CUMHURİYET BAYRAMI’NA DÜŞEN GÖLGE

Cumhuriyet tarihimizde bugüne kadar görülmemiş bir bayram yasağı yaşadık. Bunun böyle olmasını istemezdik. Neyse ki, yürüyüş, milletimizin ve milletimizin bağrından çıkan, kendi çocuklarımız, polislerimizin sağduyusu ile büyümeden, barikatların kendiliğinden aşılması ile çözülmüştür. Ancak Cumhuriyet Bayramı’nın üzerine de gölge düşürülmüştür.

Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında, polisle milleti karşı karşıya getiren yasak ve kurulan barikatların yıkılması üzerine açıklama üzerine açıklama yapılıyor. Konu ile ilgili olarak da tartışmalar sürüyor. Bu konunun daha uzun süre gündemde kalacağını ve olayların hafızalardan silinmeyeceğini sanıyoruz. Konuyu bugün biz de gündeme taşımak ve kurulan barikatların yıkılmasında nelerin etkili olduğunu sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Öncelikle herkes şunu çok iyi bilmelidir:

Bayramlar milletindir ve millet bu bayramları her yerde, her ortamda, coşku ile kutlayabilir. Bayramlara ne amaçla olursa olsun yasak getirilemez. Millet, bayrağı ile çocukları ile bir coşku içinde kendisine armağan edilen bayramı kutluyorsa, bu kutlamaları ortadan kaldırmaya yönelik alınan önlemler de eninde sonunda çöker. Nitekim 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na bu çöküşü hepimiz yaşadık ve gördük.

Polisin kurduğu barikatların yıkılmasında neler etkili oldu? Bunu görebilmek için, ön yargısız olarak olayları analiz etmekte yarar vardır. Biz, bunlara değineceğiz.

Öncelikle, ortaya konulan “yasak”milletin tepkisini çekmiştir. Bu nedenle alınan tüm önlemlere, yapılan tüm göz dağı konuşmalarına karşı Cumhuriyet Yürüyüşü beklenenden daha çok kalabalıkla, daha coşkulu olmuştur. Kalabalığa, polisin gücü de barikatları da yetersiz kalmıştır. Kaldı ki, bu kalabalık, marşlarla, Atatürk’ün posterleri ve Türk bayrakları ile meydanlara taşmıştır.

Şuraya çok dikkat ediniz;

Ortada polisi zor durumda bırakacak hiçbir zorlama olmamıştır. Polise saldırı gibi bir olayla da karşılaşılmamıştır. Bayramını kutlamaya gelenlerin elinde silah, kesici alet, taş, yumurta, sopa gibi hiçbir suç unsuru bulunmamıştır. Polisimizin de bunu çok iyi görüp, okumuş olması, milletle karşı karşıya gelinmemesinde etkili olmuştur. Ortada polis-millet dayanışmasından örneklerin sergilendiğini de izledik. Polis, su ve göz yaşartıcı gaz sıkmakta bile istem dışı hareket etmiştir. Bayramını coşku ile kutlamak isteyen milletine karşı çok duyarlı, nazik davranış sergilemiştir.

Polis de bu milletin içinden çıkmıştır. Karşısındaki kardeşidir, ablasıdır, babasıdır, yakınıdır. Kaldı ki, ortada bir karşılıklı savaş da yapılmıyor. Nitekim gösterileri sırasında bazı polislerin kepleri yere düştüğünde, göstericiler bunları yerden alıp, polislere vermiştir. Ortada bir dayanışma, bir kucaklaşma ve sevgi, saygı alışverişini de gördük.

Daha açık bir ifade ile polis ve millet kucaklaşmıştır. Başbakan Erdoğan’ın “Polis görevini yapmadı” suçlaması da bu nedenledir.

Bu kalabalığa, bu coşkuya barikatlar dayanabilir mi? Aslında, barikatların aşılmış olması, belki de çok daha can sıkıcı olayların meydana gelmesini önlemiştir. Biz, bunu böyle kabul ediyoruz, yorumluyoruz. Bu noktada polisi ve bayramını kutlamak isteyenleri suçlamak bize göre anlamsızdır ve konunun boyutunun başka yönlere taşınmasıdır. Zaten, Milli Bayramlara “yasak” konulmasına milletin gösterdiği tepkilerin halka halka büyümesi, milli birlik ve bütünlüğümüzü tehlikeye atıyor. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na bunu bir kez daha gördük ve yaşadık.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, bayram öncesi yayınladığı genelgede “Vatandaşların, bayramı istediği gibi coşkulu biçimde kutlaması için gereken önlemlerin alınmasını” istemesi bizce isabetlidir. Bundan neden korkuluyor, neden çekiniliyor? Bayramını kutlamaya gelen herkesin çeşitli suçlamalarla damgalanmak istemesi tehlikeli bir ayrımcılık olacaktır.