Kime dokunsak eksik kalır cümleler, nereye dönsek bir acı bekler bizi...
 
Burası Kürdistan coğrafyası yanılmadınız efendim!
 
Burada her köşe başında bir ölü(m), her sokakta bir faili meçhul bekler sizi! Her evin pencere kenarında bekleyen birileri, her akşam yüreği ağzında anneler var bu sokakta!
 
Bu sokak Kürdistan, yanılmadınız efendim!
 
Burada çocuklar babalardan önce ölür, babalar sessiz sedasız defnedilir! Burada kadınlar yalnız, çocuklar yalınayaktır!
 
Bu sokak Kürdistan, yanılmadınız efendim!
 
Yüreği ağzında bir kız çocuğu var şu karşıki evde, her gece aynı saatte bekler babasını! Az ileride bir kadın var hani görüyor musunuz, tam 10 yıldır bekler kocasını! Bir adam var hani kederli, karısı yüzüne bakmaya utanır, zira tam da 12’den vurmuştur devletin “akil” namus kafası!
 
Bu sokak Kürdistan, yanılmadınız efendim!
 
Bu sokakta anneler evlatlarının kemiklerini, babalar kederli yüzlerini soğutacak bir nefes ararlar! Çocuklar yalnızdır bu sokakta...
 
Devlet der ki “15 yaşındaki çocuklar kandırılıp dağa kaçırılıyorlar!” Çocuklar der ki, “Biz çocukluğumuzda “Türküz” diye kandırıldık. Mutsuzluklarımız üzerine mutluluklar inşa etmeye çalıştık. Sonra Kürt olmanın peşine takıldık. Hangimiz firar, hangimiz tutsak, hangimiz özgürüz bilmiyoruz artık!”
 
Yalanının biri bin para bu sokakta;
 
Bu sokak Kürdistan, yanılmadınız efendim!
 
Yine aynı sokak, yine Kürdistan... Bir sabah yeğeniyle evinden çıkan bir gazeteci hayal edin. Tek derdi gerçekleri yazmak olan bir gazeteci! Kurşunlanarak faili belli bir meçhule karışan bir gazeteci! Hafız Akdemir’i düşünün.
 
Tarih o güne şöyle bir not düşecekti:
 
“8 Haziran 1992'de Diyarbakır'da Özgür Gündem bürosuna giderken silahlı saldırıya uğradı. Öldü, 27 yaşındaydı. Diyarbakırlıydı, 1964'te doğdu. Annesi evde altı çocuğunu büyütmek için çalıştı, babası mahalle bakkallığı yaparak evin geçimini sağladı. Hafız, 24 yaşında babasını kaybetti.
 
Liseyi bitirmeden tutuklandı, cezaevinden çıkınca Ekim 1991'de Diyarbakır'da haftalık Yeni Ülke gazetesinde gazeteciliğe başladı. Sonra Özgür Gündem'in Diyarbakır muhabiri oldu.
 
Hafız Akdemir cinayeti sekiz yıl "faili meçhul" kaldıktan sonra Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 2000'de başlatılan 31 sanıklı Hizbullah Ana Davası'na konu olan 188 cinayet arasında yer aldı. Cinayetle ilgili Hizbullah sanığı Fuat Balca kendisinin gözcülük yaptığını, Mahmut Kaya'nın eylem talimatını verip silah temin ettiğini, "Hüseyin" kod adlı Cihan Yıldız'ın tetiği çektiğini söyledi.
 
Olayın tanığı, Akdemir'in yeğeni Veysi Polat ve Avukat Sedat Çınar olayı anlatıyor:
 
Yeğeni Veysi Polat:
 
“Dayım Eskişehir Cezaevi'nde 52 gün açlık grevinde kaldığı için tahliye olunca üç ay tedavi gördü. O dönemden sonra dayımla bir sene aynı evdeydik ve okul dışındaki zamanımı da onunla gazetede geçirdim.
8 Haziran'da 08.30'da evden çıktık, 150 metre sonra yolda Palu Fırını'nın önünde, karşıdan bir el arabası geldi. Arabaya yol vermek için Hafız sağa ben sola geçtim, yürüdük.
Birkaç adım önündeyken Hafız'a dönüp baktığım anda silah patladı. 20'li yaşlarında bir erkek, profesyonelce ensesine tek el ateş etti. Hafız katilini görmedi.
Dayım yüz üstü düşerken ben bağırınca, tetikçi ayağıma ateş etti ve kaçmaya başladı. Ben de kovaladım. Katili elimden kaçırdığımı anlayınca hemen taksiyle dayımın yanına döndüm.
Hafız yerdeydi ve başucunda birileri toplanmıştı. Kitabı yere düşmüş, gözlüğü parçalanmıştı. Hafız'ı var gücümle taksiye çektim. Yolda kafası dizimdeydi, alnından kan geliyordu...”
 
Düşünün; henüz 20’li yaşlarında; aşkın, hasretin, özlemin, güzelliğin gebe olduğu yaşlar...
 
Bu sokak Kürdistan, yanılmadınız efendim, burada ölüm erken çalar kapılarımızı!
 
Düşünün siz barış süreci diyeceksiniz, sonra öğrencisini azarlayan bir öğretmen edasıyla Diyarbakır’a gelip Kürtlere parmak sallayıp azarlayacaksınız, en çok Lice’yi konuşup 1 saatlik mesafe uzaklıktaki Lice’ye uğramadan gideceksiniz. Sonra düşünün siz “15 yaşındaki çocuklar zorla PKK’ye kaçırılıyor” diyeceksiniz ve sizin askerleriniz gencecik bedenlere arkadan vurarak öldürecek. Gencecik bedenler toprağa düşerken; annelere “ez qurbana birîna te bim.” (ben yarana kurban olayım) sözü ve koca bir acı kalacak!
 
Bu sokak Kürdistan, yanılmadınız efendim!
 
Ben küçük bir kız çocuğuyum hayal edin. 8,5 yıl sonra babasına kavuşmuş, babası gelecek diye Ağrı’nın soğuk bir kış gecesinde yalınayak buz gibi kara aldırmadan dışarı koşmuş, yalınayak olduğunu unutmuş!... Düşünün öyle, hadi hayal edin. Babasının kalabalık içinde onu fark edip kucağına aldığını ve karın eriyerek kışın nasıl bahara döndüğünü düşünün!...
 
Bu sokak Kürdistan, yanılmadınız efendim!
 
Bu sokakta hayaller yarım, sevinçler eksik, acılar daimdir!...