Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı Gürkan Avcı, "Okullarda özgürlük ve demokratik değerler hakim olmalıdır. Kılık kıyafet yasakları hem öğretmenler hem de öğrenciler için tümüyle kaldırılmalıdır. Tek tip kıyafet dâhil eğitimdeki antidemokratik tüm uygulamalar sona ermelidir" dedi.
Demokrasi ve Eğitimde Stratejik Araştırmalar Merkezi (DESAM) tarafından rutin olarak düzenlenen, eğitimci, öğrenci ve velilerden oluşan eğitim bileşenlerinin katıldığı geleneksel toplantıda "Demokratik Eğitim Sistemine İlişkin Algılar, Aktörler ve Süreç" başlıklı konular tartışıldı. Toplantıda konuşan Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) ve DESAM Genel Başkanı Gürkan Avcı, kıyafet serbestîsi ve ideolojik eğitim hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Avcı, "Eğitim çalışanlarının özgürlük sorunu maaş sorunundan daha önemlidir. Öğretmenleri ve öğrencileri özgürleştirmeden eğitim sistemi rahat bir nefes alamaz. Eğitimde 'fakat'sız, 'ama'sız, 'ancak'sız, şartsız ve şurtsuz demokrasi ve özgürlük istiyoruz. Eğitim sistemini sivilleştirmeden, özgürlükçü reformlar yapmadan, insan fıtratına uygun demokratik değerleri yerleştirilmeden eğitimde hedeflenen verim, kalite ve başarı asla yakalanamaz. Tazminattan beri ithal, baskıcı yapboz devrimlere maruz kalan bir eğitim sistemimiz var. Hükümetlere ve bakanlara göre değişen omurgasız bir eğitim politikasından bahsediyorum. Yöneticilerimiz bilgi noksanlığını ideolojiyle dolduruyor. Siyasetçiler mesuliyetsiz reformlar gerçekleştiriyor. Memleket gerçeği değil şekli arayan ve edilgen bir başrol üstlenen eğitim çıktılarıyla yerinde saymaya devam ediyor" dedi.
Yasak ve baskı kültürüne bağlı bir eğitim anlayışının sürdürüldüğü Türkiye'de yenilikçi ve özgürlükçü hak arayışlarının her zaman bir tehdit olarak algılandığını ifade eden Avcı, "Halkın değil egemenlerin, emekçilerin değil sermayenin talep ve ihtiyaçlarına hizmet eden eğitim sistemimiz var. Müesses nizam, gerek okulları gerekse eğitimcileri rejimin bekçileri olarak görmüş, samimiyetsiz kutsallıklar atfederek hizmetkârlaştırmıştır. Demokrasiden, sevgi, barış ve hoşgörüden mütevellit kadim medeniyetimizin bakiyesi Türkiye'nin öğretmenleri yıllardır egemenlerin narkozu altında tutulmuştur. Dünyaya ve bölgesine dar bir ideolojik pencereden bakmaya zorlanmışlardır. Cumhuriyetin çağdaş, ilerici, öğretmenlere emanet edildiği, aklın ve aydınlığın öncüsünün fedakâr ve kutsal öğretmenler olduğu gibi ifadeler pragmatist ve düzenci zihniyetlerin, öğretmenleri itaatkâr ve tek tipçi hale getiren uyku haplarıdır. Bunlar, eğitimcileri istismar eden ve yıllardır kullanan darbeci, statükocu, baskıcı, ideolojik zihniyeti koruyan içi boşaltılmış motivasyon ve gaz verme sloganlarıdır. İdeolojik tezgâhtan çıkmış öğretmen yetiştirme sistemimiz, öğretmenlere mesleklerini sözde kutsal düzenin misyonerleri olarak sürdürmelerini istemiştir. Dar ve sabit gelirli, yoksul ailelerin gayretkeş çocukları olan eğitim çalışanları; kimsesiz, sahipsiz, yağız ve yoksul öğretmenler; dikte edilen misyonlarını sürdürürken, düzenin karanlık nizamcıları ve işbirlikçileri de bir eli yağda bir eli balda, rant, zulüm, kapkaç ve haksızlıklarla toplum mühendisliğini sürdürmüşlerdir" dedi.

"BAKAN DİNÇER EĞİTİMDE DEMOKRATİK ADIMLAR ATIYOR"
Avcı, son yıllarda Türkiye kayda değer bir normalleşme yaşandığına dikkat çekerek, "Bu yeniliklerden en az eğitim sistemi nasibini aldı. Eğitimi asli rotasına yönlendirme iradesini cesurane bir şekilde gösteren Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in hayata geçirdiği başarılı, demokratik ve bilimsel reformlara rağmen Türkiye'de eğitimin özüne dönük, temel sorunlarına dönük hala atılması gereken ciddi adımlar bulunmaktadır. Eğitimde bütün yapıyı ciddi bir reforma tabi tutmak gerekiyor. Eğitim sisteminin temel sorunlarıyla hesaplaşmak gerekiyor. Eğitim sisteminin haksız ve hukuksuz yasaklarından birisi de öğretmen ve öğrencilere uygulanan 12 Eylül darbe mirası kıyafet yönetmeliğidir. Düalist bir bakışı ve seküler bir mantığı dayatan eğitim sistemine dönük yasaklar toptan kaldırılmalıdır. Okullarda özgürlük ve demokratik değerler hâkim olmalıdır. Kılık kıyafet yasakları hem öğretmenler hem de öğrenciler için tümüyle kaldırılmalıdır. Tek tip kıyafet dâhil eğitimdeki antidemokratik tüm uygulamalar sona ermelidir" şeklinde konuştu.
"Tek tipleştirilmiş zorunlu eğitim ile her çocuk cendereye alınmaktadır. Okullar öğrenciler ve eğitimciler için yaşam hapishanesine dönüştürülmüştür" diyen Avcı şunları söyledi:
"Baskıcı eğitim sistemi anadilde eğitim, kıyafet serbestliği, esnek/evde/seçmeli eğitim, dini eğitim, sivil eğitim gibi en masum, insani, vicdani ve en makul talepleri bile yok saymaktadır. Türk eğitim sisteminde modernleşme şekilsel olduğu ve bir derinlik üretemediği için, merkezî, ideolojik, baskıcı oldu. Eğitim reformları toplumun hemen değiştiğini görmek isteyen bir acelecilikle yapılmış, temel olarak insan yaradılışına, gelenek ve kültürümüze uygun hâle getirilememiştir. Maddi ve manevî anlamda sağlıklı bireyler yetiştirmesi pek mümkün olamamıştır. Tek tip kıyafeti meşrulaştırmak için fakir çocuk zengin çocuk istismarının yanına şimdi de güvenlik eklenerek akla ziyan açıklamalar yapılıyor. Hâlbuki özgürlük değil, baskı, vehim, vesvese ve dayatmalar çocukların psikolojisini bozar. Zengin fakir edebiyatıyla önlüğü savunanlar tek tip, itaatkâr, sistemin çarklarına hizmet için disipline edilmiş insanlar istiyor. Çocukları tek tip kıyafet giydirme maharetiyle eşitlendin diye kandırmaya çalışıyor. Tek tip kıyafet antidemokratik eğitim sistemlerinin bireyin bedeni, aklı ve ruhu üzerinde kurmak istediği hegomanyanın ürünüdür. Kimi siyasetçilerin serbest kıyafetin mahsurları diye başlayan konuşmalarını, bu çağda bir talihsizlik olarak görüyorum. Sendikamızın VOX Piar Medya'ya yaptırdığı kamuoyu yoklamasında öğretmen, öğrenci ve velilerimizin kahir ekseriyetinin serbest kıyafetten yana olduğu görülmüştür. Anket yapılan 867 eğitimcimizin 851'i (yüzde 98), bin 233 öğrencimizin bin 112'si (yüzde 91), 643 velimizin 393'ü (yüzde 61) tercihini serbest kıyafetten yana göstermiştir. Özellikle velilerimiz kıyafet serbestliğinden ve eğitimdeki özgürlükçü reformlardan korkmamalı, ideolojik mihrakların dolduruşuna gelmemelidir. Önemli olan kişinin ne giyeceği değil ne üreteceğidir. Kaldı ki ne devletin nede başka birilerinin, kimsenin ne giyeceği ve giymeyeceği konusunda bir dayatma yapma hakkı olamaz. Bireyin özgünlüğüne rağmen ona belirli bir giyim şekli dayatılamaz. O zaman başörtülüleri kamusal alanda görmek istemeyenleri yahut başı açık olanları cadde ve sokaklarında görmek istemeyenleri haklı duruma düşürmüş oluruz."
(BK-ÖZ-Y)

12.12.2012 12:12:36 TSI

Editör: Wan Haber