i’yi burada rahmetle minnetle yad ediyorum. Hele hele Hizan’ın Nurs köyünde doğan vatanseverliğiyle, geride bıraktığı eserleriyle Bediüzzaman Said-i Nursi’yi bir kez daha burada rahmetle yad ediyorum. Said-i Nursi’nin doğduğu köy Nurs köyüdür. 1960 yılından sonra Kepirli olarak değiştirmişlerdi. Ne zaman, 1960 yılında. Biz İçişleri Bakanlığımıza talimat verdik ve düzenleme yapıldı. 3 Temmuz 2012’de Nurs köyüne ismini iade ettik. Sırada Norşin var. Siirt’te Aydınlar ismi yasayla Tillo ismine kavuştuysa şimdi de çıkaracağımız yeni bir yasayla Güroymak’ı eski tarihi ismine kavuşturacak ve Norşin’i resmi hale getireceğiz. Burada tüm Türkiye’nin özellikle bilmesini istiyorum. Bu konu çok istismar ediliyor. Kendi ülkesinin tarihini bilmeyen CHP ve MHP tarafından bu konu çok istismar ediliyor. Yer isimleri cumhuriyetin kuruluşunda değil, ağırlıklı olarak 27 Mayıs İhtilali'nın ve 12 Eylül İhtilali'nin ardından değiştirildi. Biz isimleri iade edince CHP, MHP başka yerlere çekiyorlar. Bakınız burada beş parti birleşti. CHP, MHP, BBP, DP, DSP birleşti. Beşini bir yere getirin, kırk çürük yumurtadan bir sağlam yumurta olmaz. Bunların durumu da bu. Biz 27 Mayıs ve 12 Eylül’de insanımıza yapılan zulmü ortadan kaldırdık. İsimleri iade ediyoruz. İsimlerle uğraşmak küçük insanların işidir. Biz büyük bir devletiz. Büyük devletler böyle şeylerle uğraşmaz, bunlara takılmaz, detay konular üzerinden insanlara zulüm edilmez. Büyük düşünüyor, büyük adımlar atıyoruz. Devletle milleti muhabbetle birbirine kucaklaştıracağız” dedi.

“YASAKLANAN, TOPLATILAN, YAKILAN KİTAPLAR ARTIK ÖZGÜRLÜKLERİNE KAVUŞUYOR”
Konuşmasına Said-i Nursi’nin hayatından bahsederek devam eden Erdoğan, “Said-i Nursi burada, Hizan ilçesinin Nurs köyünde doğdu. Burada ve başka illerde eğitim aldı. 1. Dünya Savaşı’nda ülkesi için milis kuvvetlerine katıldı ve bu toprakları savundu. Esir düştü, Sibirya’da esaretten kurtuldu, ülkesine döndü ve eserler yazdı. Said-i Nursi’ye çok zulüm ettiler, bahanelerle, iftiralarla mahkum ettiler. Hapishanelere gönderdiler. Bütün ömrü hapishanelerde, sürgünde geçti. Eserlerini yasakladılar, ders vermesini yasakladılar, talebelerin zulüm ettiler. Ama Said-i Nursi hak bildiği yoldan dönmedi ve eğilmedi, inançlarından, ilkelerinden, değerlerinden taviz vermedi. Yapılan o kadar zulme rağmen ilimden, yazmaktan, talebe yetiştirmekten başka yollara gitmedi. Kendi ülkesinden kaçıp gitmeyi aklından geçirmedi. Sürgünlere rağmen vatanını, milletini terk etmedi. Burada bir şey göstermek istiyorum. Bu eser İşraretül Hicaz Kitabı. Said-i Nursi hayattayken Diyanet İşleri Başkanlığı’na mektup yazmış, Risale-i Nur kitabını Diyanet İşler Başkanlığından basılmasını istemişti. Maalesef bu talepleri yerine getirilmedi. Tek parti CHP iktidarı tarafından 27 Mayıs sonrası kimi hükümetler tarafından Risale-i Nur yasaklandı. Basılması, dağıtılması, okunması engellendi. Biz Said- Nursi’nin o arzunu yerine getirdik. Diyanet İşleri Başkanlığımız, İşaretül Hicaz Kitabı’nı çok güzel, özenli bir şekilde bastı, inşallah diğer bazı kitaplarını da Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle basacağız. Yasaklanan, toplatılan, yakılan kitaplar artık özgürlüklerine kavuşuyor. CHP’nin Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklattığı kitaplar devlet tarafından, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkalığı tarafından basılıyor. Faki Teyran’ın divanı da yayıma hazırlıyoruz, onu da hem Türkçe hem Kürtçe basacağız. Bu BDP bugüne kadar ne yapmış. Bunların bulundukları belediyelerde halka hizmet var mı? Burada açık ve net söylüyorum, bunlar çıkıp, 'Biz Kürtlerin temsilcisiyiz' diyorlar. Siz buna inanıyor musun? Kürtlerin temsilciyiz diyenler benim Kürt kardeşime ne hizmet verdi. İşte Tatvan’ın hali ortada. Onlara 5 yılda ne gördünüz. Belediye demek hizmet demektir, hizmet, eser demektir, eser. Eser üretebildiler mi, var mı eserleri?” ifadelerini kullandı.

“PENSİLVANYA’DAKİ ZATIN MASKESİNİ DÜŞÜRMEYE BAŞLADIK”
"Pensilvanya’daki zatın maskesini düşürmeye başladık" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: 
"Şimdi birileri çıkıyor ‘başbakan ilme ve alimlere ağır sözler söylüyor’ diyorlar. Bizim ilme hürmetimiz bellidir, alime hürmetimiz bellidir. Şu bastırdığımız eserler bile tek başına hassasiyetimizin ispatıdır. Alim, sadece bilen değildir, alim kendisini bilen kişidir, hırslarını yenen kişidir, vatanını, ülkesini, milletini seven kişidir. Holding patronu olacak, fitne, kaos için gayret edeceksin hem de alimim diyeceksin. Allah aşkına alimin bu şeylerle ne alakası var. Alim öğrenci yetiştirir, eser yazar. Sen bunlarla uğraş, tehditlerle, şantajlar, iş göreceksin, ananaslarla iş göreceksin, hem de alimim diyeceksin. Allah aşkına insanların mahrem telefon görüşmelerini dinleyecek, bunları kaydedecek, iftira, şantaj için kullanacaksın, insanların yatak odalarını gözetleyecek, kaydedecek, şantaj yapacaksın sonra da ben alimim diyeceksin. Tarihte böyle bir alim gördünüz mü? Kendi ülkesine ihanet eden, kendi ülkesini karıştıran, fitne çıkaran alim gördünüz mü? Hiçbir sebep yokken kendi ülkesinden kaçan ve hiçbir sebep yokken ülkesine dönmeyen, uzaktan ülkesine kötülük yapan alim göremezsiniz. Bunun Said-i Nursi’yle alakası yok. Pensilvanya’daki zatın Said-i Nursi’yle alakası yok. Hayatında Said-i Nursi’yi bir kere görmüş değil. Din hiçbir şahsi, uhrevi, dünyevi, maddi ve manevi bir şeye alet edilemez. Aziz milletimden özellikle de bu paralel yapının mensubu halis niyetli, samimi niyetli kardeşlerim bunu görsün. Ey Pensilvanya’dakinin peşine takılan kardeşlerim, başınızı iki elinizin arasına alın düşünün. Baki hakikatler gelip geçici şeylerin üzerine bina edilmez. Ananasla, tehdit, şantaj, usulsüzlükle, baki hakikatlere ulaşamazlar. Bir başbakanın görüşmelerini kayda alanlardan alim olur mu? Bir başbakanın bakanları, cumhurbaşkanıyla, genelkurmay başkanıyla görüşmelerini, devlet sırlarını kayda alanlardan alim olmaz. Bunların inancından şüphe ediyorum. çünkü dinimin buna müsaade etmez. İnsanların mahrem görüşmelerini dinleyerek, fitne çıkarak, baki hakikatlere ulaşmak mümkün değildir. Bizim dinimiz İslam dini azizdir. Birilerinin yaptığı kötülükler dine asla zarar vermez. Ama bundan insanlar yara alır, nesiller, duygular yara alır, gerçek alimler bundan yara alır, baki hakikatlerin peşinden koşanlar bundan yara alır, gerçek cemaatler, gerçekten hak için, yardım için, insan yetiştirmek için çırpınan cemaatler yara alır. Gerçek alimlerin, hak için hizmet edenlerin, bu yanlış kişilerle aralarına mesafe koymaları tarihi sorumluluktur. Talebe yetiştiren, gerçek cemaat, bunlarla aralarına mesafe koymalıdır. Derdi yardımlaşma, paylaşma, olanların bu holdinge dönüşmüş, kirli işler yapanlarla aralarına mesafe koymaları, insani ve vicdanı bir sorumluluktur. Samimi, ihlaslı temiz kardeşlerim kirli emellerle, yapılarla aralarına mesafe koymaları hayati derecede önemlidir."

“KILIÇDAROĞLU SİZ BU MİLLETİN KUTSALLARINA, BU ÜLKEDE HAYAT HAKKI TANIMADINIZ”
Konuşmasında BDP’ye de yüklenen Başbakan Erdoğan, “Allah aşkına Kürtçülük adına buraya oy verilir mi? Ben Türk’ü Türk, Kürt’ü Kürt, Zaza’yı Zaza, Laz’ı laz, Arap’ı Arap, Çerkez’i Çerkez olduğum için değil, beni yaradan Allah sizleri de yarattığı için seviyorum. Bizim aramızdaki bağ buradan geliyor. Bu ülkede 77 milyonun hizmetkarı olarak bu yola çıktım. Sadece Türk’ün, Kürt’ün değil, 77 milyonun hizmetkarıyız. Bizim farkımız bu, AK Parti’nin farkı bu, bunun hissetmeniz lazım. Bu millete efendi olmaya değil hizmetkar olmaya geldik. Ben özellikle burada sadece Bitlis’e değil Türkiye’ye hitap ediyorum. Sizlere 2 belge göstereceğim. Bir tanesi 2 numaralı belge, Said- Nursi tarafından yazılan gençlik rehberi adlı kitabın dağıtımının yasak edilmesi ve elde edilmesinin, toplanması bakanlar kurulunun 15 Temmuz 1948 tarihli toplantısında kararlaştırılmış, imza Cumhurbaşkanı İsmet İnönü. Altında da bakanlar kurulu üyelerinin imzası var. Biz belgeyle konuşuyoruz, Kılıçdaroğlu neyle konuşuyor bilmem, Pensilvanya neyle konuşur bilmem, Kastamonu İlahiyat Merkezi’ne yerleştirmiş olan Said-i Kurdi’nin Afyon vilayetinin Emirdağı kazasına nakli. 9 Ağustos 1944 tarihinde kabul olunmuş. İmza İsmet İnönü. Bu Pensilvanya’daki zat şimdi bu CHP’yle beraber hareket ediyor. Kılıçdaroğlu siz bu milletin kutsallarına, bu ülkede hayat hakkı tanımadınız. Şu anda artık açık açık ne diyor Pensilvanya, ablaları ağabeyleri kapı kapı dolaşıyor, SMS’ler çekiliyor. Oyunu AK Parti’ye değil, CHP, MHP, BDP’ye verin diye telkin yapılıyor. Yurtlarda, evlerde, ikna odlarında zulüm yapıyorlar. Bu CHP Genel Başkanında yüz olsa bununla hareket etmez. Pensilvanya’daki zatın Said-i Nursi’ye vefası olsa bunlarla hareket etmez. ‘Arabanın sağ tekeri bozulduysa sol tekerle devam ederiz’ diyorlar, ondan sonra şarampole yuvarlanırsın. Olacak olan budur işte. Onun için AK Parti’ye düşmanlık yapıyor; CHP, MHP ile hareket ediyor. Bunlar ne zaman bu ülkeyi selamete götürdü, bunlar ne zaman iktidar ortağı oldularsa kamyonu devirdiler. Şimdi de yanlarına Pensilvanya’yı aldılar, 3 kafadar yola devam ediyor. Bunlar araç devirmekte bayağı ustalar. Bunların gideceği yer uçurumdur. Başka yere gidemezler” diye konuştu.


Mersin’deki yasa dışı dinlemelere de değinen Erdoğan, “Çok enteresan, Mersin’de bir dinleme skandalını ortaya çıkarttık. 123 kişiyi uydurma soruşturmayla dinlemişler. Vali, korumaları, AK Parti’nin CHP, MHP il başkanlıklarını, bürokratları keyfi olarak dinlemişler. Bunun dışında Selam Örgütü diye bir örgüt uydurmuşlar, 3 bine yakın kişiyi 3 yıl dinlemişler. CHP, MHP genel başkanlarını dinlemişler, gazetecileri, sanatçıları dinlemişler. Bu skandallarla ilgili bir tek soru sorulmadı. CHP, MHP niye susuyor. İnternet Yasası'nı, HSYK düzenlemesi yaparken itiraz ediyorlar çünkü Pensilvanya’daki zat onlara, 'Susun' diyor. Pensilvanya tarafından, Türkiye’ye karşı, devlete karşı yapılan bir saldırı var. Bunlar da buna payelik yapıyorlar” şeklinde konuştu.


Bitlis’te hükümetleri döneminde yapılan yatırımlarda da değinen Erdoğan, 12 yılda 5,5 milyar TL yatırım yapıldığını söyledi. Erdoğan, Bitlis Valiliğini de ziyaret ettikten sonra Bingöl’e gitmek üzere kentten ayrıldı.

Editör: Wan Haber