Boston Maratonu’nda bombalar patladıktan hemen sonra ünlü Merriam-Webster sözlüğünün yayın yönetmeni Peter Sokolowski, bu tür olaylardan sonra hep yaptığı gibi, sözlükte en çok bakılan sözcükleri takibe başladı. Yerel saatle 16:00 civarlarında “casualty (zayiat)” ilk sırada yer alırken saat 18:00’de ise “terrorism” en çok bakılan sözcük olmuş. Akşam saatlerinde bir ara ‘tragedy’nin oturduğu tahta gecenin ilerleyen saatlerinde beklenen konuk nihayet gelip yerleşmiş: ‘’Surreal’’.

Bunun en büyük nedeni hiç şüphesiz, televizyon habercilerinin, yaptıkları röportajlarda, trajediye tanık olanların genelde ‘sürreal’ sözcüğü ile yaşadıklarını anlatmasıydı. Sürrealizm, 20’nci yüzyıl başlarında, gerçeklikle ile hayal dünyası arasındaki sınırlar kaldırılırsa, ‘süper gerçekliğe’ ulaşılacağı inancıyla bir sanat akımı olarak doğdu. Ancak sözcük sonradan sanattan ve estetikten uzaklaşmaya başladı ve rasyonel olarak açıklayamadığımız böylesi büyük trajedileri anlatmaya yarayan bir jokere dönüştü. 

Ancak, ‘surreal’ sözcüğü, sadece Boston’da olan biten için değil, ‘haber kanalları’ ve özellikle de CNN’in bu trajedi hakkında yayınları için de geçen hafta boyunca sıklıkla kullanıldı.

Televizyon haberciliğinin atası CNN’in Boston Maratonu saldırısı sonrası yayınları ile ne anlatmaya çalıştığına kimse bir anlam verebilmiş değil. Olay yerinde canlı bağlantı kurulan muhabirlerin tamamı, özeti, ‘’Birşeyler oluyor ama ne oluyor bilmiyoruz’’ olan uzun konuşmalarla ‘açıklıyordu’ gördüklerini. Deneyimli Wolf Blitzer bile, ‘önemli şeyler oluyor ama nedir bilmiyoruz’ cümlesiyle ‘aydınlatıyordu’ biz izleyicileri. Komedyen Jon Stewart haklı olarak makaraya aldı CNN’i: ‘’Birşey bilmiyorsanız, niye haberini yapıyorsunuz?’’.

New York Times yazarı David Carr, ‘’Ne zaman büyük bir olay olsa içgüdüsel olarak CNN’e bakıyoruz önce. CNN’in iyi ve bu ilgiye değer olmasını istiyoruz. Ancak geçen hafta bu eğilimimiz büyük darbe aldı’’ diye yazdı. CNN’in dibe vurduğu an ise John King’in Çarşamba günü zanlının tutuklandığı yalanını, hiçbir kontrole tabi tutmadan canlı yayında SON DAKİKA haberi olarak açıklamasıyla yaşandı. Jeff Zucker’ın yayın yönetimine gelmesinden beri CNN’in en önemli haberi, elektriksiz kalan bir lüks yolcu gemisinin Karayipler’de rastgele sürüklenmesi oldu. ‘’CNN bu hafta o gemiye çok benziyordu’’ diyor Carr.

CNN, zanlı için Boston’da insan avı başlatılan Cuma günü, zanlının yakalandığı haberini veren ilk kanal olabilmek için polisin her hareketini canlı yayınladı. Mantıklı mantıksız, önemli önemsiz her detayı canlı yayınladı. Bu kontrolsüz yayın doğal olarak çok büyük hatalara ve gaflara yol açtı. En kötüsü de bu büyük efora rağmen zanlının yakalandığı haberini kamuoyu önce NBC’den duydu. CNN’in hataları Twitter’da ‘trending topic’ oldu. Haber kanalının kendisi böylesi bir trajedinin ortasında haber oldu.

Benim CNN ile tanışmam, sanıyorum bu yazıyı okuyanların çoğu kimse gibi 17 Ocak 1991 gece yarısıdır. Dayımın telefonuyla uyanıp TRT’yi açtığımızda (o günlerde televizyona TRT diyorduk), karşımızda binlerce bombanın füzenin semasını aydınlattığı Bağdat vardı. Bütün dünya gibi biz de o akşam Bağdat’ta olan biteni El Raşit Hotelinden canlı yayında gelişmeleri aktaran Bernard Shaw,  Peter Arnett ve John Halliman’dan takip ettik günlerce.

CNN, Bağdat’tan yayınıyla televizyon haberciliğinde yeni bir çığır açtı.  Savaşların canlı yayınladığı bir çağa girmiştik. Herkes CNN’i izliyordu. Öyle ki Saddam’ın bile Skud füzelerini ateşledikten sonra nereye düştüğünü görmek için CNN’i açtığı şakası yapılıyordu. ABD yönetimi veya generallerden çok CNN konuşuluyordu. Uydurma hiciv haberin atası The Onion’un çakma arşivindeki 18 Ocak 1991 tarihli manşeti, ‘’CNN birliklerini Körfez’e sevketti’’ şeklindeydi. Manşetin altında ise, ‘’Bu bir savaş’ açıklamasında bulunan CNN yöneticisi, ‘Saddam’ı defalarca uyarmıştık’ dedi’’ şeklinde spot yer alıyordu.          

CNN’in Körfez Savaşında oynadığı belirleyici rolden dolayı medya ve politik bilim çalışmaları literatürüne, ‘’anında canlı haberin, kamuoyunun bakışını, politik kararları, stratejileri ve hatta askeri taktikleri bile yönlendirebildiğini’’ savunan ‘’CNN Effect (CNN Etkisi)’’ diye bir kavram bile girdi.

1990’lı yıllarda CNN’e ABD’de ilk rakipler çıkmaya başladı. Bugün ABD’de kablolu yayında 24 saat canlı haberciliği domine eden CNN, MSNBC ve Fox News’e, ‘’Big 3 (Üç Büyükler)’’ diyorlar. 11 Eylül olayı ve akabinde Irak Savaşı Fox News’i ABD’nin hem en çok seyredilen hem de en çok tartışılan haber kanalı haline getirdi. Obama’nın yükselişi ve akabinde başkan seçilmesi ise başından beri kendisini destekleyen MSNBC’nin yıldızını parlattı. 

MSNBC News sol Demokrat tabana hitap ederken, Fox News tutucu Cumhuriyetçi kesim çizgisinde yayın yapıyor. CNN’in kime hitap ettiğini araştıran birçok akademik medya çalışması var; tam bir sonuç yok. Son başkanlık seçimi öncesinde CNN’in tarafsız iddialı haberciliği, sol seçmene hitap eden MSNBC News ile sağ seçmene hitap eden Fox News’in ‘ultra ideolojik’ haber sunumuyla rekabet etmekte büyük güçlük yaşadı. Bitaraf olmaya çalışan CNN, reytinglerde bertaraf oldu. Çareyi,  eğlence ve magazine daha meraklı, bu alanlarda çalışmış Jeff Zucker’ı genel müdür yapmada aradı. Ancak, Ocak ayında başlayan Zucker dönemi, CNN’in özellikle dahili kanalının itibarını daha da geriletti.

CNN International kanalının durumu ise ABD içine yayın yapanınkinden daha iyi. Hong Kong, Abu Dabi, Londra ve Atlanta’dan dört vardiya dünyayı yansıtıyorlar. CNN International hala kürenin bir numaralı TV haber kanalı. Dünyadaki ırk, renk, din çeşitliliğini yansıtan sunucuları, asla ‘günaydın’, ‘iyi geceler’ ve benzeri ifadeler kullanmıyor.  Merhaba merhaba, eyvallah eyvallah... 

Tabii ki ‘CNN Effect’ ile kendine gelen küresel aktörler de kendi küresel haber kanallarını kurmakta gecikmediler. Kasım 1997’de BBC News 24 saat haber yayınına başladı. Almanların Deutche Well’i vardı. İngilizce 24 saat habere başladı. Ruslar 2005 yılında Russia Today (RT) adlı 24 saat İngilizce haber kanalını yayına soktular. Çinliler resmi kanal CCTV (China Central Television) ile alana girdi. Yine, 2009 yılında Japon resmi televizyonu, ‘NHK World’ adıyla 24 saat İngilizce yayına başladı. Fransa ise 2004 yılından beri France 24 ile ‘’ben de varım’’ diyor. Ve nihayet TRT de, TRT News ile küresel haber akışında pay kapma mücadelesine girdi. Ancak bu kanalların hiçbiri, 1996 yılında Katar’ın Doha şehrinde kurulan El Cezire kadar CNN’in uluslararası hegemonyasını tehdit etmiyor. Üstelik ‘Arap Baharı’nda oynadığı rolden dolayı ‘Al Jazeera Effect’ kavramı bile oluştu.

Buna rağmen bütün bu kanallar, nihayetinde hala bir CNN International taklidi olmaktan öteye gidemedi. Birçoğunun içerik olarak olmasa da sunum olarak henüz kendisini ve küresel sahnesini bulduğu söylenemez.

Cable News Network’ün(CNN), ABD’nin Atlanta şehrinde, dünyanın ilk ‘’24 saat haber kanalı’’ olarak yayına başladığı 1 Haziran 1980 günü, kanalın kurucusu Ted Turner, ‘’Göreceksiniz, haberleri uyduya göndereceğiz ve Rusya’ya ışınlayacağız. Ve dünyaya barışı getireceğiz. Ve bu süreçte çok zengin olacağız’’ demişti. Kanalı daha sonra Time Warner’a satan Ted Turner çok zengin oldu. Hem uydudan yayına başlayan CNN Rusya’dan da izlenebilir hale geldi. Ancak, Dünyaya barış gelmiş değil. En azından henüz CNN’de haberini görmedik.

Turner’ın konuşmasındaki diğer cümlesi ise çok daha iddialıydı: ‘’Dünyanın sonuna kadar yayındayız. Kıyameti de canlı yayınlayacağız ve bu son yayınımız olacak. O programımızı bitirirken de, ‘’Nearer, my God, to Thee (Tanrım sana geliyorum)’’ ilahisini çalacağız.’’

Hadi bakalım..!  

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                             *  t24.com.tr