T24’e konuşan Önder, “Dokunulmazlığımızı kaldıracaklar ve tutuklanacağız. Ama bunun bu meselenin çözümüne hiçbir katkısı olmayacak. Yapacaklar bunları, ama bir Tansu Çiller derbederliği ile değil, daha sofistike yapacaklar” ifadesini kullandı.

“Kürt siyaseti 2011’de yine DTK çatısı altında özerkliği açıklamış, hatta ilan etmişti. Özerklik nedir” sorusuna Önder, şu yanıtı verdi:

“Öz savunma anlamına gelecek oluşumlar ilk Lice’de olduğunda, devlet, sayın Öcalan’dan rica etti ve Öcalan da bize bu tarz şeylerin bugünün konusu olmadığını, onunla birlikte geliştirilen askerle güvenlik görevlilerini alıkoymaların sonlanması ve hendeklerin kapatılması gerektiğini, bunların sürecin ruhunu zorlayıcı şeyler olduğunu söylemişti.”

Sırrı Süreyya Önder, “Bazıları ‘Öcalan hendeklere karşıydı, kapattırdı’ derken, işin bu boyutunu görmezden geliyor” dedi.

“Öcalan’ın ‘Öldüğümde nasıl davranacaksınız öyle davranın’ sözü ne anlama geliyor? Öcalan hayatını kaybederse ne olur” sorusuna Önder, “Böyle bir durum, Türkiye halkları açısından barış ve ortak yaşam umudunu bir bilinmez zamana erteletmiş olur. Toplumsal maliyeti aklımızın alamayacağı boyutlara çıkar” şeklinde yanıt verdi.

Önder, “Her şeyden önemlisi Orta Doğu’yu demokratik bir zemine oturtacak olan tek liderliği yitirmiş oluruz. Öcalan’ın içeride kalması süreçle birlikte anlamsızlaşmıştı. Şimdi durum daha da değişti. Artık özgürlüğü bir zorunluluk halini almıştır” diye konuştu.

Kürt siyasetinin ‘hendekler kapansın’ çağrısı yapıp yapamayacağı ile ilgili Önder, “Yapabilir şüphesiz ama halkta karşılığı olmaz. Bunun karşılık bulabilmesi için devletin kıyıcı, toptancı ve neye benzediği belli olmayan kamu güvenliği obsesyonundan kurtulması lazım” dedi. (T24, Rudaw)

Editör: Wan Haber