İdrar yolu taş hastalığı ile ilgili açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Erim Erdem, idrar yolunda görülen taşların oluşumunun yerlerinin böbrekler olduğunu söyledi. Bir kısım taşların henüz küçükken idrar kanallarından atıldığını, bir grubun ise daha büyükken idrar kanallarına düşerek kanalın dar yerlerinden birinde takılarak idrar akışını engelleyebildiğini vurgulayan Erdem, "Böbrekte kalan taşlarsa büyüyerek ağrı, idrar yolu iltihabı ve böbrek çürümesine kadar giden sürece neden olabilmektedir. İdrarda taşların oluşmasını önleyen bazı maddeler vardır. Taş hastalarının bir kısmında bu maddelerin seviyesinin düşük olduğu belirlenmiştir. Bazı hastalarda ise taş oluşumuna neden olan maddeler fazladır. Yani taş oluşumunu engelleyen denge bozulmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki bütün taşlar aynı yapıda değildir. Dengedeki bozuklukların yanı sıra idrar yollarında enfeksiyona neden olan bazı bakterilerde taş oluşumuna neden olabileceği gibi idrar yollarındaki bazı yapısal sorunlar bütün bu mekanizmaları kolaylaştırabilir" diye konuştu.
 
"4 MİLİMETREYE KADAR OLAN TAŞLARIN YÜZDE 60-70'İ KENDİLİĞİNDEN DÜŞERLER"
" Taş hastalığının en belirgin bulgusunun şiddetli, kıvrandırıcı tarzda ağrı olduğunun altını çizen Erdem, sözlerini şöyle sürdürdü: "İdrarda kanama, idrar yaparken ve sonrasında yanma da nadir değildir. Ağrı sırasında karında şişlik, bulantı, kusma da gözlenebilir. İdrar tahlili ile birlikte yapılacak görüntüleme yöntemleri tanı koydurucudur. Yatarak direk karın grafiği ve ultrasonografi ilk basamak olan iki görüntüleme yöntemidir. Ancak yapısı ve idrar yolları içindeki yeri sonucunda bu iki tetkikle de tanı saptanamayacak taşlar vardır. Taşlarda en kesin ve net sonucu verecek görüntüleme yöntemi bilgisayarlı tomografidir. Taşın tedavi yöntemi hastanın şikayetlerine ve taşın boyutu ve yerine bağlıdır. 4 milimetreye kadar olan taşlar yüzde 60-70 oranında spontan olarak düşerler. Dolayısıyla böyle bir taştan yakınan hastanın ağrısını kesmek ve bol sıvı alınımını sağlamak yeterli olacaktır. Ancak hasta taşın takılması ve tıkanıklığa yol açması risklerine karşı yakın takip edilmelidir. Tıkanıklığa yol açan ya da daha büyük olan taşlarda ise müdahale gerekliliği ortaya çıkar. Bu aşamada pek çok yöntem kullanılabilir. İdeal yöntem her bir hasta için hastaya ait ve taşa ait faktörler değerlendirilerek bulunur. Başlıca yöntemler endoskopik yani kapalı cerrahi, ESWL yani taş kırma işlemi, perkütan yani ciltten yapılan 1 santimetrelik bir delikten girilerek taşların temizlenmesi ya da açık cerrahidir."
 
"BOL SU ALIMI TAŞ OLUŞMA RİSKİNİ YARI YARIYA DÜŞÜRMEKTEDİR"
Taş oluşumunun engellenmesinde en önemli faktörün su alınımı ve idrar çıkışının arttırılması olduğunu dile getiren Erdem, "Burada dikkat edilmesi gereken alınan sıvıdan çok çıkartılan idrarın önemli olmasıdır. Özellikle havaların ısınması sonucu sıvı kaybımız artmaktadır. Dolayısıyla aldığımız sıvıyı da arttırmamız gerekmektedir. Ancak taş düşürme öyküsü olan hastalarda tedavi tamamlandıktan sonra taş oluşumunu engelleyen maddedeki eksikliği ya da taş oluşumunu kolaylaştıran maddelerin fazlalığını belirlemek için idrar ve kanda pek çok testin yapılması gereklidir. Unutulmamalıdır ki taş düşüren ya da taşı müdahale ile alınan kişi 5 yıl içerisinde yüzde 50 oranında tekrar taş oluşturmaktadır. Besinlerde yapılacak düzenlemeler ve taş oluşumunu önleyecek ilaçlar ancak bu tetkikler sonrasında belirlenebilmektedir" şeklinde konuştu.
Editör: Wan Haber