Son günlerin en çok konuşulan ismi Ahmet Davutoğlu, bugün nihayet partisini kuruyor. Ankara'daki Bilkent Otelide düzenlenen törende Davutoğlu canlı yayında partisiyle ilgili tüm detayları anlattı. 

Ankara Bilkent Otel'de gerçekleştirilen programda, Davutoğlu'nun sol kısmında kurucular kurulundaki en genç isim olan 22 yaşındaki İsmail Günaçar'ın oturduğu görüldü.

DAVUTOĞLU'NUN AÇIKLAMALARI ŞÖYLE:

"1968 kuşağının idealist anlayışını yaşayanımız da var 12 Eylül’ü aynı koğuşta geçirenimiz de var. O günlerce yıllarca özgürce doğan bir güneşi bir şafak vaktinde seyredebilmek için gün sayanlarımız da var. Yeni ümitlerle birlikte doğanlar da var aynı yıllarda kıyafeti nedeniyle bütün geleceği kararanlar da var. Ve nihayet 15 Temmuz’da hain bir çeteye karşı omuz omuza vermiş kahramanlar da var, düşüncelerini ifade etmekten dahi mahrum bırakılanlar, fikir ve bilim kurumlarının tasfiye edilişlerine şahitlik etmek zorunda kalanlar da var. Üç nesil olarak bir arada buradayız. Farklı yaşlardayız ama hepimiz genciz genç kalacağız. Farklı inançlara mensup, farklı etnik kökenlerden gelen ancak bu aziz toprakları vatan bilen bir topluluğuz. Farklı kökenlerdeniz ama hepimiz eşit ve onurlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız. Üç nesil olarak çok sancılar yaşadık çok açılar gördük ama nefrete değil sevgiye, korkuya değil ümide ayarlıyız. Geçmişe ağır yakmaya değil ortak bir gelecek kurmaya, yeni şeyler söylemeye geliyoruz."

"Surat asmaya değil tebessüm etmeye geliyoruz. Gün bizi ayıran değil bizi birleştiren politikaları konuşma günüdür. 1968 kuşağının idealist heyecanlarını yaşayanlarımız da var, 12 Eylül’ü farklı siyasi akımlarda ama aynı koğuşlarda geçirenlerimiz de var.  Demokrasimizin karanlık bir tünele girdiği o yıllarda gözünü dünyaya açanlarımız da var, o günlerde yıllarca özgürce doğan bir güneşi bir şafak vaktinde seyredebilmek için gün sayanlarımız da var. Doksanlı yıllarda Soğuk Savaş’ın bitmesiyle yeni ümitlerle birlikte doğanlar da var, aynı yıllarda kıyafeti yüzünden bütün geleceğinin kararması ile büyük acılar yaşayanlar da var.  Özgürlükler açısından 28 Şubat’ın dondurucu soğuğunda doğanlar da var, bu dondurucu soğuktan bahara yürüyüşümüzde sınavdan sınava girenler de var. Ve nihayet 15 Temmuz’da hain bir çeteye karşı omuz omuza vermiş kahramanlar da var,  bu onurlu mücadele sonrasında tam demokratik bir düzene geçeceğimizi ümit ederken düşüncelerini ifade etmekten dahi mahrum bırakılanlar,  28 Şubat’ta büyük fedakarlıklarla tohumları atılan fikir ve bilim kurumlarının tasfiye edilmesi çabalarına şahitlik etmek zorunda kalanlar  da var..."  

BÜTÜN BU SANCILI SÜREÇLERİ YAŞAYAN ÜÇ NESİL BİR ARADA VE BURADAYIZ

Farklı yaşlardayız ama hepimiz genciz. 

Farklı inançlara mensup, 

    • farklı dilleri konuşan, 

    • farklı etnik kökenlerden gelen 

    • ancak bu aziz toprakları vatan bilen ve 

    • geleceğe birlikte yürümeyi şiar edinen bir topluluğuz.

Farklı kökenlerdeniz ama hepimiz eşit ve onurlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız. Üç nesil olarak çok sancılar yaşadık, çok acılar gördük. Ama geçmişe değil geleceğe, nefrete değil sevgiye, öfkeye değil merhamete, korkuya değil ümide ayarlıyız.  Geçmişe ağıt yakmaya değil, ortak bir GELECEK inşa etmeye geliyoruz. Zamanı geçmiş eski sözleri tekrar etmeye değil, ‘yeni şeyler söylemeye’ geliyoruz. Yeni şeyleri ancak geçmişten ilham alarak geleceği inşa edecek olanlar söyleyebilirler.  Yeni şeyleri ancak korkulardan ve tabulardan kurtulmuş olanlar söyleyebilirler.  Yeni şeyleri ancak bugüne inançları ve yarına umutları olanlar söyleyebilirler. Susmaya değil konuşmaya, şikayet etmeye değil çözüm üretmeye, bağırmaya değil sakince ve muhabbetle hitap etmeye, surat asmaya değil tebessüm etmeye geliyoruz. Gün bizi ayıran politikaları değil, bizi birleştiren ilkeleri konuşma günüdür. Bu gelecek yürüyüşünde bize rehberlik edecek olan temel ilkelerimizi milletimizle paylaşmak ve bir anlamda ahitleşmek istiyoruz. 

Siyasetimizin temeli, insan onurunu korumak ve yüceltmektir.  İnsanı ve onurunu varoluşumuzun temeli, bütün siyasi mekanizmaları, kuralları, kurumları ve teamülleri birer araç olarak görüyoruz. Devletin asli sorumluluğu vatandaşlarının onurlu bir hayat sürmelerine zemin oluşturacak siyasi, kültürel ve ekonomik şartları sağlamaktır. İnsanı ve onun temel haklarını ihmal eden veya ikincil konuma indirgeyen hic¸ bir devlet baki olamaz. Demokratik bir yönetimin esasını temel hak ve özgürlüklerin bütün vatandaşlar tarafından eşit ve özgür bir biçimde kullanılabilmesi oluşturmaktadır. Geleneğimizde esasları konmuş olan canın, aklın, neslin, inancın ve mülkün korunması kamunun sorumluluk alanlarını, çağdaş toplumsal hayatın temelini dokuyan evrensel insan hakları beyannamesi vatandaşların temel özgürlük alanlarını tanımlar.

SİYASETİMİZİN VİCDANİ İLKESİ DİN VE İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜDÜR

Hedefimiz can ve mal güvenliğini, inanç ve ifade özgürlüğünü, örgütlenme, eleştiri ve gösteri özgürlüğünü tam anlamıyla sağlayan bir hukuk düzenidir. Düs¸ünce ve inanç hürriyetini kısıtlayarak bireyin özgür iradesini yok etmeye çalışan dinî veya seküler her akım ve rejim, insanın zihnen köleleştirilmesine yol açar.  Nitekim bunun örneğini de 15 Temmuz’da her türlü cürmü işleyebilecek birer robota dönüşen darbecilerde görmüştük. Dünyada otoriter ve popülist egˆilimlere yönelis¸ olduğu bir dönemde kendi özgür iradesine malik, onurlu ve bas¸ı dik insanların yas¸adıgˆı bir ülke ins¸a etmeliyiz. Basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğünü şiar edinmiş demokratik bir toplumun temel ihtiyacıdır. 

Bunu yok etmek, usulsüz ve baskıcı metotlarla basında tekelles¸meye yönelmek, Türkiye’nin zihni kapasitesini daraltmaktadır. Basının baskı altında olmadan, sansür ya da oto sansürün uygulanmadığı, gazetecilerin keyfi gözaltı ya da tutuklamalara ve yargılamalara maruz kalmadığı bir düzen inşa edeceğiz. Siyasi yöntem ilkemiz kapsayıcılıktır. İnsan onuru ile taçlandırılan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kimliği taşıyan herkes mutlak anlamda eşittir. Etnik, dini ve mezhebi kimlik ayrımlarına dayalı yaklaşımlara karşı toplumun her kesimini ve her bireyini kapsayan bir siyasi anlayışın sözcüsüyüz. 

Farklılıkların güven ve huzur ortamında bir arada yaşamasının teminatı olan kapsayıcılık ilkesi bağlamında çoğunlukçuluğa karşı çoğulcu bir yaklaşımı hayata geçireceğiz. Ülkeleri aidiyet bilinci kurar ve ayakta tutar; ekonomik, siyasi ve askeri güç ise yükseltir ve tahkim eder. 

Son derece zengin bir kültür harmanını bünyesinde barındıran ülkemizde yaşayan her kültür, dil, inanç ve gelenek milletimizin ortak mirası olarak saygıdeğerdir.  Bütün kültürel kimliklerin kültürel miraslarını koruma ve kültürlerini geliştirme haklarını temel bir insan hakkı olarak görüyor ve devletçe desteklenmesini savunuyoruz. Bu bağlamda tüm demokratik ve kalkınmış ülkelerde olduğu gibi, ana dilin eğitimde ve sosyal hayatta öğretilmesi ve kullanımı, vatandaşlarımızın bu vatana duydukları aidiyet bilincini güçlendirecek, toplumsal barış ve dayanışmamızı tahkim edecektir. 

Bunu ayrıca uzun tarihi süreçlerde Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve Orta Asya’daki akraba topluluklar ile aramıza girmiş kültürel bariyerleri aşmamızı sağlayacak stratejik bir unsur olarak değerlendiriyoruz.  Farklı toplum kesimlerini ilgilendiren bu hassas süreçlerin her tür istismarı ortadan kaldıracak şekilde katılımcı bir ortak akılla yürütülmesi büyük önem taşımaktadır.  Partimiz bu ortak akıl süreçlerinin öncüsü ve destekçisi olacaktır. Siyasetimizin vicdani ilkesi din ve inanç özgürlüğüdür. 

    • Kısıtlayıcı laiklik anlayışı da, 

    • dine siyasal düzen içinde işlevsel bir rol tanımlama çabası da, 

    • tek bir dini  akımın siyasal düzeni antidemokratik yöntemlerle ele geçirerek din-siyaset ilişkisini belirleme iddiası da, 

    • küreselleşmeyle derinleşen varoluşsal sorunlar karşısında geçerliliğini yitirmiştir. 

Siyaset alanında herkes kendi imtihanını vermeli ama dini değerleri bu imtihan sathına sokmamalıdır. 

EŞİT VATANDAŞLIK VE DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ MESAJI 

Gayrimüslim vatandaşlarımızın talep ve sorunları, eşit vatandaşlık ve din ve vicdan özgürlüğü ilkeleri temelinde çözülecektir. Hangi görüş ve ideolojiye mensubiyet söz konusu olursa olsun, siyasetin dini semboller ve hassasiyetler üzerinden güç devşirmesinin önüne geçecek bir kurallar ve teamüller manzumesi oluşturulacaktır.

Dini ya da seküler hiçbir yapının devlet içinde ayrıcalıklı bir konum elde etmesine müsaade edilmeyecektir. Toplumun manevi olgunluğu için çaba göstermesi gereken dini/mezhebi referanslı yapıların, devletin rasyonel bürokratik mekanizmalarla işleyen yapısına müdahale ederek paralel yapılanmalara yönelmesi engellenecektir. Siyasetimizin meşruiyet temeli özgürlük-güvenlik dengesine dayalı kamu düzenidir. Özgürlüğü garanti edilmemiş insanın kendi onurunu koruması, güvenliği tehdit altında olan birinin kendi özgürlük alanını yaşaması mümkün değildir. 

Güvenlik adına özgürlüklerin kısıtlanmasının insan onurunu yok eden dikta rejimlerine, özgürlük adına güvenliğin ihmal edilmesinin ise kaosa ve iç çatışmalara yol açar. Kamu düzenini tehdit eden şiddet ve terör başta olmak üzere 

    • her türlü kaos girişimine karşı 

    • vatandaşlarımızın canını, malını, hak ve özgürlüklerini koruyacak 

    • bir güvenlik ve adalet mekanizmasının işlemesini sağlamanın 

    • en temel vazife olduğuna inanıyoruz. 

BAŞKANLIK SİSTEMİ DEĞERLENDİRMESİ 

Ülkemiz uzunca bir süredir terör tehditleriyle karşılaşmaktadır. Türkiye’nin hem yurt içinde hem de yurt dışında terörizmle güçlü bir mücadele yürütmesi bir zorunluluktur. Ancak Türkiye terörle mücadele konusunda her yönüyle eşsiz bir tecrübeye sahiptir. Bu çerçevede, terör ve terörle mücadele söylemi Türkiye’nin enerjisini tüketen, toplumsal uyumunu zedeleyen ve dış politika esnekliğini körelten bir tuzak olmaktan çıkarılmalıdır. Türkiye’nin bu husustaki acı tecrübelerinin ışığında, özgürlükleri korumayı ana vazife gören ve güvenlik açığı üretmeyen bir güvenlik anlayışının hâkim kılınmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Başkanlık Sistemi, hemen her alanda yürütmenin yasama ve yargı üzerindeki etkisini artırma ve yürütmeye mümkün olduğunca fazla güç devretme düşüncesiyle inşa edilmiştir. 

Yeni sistemle birlikte; 

    • karar alma süreçlerinde ve yetki kullanımında yaşanan daralma 

    • yönetimde ciddi bir verimlilik, 

    • etkinlik ve güven sorunu ortaya çıkarmanın yanında, 

    • demokratik standartlarda da sert bir düşüşe yol açmıştır. 

Bu sistem devam ettiği takdirde demokratik toplum düzenini sürdürmek mümkün olmayacaktır. Bu çerçevede, ülkemizin tarihi tecrübesi ve mevcut yapısını göz önünde bulundurarak, her türlü vesayetten arındırılmış demokratik bir Parlamenter Sistemi savunuyoruz.  Devlet mimarisinin yeniden tanziminde temel ilkemiz süreklilik içinde değişimdir. Devlet yeniden tanzim edilirken statükoculugˆa dayalı kurumsal asabiyet terk edilecek, ancak kurumsal kültür ve hafıza özenle korunacaktır. Kamu yönetiminde etkinliğin, kurumsallaşmanın ve şeffaflığın sağlanması, Türkiye’nin en önemli meselelerinden biridir. Güçlü bir merkezi yönetimin ilk şartının, yerinden yönetime verilen önem ve açılan alan miktarı olduğunu düşünüyoruz. Türkiye, yerel yönetimler sorununu konuşurken telaffuz edilmeyen korkular ve tabular yüzünden, ne yerel ne de merkezi reformları yapamamıştır. Yerinde halledilebilecek hiçbir başlık merkezden idare edilmek zorunda değildir. 

Partimiz, 

    • Anayasadaki idari vesayet yetkisinin demokratikleştirilmesi için, 

    • mahalli idarenin hiyerarşik ilişki içerisinde olması gereken merciin, 

    • Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veya yerel yönetimlerden sorumlu yeni bir bakanlık olması gerektiği inancındadır. 

Siyasal sistem tercihimiz katılımcı demokrasidir. Cumhuriyetimizin demokrasi ile taçlanması geri döndürülemez bir kazanımdır. Cumhuriyetimiz ortak aidiyetimizin, demokrasi bu ortak aidiyet alanındaki doğal ve güzel farklılıklarımızın korunmasının teminatıdır. Bu çerçevede çoğulcu ve katılımcı demokrasi ve onun zeminini oluşturan sivil toplum güçlendirilecektir. Sivil toplum kuruluşlarının demokratik yö­netime daha aktif katkı sağlamasının önündeki bütün engeller kaldırılacaktır. Sivil toplumun gücü büyük binalarda degˆil derin vicdanlarda tecelli eder. 

154 İSİMDEN OLUŞAN LİSTEDE

Eski AKP İstanbul İl Başkanı Selim Temurci, yazar Etyen Mahçupyan, 15 Temmuz Darbe Girişimi sırasında hayatını kaybeden Erol Olçok'un eşi Nihal Olçok, gazeteci Hakan Albayrak, Vahdettin İnce, Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Doğan Demir, AKP'den istifa eden Milat Gazetesi Yazarı Bayram Zilan, eski emniyet müdürü Mevlüt Demir, eski AKP'li Prof. Dr. Mustafa Baloğlu, eski YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan gibi isimler yer aldı. 1996 doğumlu Mustafa Cüneyt Topbaş, en genç kuruculardan oldu. En genç kurucu ise Türkiye'yi ilahi okuma yarışmasında temsil eden, 1997 doğumlu Muhammed Mustafa Çakmakçı oldu.

İlk belediyesini aldı

Kurucu üye Kulak, 31 Mart yerel seçimlerinde Karaman'ın Sarıveliler ilçesinde bağımsız belediye başkan adayı olmuş vesandıktan zaferle çıkmıştı. Kulak'ın Davutoğlu'nun partisine katılması ile Gelecek Partisi ilk belediyesini de almış oldu.

 

2-20191213105759.jpg

Editör: Wan Haber