VAN – Muradiye Şelalesi’nden dönüyorduk. Çevre Derneği (ÇEVDER) Başkanı Ali Kalçık, HES’leri göstermişti. “Burada 3 tane termik santral var” demişti. bu santraller nedeniyle yaklaşık 24 kilometrelik mesafe kapalı alana alınmış, sudaki canlıların ve çevredeki köylülerin yaşamına müdahale edilmiş. ali Kalçık, şöyle anlatıyor:

“HES’ler yapılırken devletten bir taahhütname alınıyor. Mesela aylık 10 megavat enerji vereceğim diyor. Yaz aylarında hem buharlaşmadan hem de tarımsal sulamadan dolayı ayrıca su kaynağının azalmasından dolayı su debisi düşüyor. Su debisi düşünce HES’ler can suyu da vermiyor. Bu da suda yaşayan binlerce canlının katledilmesine neden oluyor. Ayrıca burada yaşayan insanların mağdur edilmesine neden oluyor. Bizim çok önem verdiğimiz İnci Kefali balıklarımız var. Nisan ve Temmuz ayları inci kefalinin üreme dönemdir. Can suyu olmadığında binlerce inci kefalinin öldüğüne tanık olduk.”

Şeytan Köprüsü’nden akan su, eski canlılığını yitirmişti. Mevsim, suyun az akmasına nedendi ama esas sorun HES’lerdi. Ali Kalçık, buradan akan suyun Van Gölü’nü besleyen en önemli kaynak olduğunu da ekliyor sözlerine.

MİS GİBİ KOKAN YER!

Ali Kalçık, HES’lerin sudaki canlılara ve çevre köylerine verdiği zararı anlattıktan sonra, “Seni mis gibi kokan bir yere götüreceğim” demişti. Ama daha arabanın kapılarını açmadan feci bir lağım kokusuyla karşılaştık. Van Gölü’ne yaklaşık 400 metre uzaktaydık. Açıkçası arabadan çıkmak, göle doğru yürümek hiç gelmedi içimden. Ama yine de Kalçık’ın peşine düştüm.

Her adımda insanın başının dönmesine neden olan lağım kokusuna yaklaşıyorduk. Ama bu mahallede yaşayanlar bu kokuya olan duyarlılığı yitirmiş gibiydi. İleride, ağaçların arasındaki mini futbol sahasında gençler top oynuyordu. Otlak alanda iki çocuk büyük baş hayvanlarını bekliyorlardı. Bir termostan doldurdukları çayı keyifle içiyorlardı.
Uzun bir kumsala çıktık Ali Kalçık’la. Sahilde pinekleyen ya da çöplerden beslenen yüzlerce martı birden havalandı. Kumsaldaki çöplerin arasından gri, iri taneli kumlar seçiliyordu. Ali Kalçık, “1990’lı yıllara kadar bu kumsalda yüzüyorduk” diyor. Bu kumsalın tertemiz olduğunu düşünmek o kadar zor ki. Her türden evsel atık bir çöplüğe dönüştürmüştü bir zamanlar insanların güneşlendiği kumsalı. Buradaki çöpler, yıllardır toplanmadığı için birikmiş, kumsal kendiliğinden bir çöplüğe dönüşmüştü.

SU DEĞİL, KANALİZASYON

Lağım kokusu burada daha yoğun. Kalçık önümden yürüyor. Kumlara ve çöplere bata çıka onu takip ediyorum. Yaklaşık 300 metre sonra, göle akan bir derenin önünde durup beni bekliyor. “İşte, kokunun kaynağı burasıdır” diyor, ben yanına yaklaşınca.

Çamur gibi bir su akıyor göle. “Bu su değil, kanalizasyondur” diyor Kalçık. Çamur gibi akan suyun geldiği bölgeyi gösteren Kalçık, “Arıtmama tesisleri işte şurada. Bu lağım oradan geliyor” diyor. Arıtma tesisine “arıtmama” demeyi tercih ediyor Kalçık. Çünkü dediğine göre 1970’li yıllardan kalma tesis, hiçbir şeyi arıtmıyor, “baskılama yöntemi” dediği bir yöntemle pisliği parçalayıp doğrudan göle akıtıyor.

REKTÖR BİLİMSEL RAPOR İSTEDİ

Kokudan başım dönüyor ve bir an önce buradan gitmek, elimi yüzümü yıkamak ve konuyla ilgili sahiden mis gibi kokan bir ortamda konuşmak istiyorum. Ama Ali Kalçık çocukluğunda yüzdüğü suların kirletilmesinden dolayı o kadar öfkeli ki kokuyu duymuyor adeta.

100. Yıl Üniversitesi Rektörü Peyami Battal yakın zamanda, Van Gölü’nün kirletildiğini ileri sürenlerin bilimsel bir rapor hazırlamasını istemiş. Kalçık, “Üniversite dururken ben mi bilimsel rapor hazırlayacağım? Ben rapor hazırlayacaksam üniversite ne işe yarıyor?” diye soruyor ve ekliyor: “Bir de Van Gölü’ndeki kirliliğin mevsimsel olduğunu ileri sürmüş. Bunlar yalan, hiçbiri doğru değil. Bağımsız bilim insanlarının hazırladığı rapora göre Van Gölü bu hızla kirlenmeye devam ederse, 25 yıl sonra boş bir çukur olacak, göl diye bir şey kalamayacak.”

‘ÇOCUKLARA MİRAS OLARAK BATAKLIK KALACAK’

Kalçık şunları söylüyor: “Bu gördüğünüz herhangi bir dere, akarsu değil, kanalizasyon. Saniyede 1800 litre kanalizasyon akıyor göle. Bunun arıtılması, temiz su olarak göle akması gerekiyor. Belediyeler tasarruf amaçlı ya da elektrik borcundan dolayı arıtmaları çalıştırmıyor ve böylesi bir vahşet yaşanıyor. Van Gölü’nün çevresinde yaklaşık 1 milyon 200 bin insanın doğrudan göle etkisi oluyor. Yaklaşık 6 bin kamyon evsel atık açıktan akıtılıyor göle. Bunun önüne geçilmezse göl kalmayacak.”

Kalçık, çevredeki ilçelerden 19 akarsuyun gölü beslediğini söylüyor. Ancak göle akan akarsular da herhangi bir arıtmadan geçmediği için tonlarca çöpü, atığı göle akıtarak kirletiyor. Kalçık, anlattıkça öfkeleniyor: “Van denizi yoksa Van’ın da bir kıymeti olmaz. Van’a hayat veren göldür. Çocuklarımıza miras bırakmak istediğimiz göl, böyle devam ederse utanç verici bir bataklığa dönüşecek.”

SİNEKLER İÇİN 2 TON İLAÇ

Ali Kalçık, göl civarında sineklere karşı yapılan ilaçlamaya da karşı çıkıyor ve bu ilaçlamanın canlılara zararlarından söz ediyor:
“İskele civarında sinekle mücadele adı altında 2 tona yakın ilaçlama yapılıyor. Bu ilaçlamadan dolayı balık da kuş da ölüyor. Sineklerden rahatsız olduğumuz için ilaçlama yapılıyor ama esas olarak gölün temiz tutulması gerekiyor. Göl temiz tutulursa bu kadar sinek de olmaz. Sinekler sazlıklarda olur ve onların da ekolojik sisteme ciddi katkısı vardır.”

Piknikçilerin geride bıraktığı çöpler ile bürokratların çevre konusundaki duyarsızlığından şikayetçi olan Kalçık, “Piknikçiler geldikleri yerde pislikten, çöpten rahatsız oluyor ama giderken kendisi de çöpünü bırakıp gidiyor ve bu çöpler göle gidiyor. Çevreyi temiz tutma kültürü gelişmediği için yaşanıyor bunlar. Bölgenin, ülkenin sembolüdür ve bunun bataklığa dönüşmesi çevreciler için bir evlat acısı gibidir. Bürokratlar da duyarsız, bugüne kadar kayda değer hiçbir çalışma yapmadı Van Gölü için. Van gölüne sahip çıkmamak, Van’a hizmet etmemek anlamına gelir” diyor.

‘YEŞİL VAN GİTTİ BETON VAN GELDİ’

Bir vakitler Van’ın yeşil bir şehir olduğuna, evlerin bahçelerin içinde olduğuna dikkat çeken Ali Kalçık, zamanla şehrin betona teslim edildiğini söylüyor. Van’ı yeşillendirme çalışmalarının ise belediyelere kayyım atandıktan sonra durduğunu belirtiyor.

Kayyım atanmadan önce İpekyolu Belediyesi, Erek Dağı’nı ağaçlandırma kararı almış. Ağaçlandırmaya Sarmaç köyünden başlamışlar. Bu köyden başlamalarının nedeni ise burada suyun olması ve Said Kürdi’nin kaçak yaşadığı dönem buradaki bir mağarada yaşamış olması. İlk etapta 15 bin fidan dikilmiş. Fidanların etrafı hayvanlara karşı tel örgülerle çevrilmiş, sulama tesisatı kurulmuş ve bir de görevli tahsis edilmiş. Belediyeye kayyım atanınca görevli geri çekilmiş, sulama yapılmamış bir daha. Kalçık’ın dediğine göre sahipsiz kalan fidanlar hayvanlar tarafından yenmiş ve bir süre sonra kurumaya başlamışlar. “Dikilen fidanların yüzde 90’ı bakımsızlıktan kurudu. Eğer tasarruf amacıyla sahipsiz bırakıldıysa fidanlar, bu tasarruf değil, yeşile düşman olmaktır.”

Ali Kalçık, bir diğer ağaçlandırma olayının nasıl sonuçsuz kaldığını ise şu sözlerle ifade ediyor: “Van Genç İş Adamları’nca Erek Dağı’nın yamacındaki 700 bin dönüm arazinin yeşillendirileceği vaat edilmişti. İlk etapta ciddi bir ağaçlandırma yapıldı. Elma ceviz, badem ağaçları dikildi. Son süreçteki siyasal durumdan bunlar da etkilendi, bazıları FETÖ’den tutuklandı ve ağaçlandırılan bu alan da sahipsiz kaldı. Kayyım olarak atananlar da ilgilenmediler bu yeşil alanla. Çevre koruma Daire Başkanlığı, Orman Müdürlüğü de ilgilenmedi yeşil alanla ve talan edildi, yok edildi. Bu olay, çevreye, ağaca, yeşile ne kadar düşman olduğunun somut göstergesidir.”

YAŞAR KEMAL’İN TARİF ETTİĞİ MAVİ

Göl kenarından ayrılırken gençler hâlâ top oynuyor, hayvanlarını otlatan çocuklar da çaylarını içiyorlardı. Ali Kalçık, Vanlı Yaşar Kemal’in Van Gölü’nün mavisini anlatan sözlerini aktarıyor bana. Yaşar Kemal, şöyle demişti: “Dünyada hiçbir göl, hiçbir deniz, hiçbir su Van Gölü’nün maviliğinde olamaz. Masmavi… deli eden bir mavilik. Ne gökyüzünde vardır öyle bir mavi, ne de başka bir yerde. Bir tek mavi uyar bu maviye: Diyarbakır ovasındaki çiçeklerin mavisi. Bir de bir camı kırıp kesitine bakın, işte o mavi.”

Yaşar Kemal’in bu kadar güzel anlattığı Van Gölü mavisi yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Ali Kalçık ve diğer çevreciler, birer Don Kişot gibi mücadele ediyorlar ama devlet kapıları, üniversitelerin kapıları duvar olmuş. Belki Vanlılara ve çevre dostlarına kalıyor temiz bir Van Gölü’nü gelecek kuşaklara bırakmak. (KAYNAK: GAZETE DUVAR)

Editör: Wan Haber