Çatak Kalkınma Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği (Çatak-Der) tarafından düzenlenen Çözüm süreci paneli gerçekleştirildi. Panelde konuşan gazeteci yazar Günay Aslan, ”Kendi kaderimize sahip çıkmalıyız. Çözüm sürecine sahip çıkmasak Ortadoğu’daki yangın buraya da sıçrar. Çözüm süreci Türkiye için hayati bir şanstır. Bu şansı tüm ilgili çevreler değerlendirmeliler” dedi.

İlhan Siyahtaş

Çatak-Der tarafından düzenlenen,  mödaretörlüğünü Çatak- Der Başkanı Mehmet Nuri Kıpçak’ın yaptığı panele konuşmacı olarak gazeteci yazar Günay Aslan, Van Kadın Derneği aktivistlerinden Zozan Özgökçe, Mazlum-Der Van Şubesi  Başkanı Yakup Aslan, Barış Anneleri Meclisi Üyesi Zekiye Kaya katıldı.
 

 "ARTIK BU SAVAŞ VE KİN YETER"
Barış Anneleri Meclisi Üyesi Zekiye Kaya, onurlu bir barış için somut adımların atılması gerektiğini söyledi. Kaya, “Artık hiçbir güç bizi oyalayamaz ve kandıramaz. Kanı kanla temizleyemezsiniz. Bu mücadelede çok ağır bedeller verdik. Bu bedeller sayesinde şuan Kürtçe konuşabiliyorum. Artık bu savaş ve kin yeter. Biz artık gençlerimizin cenazelerini taşımak istemiyoruz” dedi.

 

"BARIŞ UMUDUNU GÜÇLENDİRMEK DURUMUNDAYIZ"
 Son 30 yılda bu topraklarda şiddetle bir savaş yaşandığını, savaşta 40 bini aşkın insan hayatını kaybettiğini dile getiren Gazeteci Yazar Günay Aslan, “5 bin dolayında köy boşaltıldı. 5 milyona yakın insan yerinden yurdundan edildi. Yoksul Kürt köylüleri kitleler halinde zorla göç ettirildi. Gidenler gittikleri yerlerde yoksullukla, açlıkla ve baskıyla yüz yüze geldiler. Savaş döneminde onlarca kasaba ve birçok kente de harp edildi. Binlerce sivil insan devletin güvenlik güçleri ve para-militer çeteleri tarafından katledildi. Yüz binlerce insan işkencelerden geçirildi. On binlercesi tutsak edildi. Gazeteler, parti binaları, dernekler ateşe verildi. İnsan hakları savunucularına, sanatçılara, gazetecilere, yazarlara, siyasetçilere karşı periyodik suikastlar düzenlendi. Kısacası kirli savaş sürecinde bu ülkede herkes için altında ezildiği ağır bir yük haline getirildi. Savaş aynı zamanda halklarımızın bu topraklarda yüzyıllar boyu ürettiği bir arada yaşama iradesi ve kültürünü de darbeledi. Şimdi ama yaşanan bunca acı deneyime ve kayba rağmen bu savaşı sona erdirmek için ortaya çok önemli, hatta hayati bir fırsat çıkmış bulunuyor. İki yıldır devam eden ve 28 Şubat 2015 Dolmabahçe sarayında deklare edilen çözüm taslağıyla yeni bir aşamaya geçen çözüm sürecinin ortaya çıkardığı bu fırsatları iyi değerlendirmek, uzansak dokunacağımız kadar yakına gelen barış umudunu daha da güçlendirmek durumundayız. Kendi kaderimize sahip çıkmalıyız. Çözüm sürecine sahip çıkmasak Ortadoğu’daki yangın buraya da sıçrar. Çözüm süreci Türkiye için hayati bir şanstır. Bu şansı tüm ilgili çevreler değerlendirmeliler. Ayrıca Türkiye antidemokratik ve baskıcı tavrından vazgeçmelidir” diye konuştu.

 

 "TÜRKİYE İLE BAĞIMIZI AZALTMALIYIZ"
Toplumda Kürt milliyetçiliğini eriten yaklaşımlar ve dindarlık yayıldığını ileri süren VAKAD Aktivisti Zozan Özgökçe dikkat çekici konuşmasında şunları söyledi: “Sorun net olarak ortaya konmuş değil. Artık neredeyse çocuklarımıza Kürtçe isim bile vermiyoruz. Kürtler olarak konuşmalıyız ve irademize sahip çıkmalıyız. Kendi aramızdaki ötekileştirmeye son vermeliyiz. Futbol takımı tutar gibi ideolojik tartışmalara girmemeliyiz. Birbirimizi çok çabuk hain ilan edebiliyoruz. Bu yaklaşımlar bize zarar veriyor. Türkiye ile organik bağımızı azaltmalıyız. Uluslar arası camiada Kürtsüz Kürdistan yaratılmaya çalışılıyor. Bir Kürt olarak bunu hazmedemiyorum. Bir Kürt kadın aktivisti olarak zor durumda olan kadınları devletin sığınma evlerine bırakmam ve onların polislerine muhtaç olmam zoruma gidiyor. Gerilla ailelerinin gidip SYDV’den yardım talep etmesi beni üzüyor. Biz kendi kendimize yetebilmeliyiz. Artık bunu başarmalıyız.” 

 

"TÜRKİYE DEVLETİ MECBUR KALMASAYDI"
Konuşmasında Çözüm sürecinin kendilerini ümitlendirdiğini belirten MAZLUMDER Van Şube Başkanı Yakup Aslan, “ Bu sürecin uzun bir zamana yayılması bizi endişelendiriyor. Biran önce somut adımların atılması gerekir. Türkler eğer bizi kardeş olarak görüyorlarsa sahip oldukları hakları Kürtlere çok görmemeliler. Türkiye devleti mecbur kalmasaydı bugün böyle bir süreç olmazdı. Bugün Kürtçenin seçmeli ders olması bile silah zoruyla elde edildi. Çok ağır bedeller verildi. Bu nedenle kimse kürsülerden nutuk atarak bu hakları almadı” şeklinde konuştu.

Editör: Wan Haber