Türkiye emekçiler için tam bir cehenneme dönüştü. Bu alanda örgütsüz ve etkisiz kalınması sömürüyü daha da artırıyor. Solun etkisizliği ise başka bir sorun olarak duruyor. CHP emek alanında daha aktif bir rol almak için harekete geçti.   CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba Emek Bürosu projesini anlattı.

İşte o söyleşi:

CHP Mayıs ayında Emek Büroları projesini açıkladı. Projeyi anlatır mısınız?
 
Merkezi emek bürosunu genel merkezimizde inşa ediyoruz. Akademisyenler, sendikal mücadelede var olan isimler aramızda. PM ve meclis gurubumuzda bu alana dair çalışmalar yürütmüş, emek vermiş arkadaşlarımız bizimle. Bu yapıyor oluştururken kendi kafamıza göre yapmadık. KESK’den Türk-İş’den, Kamu-İş’den DİSK’den isimler istedik. Bu arkadaşlarımızla birlikte çalışıyoruz. Bu arkadaşlarımızla birlikte Türkiye’de verilen emek mücadelesine hem fikri hem de pratik bir katkı koymak istiyoruz.

Emek bürosunun çalışma alanını nasıl tarif ediyorsunuz?

Türkiye’de giderek güç kaybeden sendikal mücadeleye destek olmak kuşkusuz görevimiz. Ama şöyle düşünün; Türkiye’de işçilerin sadece yüzde 10-11 civarında bir kesimi örgütlü. Esas görev bu yapı dışındakileri örgütlemek olmalı diye düşünüyoruz. Sendikasız, güvencesiz çalışanların sorunlarını, haklarını, çalışma koşullarını düzeltmeyi hedef almak durumundayız. Türkiye’de emek alanında en büyük problem güvencesiz çalışanlar. Bu alan önemli. Kara yollarındaki kadrolu işçinin sorunları ile orada örgütlü bulunan sendika iyi kötü çözüm bulmaya çalışıyor. Ama taşeron olarak çalışanlar sahipsiz. Biz sahipsiz kalanların güvencesi olmayı hedefliyoruz.

Bu çalışmanın yerel ayakları olacak mı?

Kuşkusuz bir mücadele alanı tarif ediyorsanız olmak zorunda. Merkezi emek bürosu Genel Merkezde örgütlenirken iz düşümleri de aynı dönem içinde illerde örgütlenecek. İl emek bürosu olarak örgütlenecek. İllerde kamu ya da işçi sendikalarından da temsilcilerin olacağı bürolar oluşturacağız. Bu bürolarımız bölgedeki emek alanına dair her sorunun muhatabı olacaklar.

Burada şunu da belirtmek isterim ki CHP kendine yakın ya da bağlı sendikal çalışmalar istemiyor. Biz yeni bir sendika kurulsun ya da şu sendikaya üye olun diye hiç bir üyemize çağrımız asla olmayacak. Arkadaşlarımız hangi sendikaya üye ise oradan mücadele devam etsinler, bizim çalışmalarımıza oralardan katılsınlar isteriz. Biz esas olarak o örgütleri, yapıları güçlendirmek istiyoruz.

Bu proje parti organlarında ve örgütte nasıl karşılandı?

Büyük bir heyecanla sahiplenme olduğunu rahatlıkla ifade edbilirim. PM’de ve MYK’da yaptığımız tartışmalarda çok ciddi katkılar aldık. Örgütümüzden de çok olumlu mesejlar aldık. Bir beklenti oluştu bu beklentiye yanıt vermek de bizim sorumluluğumuzda. Bu arada benden önce bu görevde bulunan İzzet Çetin ve Yakup Akkaya ve diğer arkadaşlarımın katkılarını unutmamak gerekiyor. Onlar önemli adımlar attılar. Şimdi biz bu süreci Genel Başkanların ömrü ile sınırlı kalmayacak kurumsal hale getirmeye çalışıyoruz. Sonbahar’da gerçekleştirmeyi hedeflediğimiz Emek Kurultayı ile de bu alanda önemli bir adım atmış olacağız.

CHP’nin bu çalışmadan beklentisi nedir?

Sol partiler zayıf diye konuşup duruyoruz. Aslında zayıflayan tek başına sol partiler değil. Sola hayat veren damarların zayıflamış olduğunu görmeliyiz. Sendikalar dernekler vakıflar güçlü olmalı. O yapılar güçlü olursa ancak sol partiler de güçlü olur. 1977 yılında DİSK’in üye sayısına bakın şimdiki sayısına bakın. Bu örgütler güçlü hale gelebilirse toplamda Türkiye’de sol güçlenmeye başlar. AKP yüzde 49 oy alıyor ve çok güçlü deniyor. Aslında bu doğru değil. Güçlü olan o partinin kendisi değil. Temsilcisi olduğu siyasi yapı güçlü. Bu siyasetin ENSAR’ı TÜRGEV’i, SETA’sı, sendikaları güçlü. Basını, sermayesi, STK’si güçlü.

Sosyalistlere, sosyal demokratlara bakınca durumun çok iç açıcı olmadığını görmek zor olmayacaktır. Bu yapıların çok yönlü güçlendirmeye ihtiyacı. Bu da sadece CHP’nin sorumluluğu değil.

CHP bu süreçteki rolünü nasıl tarif ediyor?

Hatırlarsanız Genel Başkanımızın Kemal Kılıçdaroğlu’nun katılımı ile büyük bir buluşma gerçekleştirdik. Sonra bu buluşmaları bölgelere de yaydık. Evet Türkiye’nin temel sorunlarına yanıt üretmede, AKP uygulamalarına karşı göreve talip olmak gerek dedik. Bunu yapanlarla birlikte olalım istedik. Biz biliyoruz ki Türkiye’nin içinde bulunduğu demokrasi ve özgürlük sorunu sadece bize ait bir sorun değil. Bu konuda birlikte yürüme ve mücadele iradesi gösteriyor, çağrısı yapıyoruz.

Her alanda örgütlenmeliyiz

Biz biliyoruz ki Türkiye’de STK’lar güçlenmeden, inisiyatifli hale gelmeden gerçek anlamda demokrasi gelemeyecektir. Her konuda mücadele vermek için, söz söylemek için örgütlere ihtiyacımızın olduğunu kavramalıyız. Avrupa’da her insan birden fazla örgüte üye. Türkiye’de STK’ya üyelik oranlarına baktığımızda sosyal demokrat arkadaşlarımızın oranlarının istediğimiz düzeyde olmadığını görüyoruz. Kendine yakın derneklere üye olmalı. Yöre derneği, hak arama derneğine, meslek birliklerine üye olmalı ve aktif görev yürütmeli. Avrupa’da sosyal demokrat anlayıştan en önemli ayraç noktamız maalesef bu.

Örneğin önümüzdeki dönem en önemli mücadele merkezlerinden biri ekoloji mücadelesi üzerinden gelişecek. Şimdi Cerattepe’yi düşünün. Yeşil Artvin Derneği olmasa idi Artvin’deki mücadele bu noktaya gelebilir miydi? Hiçbir parti bunu yapamazdı. Bizim de tam olarak görevimizde bu yapıların önlerini açmak, faaliyete bulunmayı özendirmek olmalı.
 
KAYNAK: BİRGÜN

Editör: Wan Haber