İki üç gün sonra 
Evet... Evet... 2-3 gün sonra.
Şu refarandumu oylayayacağız.
'EVET' ve 'HAYIR' ... iki cephenin de 'dünyanın sonu'gibi baktıkları referandum.
Ya peki durum bukadar vahim mi?
Hiç sanmıyorum.
Yani, cehennem sanıldığı kadar sıcak olmasa gerek.
Bunu dün söyledim, bugün de altını kalın çizgilerle çizerek teyid ediyorum.
"Sonuç ne çıkarsa çıksın, hiçbirşey için dünyanın sonu değil."
Fakat bu durum, bizlerin bu seçimde alakasız kalacağımız anlamına gelmez.
Hal böyle iken, bu referanduma herkes kendi penceresinden bakmak zorunda.
Özellikle de biz kürtler...
Zira bunun için binlerce sebebimiz var.
Her kesim farklı baksa da biz kürtler daha farklı bakmalıyız.

Yüzyıllardır, padişahlık döneminden tutun da tek parti yönetimlerine kadar,
Tek partili rejimlerinden tutun da darbe rejimlerine kadar,
Hatta ve hatta halifelik dönemlerinde dahi nüfusunun %90 Sunni olan kürtlerin maruz kaldığı muameleye bakın.

'Ötekileştirme, yoksayma, zülüm ve inkardan'başka bir yaklaşım sergilendi mi..!
İşte, Zilan, Dersim, 33 kurşun, Roboski. Vs.vs.vs.

Eüri oturup doğru konuşalım.

Tüm önyargılardan ve duygusal reaksiyonlardan uzak.
Yani yıllardır bu mücadelede başta evlatları olmak üzere herşeyini kaybeden kürtler için diyorum.
Şimdi parlamenter sistemde yaşasak ne olur, başkanlık sistemiyle yönetilsek ne olur?

Bir ulusalcı ya da bir CHP'linin "Kemalist ruh Çökecek, 95 yıllık cumhuriyet rejimi tarihe karışacak" gibi kaygıları olabilir.

Aşırı milliyetçi güçlerin "türklük hayali bitti" gibi korkuları olabilir...

Kürt siyasetine dönem dönem gözkırpıp, milletvekili, belediye başkanlığı vesaire beklentileri içinde olanların farklı hesapları olabilir.

Hatta ve hatta günün şartlarına göre kendi menfaatleri ugruna duruş sergileyenler hayal tacirliği yapabilir. 

İrili ufaklı partilerin siyasi hayatları son bulabilir.

Ammma velakin.
Böylesi kirli ve entrika dolu ilişkiler içinde acı çeken, evlatlarını kaybeden Kürtler ne yapmalı?
Yani 'HAYIR' çıksa  parlamenter sistem devam etse ya da 'EVET' çıksa başkanlık sistemine geçilse, biz kürtler için değişecek olan ne?
Şartlar ve koşullar ne olursa olsun kürdün kamburu sırtında değil mi?.

İNKAR ÇÖZÜM DEĞİL

Haaa... madalyonun bir de arka yüzü var.
Yani merkezi iktidar cephesi...
Varsayalım 'EVET' çıktı ve ülkede başkanlık sistemine geçildi.
Ya da 'HAYIR' çıktı parlamenter sistemle devam edildi. 

İki durumda da bu ülkenin temel ve birinci önceliği huzur ve istikrardır. 

Ortadoğu'da bu gelişmeler yaşanırken,ülkede varolan konsepti devam ettirmek, ülkeyi içinden çıkılmaz kaos ortamına sürükler.

Emperyal devletlerin de Türkiye için arzuladıkları durum budur.
Hal böyle iken, referandumda sonuç ne çıkarsa çıksın, yeni bir sayfaya ihtiyaç vardır.

Halkın beklentisi bu yöndedir.

40 yıllık adı konulmamış savaşta Türkiye Halklarının çektiği acıları bilen bilir...

Devlet otoritesi bunu çok iyi okumak zorundadır.

Sandık sonucu ne olursa olsun halkın tercihine saygı duymak zorundadır.

 'HAYIR' çıkması durumunda, kin ve husumet gütme, ya da 'EVET' çıkması durumunda zafer sarhoşluğuna kapılıp varolan konsepti derinleştirmek Ankara'ya fayda sağlamaz.

Yeni bir sayfa açılmalı.

Bedeli ne olursa olsun'barış-uzlaşı ve kardeşliği'esas alan yeni bir sayfa.

Aksi bir anlayış varolan savaş ortamını derinleştirir. ..
Çünkü;
Bu insanların birinci öncelikleri 'rejim şekli' değil bu insanların en temel önceliği yaşam hakkıdır. 
Kimliğidir. 
Dilidir.
Sonrasında,çocuklarının geleceğidir.

"Ben Çocuklarımı bu ateş çemberinden nasıl kurtarabilirim" onun derdindeler.

Kimileri, tercihlerini, siyaset geleceğinden, rant'tan, ihaleden, sermayeden yana kullanabilir, ama yıllardır büyük bedeller ödeyen halkın böyle bir lüksü olamaz.

Bu insanların yaşadığı coğrafyada ana kuzuları ölüyor.
Köyler,kasabalar, ilçeler ve şehirler yakılıp yıkılıyor.

Siyasetçiler, seçilmişler tutuklanıyor.
Mahpus damları tıka basa kürt gazeteci ve aydınlarla dolu.

Geleceğe dair zerre kadar umutları yok.

İşte budur ol mesele...

Yani aslolan rejimin ne olup olmadığı değil.

Aslolan, ortak temelde bir arada yaşayabilme isteğidir.