Hadi sondan başlayalım yazıya! Tuzluçayır’da “Dersim Alevileri dinsizdir” diyen Cemaat’in lideri ile Alevilerin büyük çoğunluğunun haz etmediği Cem Vakfı Başkanı İzettin Doğan birlikte Cam-Cemevi yapmaktadır! Aklı sıra hoşgörü inşa ediyorlar Tuzluçayır’da! Lakin buna inanmak o kadar da kolay değildir. Zira acılar ve yaralar var hala yüreklerde sızlayan. Ve kanayan var yaraları kanatan.

 

            Bir toprak zulüm ile sulanmışsa o toprakta yaşayan cellâtlar geceleri rahat uyuyamazlar. Bir Pir Sultan girer düşlerine, bir Hallacı Mansur. Şeyh Bedrettin olur tüm lokmalar cellâtların boğazına düğümlenir. Belki de bu korkudur katillerin omzuna karabasan gibi çöken. Dersim’de, Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Malatya’da ve de ülkenin birçok değişik yerlerinde Alevilere yapılan zulüm ve katliamlar bekli de bu korkunun devamıdır.

 

            1840’lı yıllardan 1937 yılına kadar Dersim’e birçok irili ufaklı seferler düzenlenmiştir. Osmanlının amacı Dersim’i merkezi otoriteye bağlamak, Cumhuriyetin amacı ise Dersim’i Sünnileştirmek ve asimile etmekti. Lakin bu girişimler bir türlü amacına ulaşamamıştı, Dersimliler tarihe “Dersim’e sefer olur, zafer olmaz” sözünü kanlarıyla kazımışlardı.

 

            Kaldı ki Dersim Aleviler için bir yaradır. Dersim Alevilerin Hiroşima’sıdır. Nasıl ki 12 Eylül faşizmi devrimciler için bir sol kırımsa Dersim’de Aleviler için soy kırımdır. 17 yaşında Erdal Eren’i idam etmek nasıl bir faşizmse 75 yaşında Seyit Rıza’yı idam etmek de bir faşizmdir.

 

            Cumhuriyet tarihi boyunca onca iktidarlar gelip geçmiş, onca liderler, onca milletvekili ve bakanlar gelip geçmiştir. Nasıl ki bu ülkede yıllarca “Kürt yok Kürtçede yok” denilmişse Aleviler de görmezden gelinmişti. Talepleri, istekleri yok sayılmıştı. Kürt sorunu için “Düşünmezsen yok” diyenler “Ama biz varız” diyenleri de içeri atmıştı.

 

            Özellikle 90’lı yıllarda Kürtlerin köyleri yakılmış, evleri yıkılmış, dağa ve şehirlere göçe zorlanmıştı. Öyle ki bırakın Kürt’ün kendisine Kürt’ün koyununa kuzusuna tahammül edilmemişti. Sahibi Kürt diye bu ülkede koyunlar kuzular öldürülmüştü.

 

            Bu katliamcı ve asimile politikaları başta Dersim olmak üzere Aleviler içinde geçerliydi. Dersim’de Aleviler mağaralara kıstırılarak çoluk çocuk denilmeden kimyasal silahlarla katledilmişti. 75 yaşında idam edilen Seyit Rıza’nın mezarı bile gizlenmişti halktan. Dersim göçe zorlanmıştı.

 

            Çorum’da Alevilerin evleri önceden işaretlenmiş ve Aleviler yine çoluk çocuk denilmeden katledilmişti. Maraş’ta devlet sivil faşistlerle birlikte hareket etmiş, Alevileri katletmek için anlaşmışlardı. Maraş’ın failleri adeta ödüllendirilmiş içlerinden milletvekili seçilenler bile olmuştu. Sivas, şairin, yazarın, sanatçının, aydının, folklorun, türkünün, tiyatronun, sanatın göz göre göre yakıldığı bir şehirdir olmuştu.

 

            Aleviler adına hiçbir doğru dürüst adım atılmadı bu ülkede. Gün oldu Ramazan’da oruç tutmuyor diye insanlar öldürüldü ya da taciz edildi. Cemevleri ibadet yeri olsun talebine en yetkili ağızdan “Müslümanlar için ibadet yeri Camidir, Cemevleri kültürel mekânlardır” diye cevap verildi. 120 bin personelli Diyanet İşlerine bir tek Alevi personel alınmadı. Çok kez en yetkili ağızlar Aleviler için hakarete varacak sözler söyledi. Televizyon programlarında “mum söndü” den bahseden şovmenlerden tutun da “Alevilerin kestiği yenmez” diyen din adamlarına kadar birçok iftira yalan söylendi.

 

            Kuşkusuz bu ülkede halklar fabrikada, okulda, iş yerinde, mahallede, sokakta bir arada yaşamasını bilmiş ve becermiş insanlardır. Gezi’de binlerce insan “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” derken birbirlerinin dinine, mezhebine bakmamışlardır. Lakin devletin ve onun yandaşlığına soyunanların yukarıda ki yazılanlardan hiçbirisi olmamış gibi hareket etmesi de doğru değildir.

 

            “Dersim Alevileri dinsizdir” diyenlerin Cami-Cemevi projesini hayata geçirmeye çalışmasını bu çerçevede düşünüp ona göre değerlendirmek lazımdır. Alevilerin talep ve istemleri ortadayken ve hiçbirisi karşılanmamışken bu tür girişimler göstermelik ve asimilasyon politikalarından başka bir şey değildir. Bu proje birleştirici değil ayrıştırıcıdır. Bu proje devletin yıllardır süren asimile projesinin bir parçasıdır. Aleviler için “Dersim Alevileri dinsizdir” diyenler bu ayrımcılığı Rojava’da katledilen Kürtler için de sürdürmüş ve PYD'ye “şer odağı” demiştir. Aleviler için önemli olan Cami ve Cemevi’nin yan yana olması değil halkların omuz omuza bir arada yaşayabileceği özgür ülkenin yaratılmasıdır. İnançlar ve halklar özgür olursa insanlar zaten bir arada yaşayacaktır.