Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dokunulmazlıkların kaldırılması tartışmasına ilişkin olarak, HDP'li milletvekillerini işaret ederek, "Eninde sonunda dokunulacaksınız. Bu uzlaşmayı ben takdirle karşılıyorum. Tabii önümüzdeki hafta bu işin Meclis süreci başlayacak. Mevcut dokunulmazlık dosyalarının tamamı yargıya intikal ettirilecek" dedi.

Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şöyle:  "10 bine yakın muhtarımızı Külliyemizde ağırlamış oluyoruz. İnşallah 52 bine yakın muhtarımızın tamamıyla burada buluşmuş olacağız.

Bunlar rahatsızlıklarını dışa vururken herhenagi bir ölçüleri olmadığı için işi muhtarlarımıza hakarete kadar vardırabiliyor. Güya bir mizah dergisi muhtarlarımızı aşağılayan bir karikatür yayınlamıştı. Bu dergi kapaktan özür dilemek zorunda kaldı. Sizler bu densizlere hadlerini bildirmek zorunda olmasanız yaptıkları yanına kar kalmıştı. Sizin birliğiniz hiçbir şeyle mukayese olmaz.

Bu buluşmayla, 10 bine yakın muhtarımızı Külliyemizde ağırlamış oluyoruz. İnşallah 52 bine yakın muhtarımızın tamamıyla burada buluşmuş olacağız.

O dergi özür dilemek zorunda kaldı 

Bunlar rahatsızlıklarını dışa vururken herhangi bir ölçüleri olmadığı için işi muhtarlarımıza hakarete kadar vardırabiliyor. Güya bir mizah dergisi muhtarlarımızı aşağılayan bir karikatür yayınlamıştı. Bu dergi kapaktan özür dilemek zorunda kaldı. Sizler bu densizlere hadlerini bildirmek zorunda olmasanız yaptıkları yanına kar kalmıştı. Sizin birliğiniz hiçbir şeyle mukayese olmaz. 

İslam İşbirliği Teşkilatı İstanbul Zirvesi'nde biz iyilikten, adaletten ve barıştan yana tavrımızı gösterdik.

Zulüm etrafında birleşenler sadece zalimlerdir. İnsanlık, tarihi boyunca adaleti ve barışı aramıştır.  

Dünyada 1 milyar 700 milyon müslüman var ve bunların ümmet bilinciyle birleşmesi lazım. 

 Ne dedik, çözüm sürecini buzdolabına koyduk

 Önce 'Demokratik Açılım' dedik olmadı. 'Milli Birlik ve Kardeşlik' dedik olmadı. En sonunda 'Çözüm Süreci' dedik yine istismar edildi, yine olmadı.

Artık bunların hepsi bir kenara. Çözüm sürecini de ne dedik 'buzdolabına koyduk'. Şimdi operasyonlar dönemi. Ne olacak bu operasyonlar döneminde? Bu iş bitecek.

Eğer terörle mücadeleyi başaramazsak bize yazıklar olsun.
 
Çukur siyasetleri çöktü. Kendi kendine özerkçilik oynayanlar kaybetmiştir. Şimdi iflastalar, çöktük, battık, nereye kaçacağız diyorlar. Telsiz dinlemeleri bunlar.
 
Bütün bunların en önemli sebebi, bölge halkının tercinin bölünmeden değil, devletimizin bir parçası olarak kalmaktan yana olmalarıdır.

AP’nin Türkiye raporu ve kararıyla ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Bu raporun ve kararın sadece iki başlığını anlatayım. Gerisini siz zaten tahmin edersiniz. Kararın 17. Maddesinde güya çevreci hassasiyetler bahanesiyle Türkiye’nin mega projelerinden kaygı duyulduğu ifade ediliyor. Vah vah vah. Size bu kaygı bir yerlerden tanıdık geldi mi, bana geldi. Anladınız değil mi? Yine de ben açayım. Bu talep önümüze Gezi olaylarında da getirilmişti. Aynı şekilde 17-25 Aralık’ın hedeflerinden biri Türkiye’nin mega projelerini yapan işadamlarıydı.

"Türkiye’nin AB’ye olan ihtiyacından daha fazla AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı vardır"
 Türkiye’nin AB’ye olan ihtiyacından daha fazla AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı vardır. Hapisteki gazeteciler diyor. Hiçbiri gazeteci değil. Gazeteci kabul edebileceklerimizin suçlarına bakıyorsunuz, casusluk gibi kendi ülkelerinde çok daha ağır cezaları olan suçlar. 

Geçenlerde Amerika’da biri çıkmış Obama’ya tehdit sallıyor, hakaret. Üç yıla mahkum ettiler. Aynı şekilde Merkel’e yapıldı. 2 yıl mahkum oldu. Bunlar rahatlıkla yapıyor, oluyor. Bizde pek olmadı. Böyle bir şey bizde olmuş olsa bunlar gökkubeyi üstümüze yıkacak.

Yüzlerce insanı kelepçeleyerek götürüyorlar. Yargı bağımsızlığı diyorlar. Yargıyı paralel yapı çetesinin tasallutundan kurtarıp millet adına karar veren kurum haline getirmemizi eleştiriyorlar. Sosyal medyaya baskı diyorlar, kendileri ziyadesiyle yapıyorlar.

Türkiye’nin eksikleri yok mu, elbette var. 13 yıldır demokrasiyi geliştirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Ama bunu onlar istediği için değil ha, milletimiz için yapacağız. Terörle bu kadar mücadele edip de hak ve özgürlükleri bu seviyede tutan başka özgürlükler yoktur. Unvanı milletvekili ama kendisi arabasında teröristlere silah taşıyor. Unvanı milletvekili ama evini terörist karargahı haline getirmiş.  Unvanı milletvekili, ama savcıya, hakime ağza alınmadık laflar söylüyor, hatta makamında şehit ediyor.

"Erdoğan'dan HDP'li milletvekillerine: Eninde sonunda dokunulacaksınız!"
 Terörle bu çapta mücadele yürütüp de hak ve özgürlük çıtasını bu kadar yüksekte tutabilen başka ülke yoktur. İşte dokunulmazlık meselesini biliyorsunuz. Ünvanı milletvekili ama kendisi arabasında teröristlere silah taşıyor, evini karargah haline getirmiş, yargı güçlerine, polisimize hakaret ediyor, kürsüden terör örgütünü savunuyor. Niye çünkü dokunulmazlığı var. Böyle dokunulmazlık olur mu? Amacı bellidir. Kürsüden ifadelerin için dokunulmazsın. Ama siz bu imkanı tutup da terör örgütünü desteklemek için kullanırsanız eninde sonunda dokunulursunuz. Meclis'teki çalışmaları takdirle karşılıyorum. Tabi önümüzdeki hafta bu işin meclis süreci başlayacak. Mevcut dokunulmazlık dosyalarının tamamı yargıya intikal ettirilecek.

O dönemde 80 milletvekili bulunan bu parti tüm milletvekilleri dokunulmazlıklarının kaldırılması için dilekçe verdi. Niye itiraz ediyorsunuz? Bunların derdi hiçbir zaman üzüm yemek olmadı. HDP bırakın Türkiye partisi olmayı, Kürt kardeşlerimin temsilini, bu coğrafyanın tüm insanlarına ve değerlerine düşmanlık etmek üzere kurulmuş bir parti durumundadır. İnsanımızın ve değerlerimizin ne kadar kutsalı varsa; bayraktan, ezandan, İstiklal Marşı’ndan, vatandaşın sakalından rahatsız olan bir parti bu toprakların partisi olamaz. Nitekim dünyanın neresine gittiyse, Türkiye’ye, milletimize husumet besleyen herkesin bu partiyi desteklediğini, birlikte eylem yaptıklarını gördük.

Şimdi paralel yapı da el ele verdiler. ABD’de Ermenileri, PKK’lıları, paralel yapıyı bize karşı eylem yaparken görünce içim acıdı. Eyvah dedim, ne hallere düştüler ya? Bu ülkenin ekmeğini yemiş, suyunu içmiş, havasını solumuş bir kişinin bu hale düşüneceğini düşünemezdim.

Konferans vereceğim salona girerek provokatif eyleme girmeyi de düşündüler fakat havanın farklı olduğunu düşününce herhalde cesaret edemediler. Sabretme dönemini geride bıraktık. Artık harekete geçme zamanı. İnşallah dokunulmazlık meselesi bunun ilk adımı olacak. Arkasında bu tür ihanet şebekelerinin kökünü kazımak için ne yapılıyorsa yapılacak. Milletimiz bu mankurtları daha fazla taşımak zorunda değildir. Kurtuluş savaşımızı verirken nasıl net çizgiler çizdiysek, bu şekilde zafere ulaştıysak bugün de aynı noktadayız. Nedir bizim ölçümüz, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. 

Biz yeni Türkiye’yi bu dört başlık üzerine kuracağız. 79 milyon tek milletiz. Ayrımcılık yapanlar bizden değildir. İki, tek bayrak. Bayrağımızın rengi, şehidimizin kanıdır, hilal bağımsızlığın ifadesidir, yıldız şehidimizin ta kendisidir. Vatan rastgele bir toprak parçası değildir, şehidin kanlarıyla kavrulur. Vatan olur. Tek devlet... Paralel devletmiş, bu devletmiş, şu devletmiş. Bunlar çete.

Editör: Wan Haber