Memur-Sen Konfederasyonu Düzce İl Temsilciliği tarafından başörtüsüne özgürlük eylemi yapıldı. Anıtpark'ta toplanan Memur-Sen'liler adına açıklama yapan Memur-Sen Kadın Kolları Başkanı Fatma Şahin, başörtülü bayanların toplumda başkaları gibi gösterilmemesini istedi.
Memur-Sen Düzce İl Temsilciliği'ne bağlı yaklaşık 100 kişilik grup Anıtpark'ta toplanarak, başörtüsüne özgürlük adı altında bir açıklama yaptı. Memur-Sen Düzce İl Temsilcisi Orhan Kılıç, Eğitim-Bir-Sen Düzce Şubesi Başkanı Ömer Faruk Çelebi ve sendikaya bağlı diğer başkanların ve üyelerin hazır bulunduğu basın açıklamasında konuşan Memur-Sen Kadın Kolları Başkanı Fatma Şahin, her insanın temel hak ve hürriyetlerinden olan, çalışma hayatında yer almamızı, seçilme hakkımızı kullanmamızı yasaklayanları protesto etmek, halkın tasfiye etmiş olmasına rağmen zihniyetlerinin hayatımıza hala yön vermesini kabul etmediğimizi belirtmek ve taleplerimizi haykırmak için toplandıklarını ifade ederek "Biz gerçek anlamda özgür bir toplumda düşünce ve inançlardaki çeşitliliğin zenginlik olduğuna inanıyoruz. Bunun için hiçbir otoritenin toplumsal dokuya müdahale etmemesi gerektiğine inanıyor, çalışma hayatının dışına itilen başörtülü kadınlara özgürlük istiyoruz. Biz eşitlikten, insanların kategorize edilmemesini; başarılı olmak için fırsat ve imkânların herkese eşit bir şekilde sunulmasını anlıyor, özde ve sözde vatandaş ayrımına biran önce son vermesini istiyoruz. Biz adaletin sadece maddi olgularla sınırlı olmadığını düşünüyor; adaletin de, özgürlük ve tüm insan hakları gibi dağıtılması gerektiğini biliyoruz" dedi.
Şahin, kadınların acıya ve zulme maruz kaldığını belirterek "Özgürlük, eşitlik ve adaletin sürgün edildiği her yerde, acıya maruz kalanlar en çok kadınlar ve çocuklar olmuştur. Bütün kirli hesaplar en çok onları vurmuştur. Onlarca yıldır, gerilimlerinin kurbanı çoğu kez kadınlar olmuştur. Dün üniversiteye gittiğimizde bizi ikna odalarıyla karşılayanlar, bir insanlık onurumuzun olduğunu düşünmeden ilkel öfkeleriyle bize diz çöktürmeye çalıştılar. Karanlık, kibirli güç odakları çıkarlarını korumak için zorunlu gördükleri çatışma için, inancımızın gereği olan başörtüsünü kavgalarının ortasına atmaktan çekinmediler. Devlet, şiddet gören kadını korumaya çalışıyor. Ancak aynı devlet, kadının başını kapatarak TBMM'ye gelmesini, kamu hizmetinde görev almasını yasaklayarak bizzat kendisi kadına şiddet uyguluyor; ayrımcılık yapıyor. Üniversitede rektörlerin lütuflarıyla haklarını kullanabilen kızlarımıza başörtüleriyle kamuda görev yapmak yasaktır. Küresel aktör olma iddiasındaki iktidar, bunu ne bize, ne dünyaya, ne de kendilerine izah edemez. Mevcut iktidar bu ayıptan kurtulmalı, 'kadınları inançlarını yaşama konusunda sınırlamaktan' vazgeçmelidir. Anayasa'da bulunmayan bir yasak, iç tüzük, yönetmelik hatta genelge gibi düzenlemelerle var ediliyor. Anayasa'da korunan bir hak, yönetmeliklerle yok sayılıyor. Artık yeter! Aklımıza, ruhumuza giydirilmeye çalışılan deli gömleklerine hayır diyoruz. "Hiç kimse, iç düşmanlar ihdas ederek milletin hukukunu çiğneyemez. Bu ülkede artık kimse sırtını devlete dayayıp işkence yapamaz, faili meçhullerin üzerini örtemez" diyen Sayın Başbakan'a biz de şunu soruyoruz: "Bizi bu vesayetçi bürokrasinin çıkarttığı yönetmeliklerle yargılamaya, ötekileştirmeye devam edecek misiniz? O yönetmelik gereği olarak başörtülüleri Meclis'ten, kamuda çalışmaktan men eden yasakları uygulamaya devam edecek misiniz, yoksa milletin devleti mi olacaksınız" şeklinde konuştu.
"BİZ FARKLI KİŞİLER DEĞİLİZ"
Fatma Şahin, başörtülü kadınların başkalaştırıldıklarını ileri sürerek "Biz, içinde doğup büyüdüğümüz toplumdan farklı bir hayat yaşamıyoruz. Burada kimliğimizi kazandık, bu ülkenin inançlarıyla büyütüldük ve bu ülkenin okullarında okuduk. Ancak bugüne kadar iktidar sahiplerinin başörtülü kadınlara bakışı hep özürlü olmuştur. Gerek İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde din ve vicdan özgürlüğü kapsamında başörtüsü serbestisi açıkça ifade edildiği halde, bu hakkımız bugüne kadar 'hukuksuzların egemenliği ile gasp edilmiştir. Başlarını örten kadınlara yıllardır yapılan hukuksuz uygulamalar açık bir insanlık ayıbıdır. Sahip olduğumuz değer, birikim ve eğitimi görmezden gelen, yaşama arzumuzu ve enerjimizi yok eden bütün uygulamaların son bulmasını istiyoruz. Toplumsal hayatın hiçbir aşamasında sorun olarak görülmeyen başörtüsü, toplum mühendisleri eliyle sorun haline getirilmiştir. Biliyoruz ki bu yasaklar kalkmadan çalışma hayatındaki ayrımcı tutum değişmeyecek, sosyal eşitsizlik sorunu ortadan kalkmayacaktır. Siyasi iktidarın hedefleri arasında olan, vatandaş iradesinin bütün kurumlar üzerinde belirleyici olduğu, özgürlükçü demokrasi istiyoruz. Kamuda her alanda, hiç bir istisna ileri sürülmeksizin başörtülü çalışma hakkımızı istiyoruz. Akademide, yargıda, eğitimde, sağlıkta, sporda ve siyasette başörtülü başı açık ayrım yapılmaksızın, herkesin eşit vatandaşlık hakkını kullanmasını istiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı yeni yayımladığı yönetmelikle başörtüsü serbestliğini sadece Kuran-ı Kerim dersi alan öğrencilerle sınırlandırmıştır. Biz yasaklar kalksın derken yasağı meşrulaştıran bu yaklaşımı asla kabul etmiyoruz. Bakanlık bu defolu yönetmeliği bir an önce düzeltmeli, kısmi başörtüsü özgürlüğü ayıbından bir an önce kurtulmalıdır. Buradan sesleniyoruz: İktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplumuyla, kadınıyla, erkeğiyle hep birlikte bu çağdışı yasağı kaldırmalıyız. Başörtüsü politik hesaplaşmaların, pazarlıkların, suni ideolojik çatışmaların malzemesi değildir. Başörtüsü, inancının gereği olarak kadınların kimliğidir, kişiliğidir. Herkes kadına ait bu kimliğe ve kişiliğe insan olarak saygı duymalıdır" diye konuştu.
(AY)

10.12.2012 15:22:33 TSI

Editör: Wan Haber