Seçim çalışmaları kapsamında Van'a gelen Başbakan Yardımcısı Atalay, havalimanında AK Parti Van milletvekilleri Burhan Kayatürk, Mustafa Bilici ve Fatih Çiftçi, AK Parti Van İl Başkanı Abdullah Aras ile partililer tarafından karşılandı. Havalimanında bir süre dinlendikten sonra kentteki bir düğün salonunda düzenlenen partisinin sandık müşahitleri bilgilendirme toplantısına katılan Atalay, sandık güvenliğinin sağlanması, insanların huzurlu ve güvenli ortamda oy kullanması için tüm önlemlerin alınacağını bildirdi. Atalay, buradaki konuşmasının ardından kentteki kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle yemekte bir araya geldi.


Türkiye'de birçok alanda baharın yaşandığını, hem Nevruz’un kutlandığını, hem de bölgenin ve ülkenin şiddetsiz bir yıl geçirdiğini, uzun zaman üzüntülerle, can kayıplarıyla yaşayan insanların rahat nefes aldığını söyleyen Atalay, şöyle konuştu:


"Bu yıl Nevruz’u daha farklı kutladık. Türkiye'nin her yerinde Nevruz kutlandı ama daha bir şiddetsiz, eğlenceli ortamlarda kutlandı. Nevruz’un anlamı da budur. Bu Nevruz bir anlamda aslına uygun şekilde kutlanan bir Nevruz oldu. Seçim ortamındayız. Seçim ortamları ülke meselelerinin, şehir meselelerinin yakından konuşulduğu, bir anlamda ciddi muhasebenin yapıldığı dönemler oluyor. Seçimler demokrasinin olmazsa olmazıdır. Sandıklar iyi ki var. Sandığın olmadığı yerlerde farklı sistemler olur. Vatandaşlık hakkını kullanmanın bir sorumluluğu var. Bu süreçlerde ülke meseleleri gündeme geliyor. Bu süreçlerde çünkü siyaset yapanlar düşüncelerini ortaya koyacak, vatandaşlarımız da dinleyecek ve buna göre kararlarını verecek."


Çözüm sürecinin şu anda devletin ve hükümetin önündeki en önemli proje olduğunu, çünkü insan hayatının, ülkenin huzuru, birliği ve bütünlüğünün çok önemli olduğunu vurgulayan Atalay, hükümet olarak iktidara geldikleri günden itibaren çok önemli adımlar attıklarını, AK Parti'nin gösterdiği cesaretin ne manaya geldiğini ve nelerle karşılaştıklarını vatandaşların çok iyi bildiğini aktardı. 3 Kasım 2002'de seçim olduğunu ve 19 Kasım 2002'de Abdullah Gül'ün ilk hükümeti kurduğunu, aynı gün ilk kabine toplantısını gerçekleştirdiklerini anımsatan Atalay, bu toplantıdaki ilk kararlarının 45 kez uzatılan ve normal hukukun dışında bir yönetim olan OHAL uygulamasının kaldırılması olduğunu belirtti. 

"AK PARTİ, DEVLETİ DEĞİŞTİRDİ"
Göreve geldikleri günden itibaren Türkiye'yi normalleştireceklerini söylediklerini ve bunun için sürekli demokratikleşme adımları attıklarını vurgulayan Atalay, şunları kaydetti:

"Farklılıkları demokratik özgürlük içinde bir arada yaşatan ülkeler başarılı ülkelerdir. Türkiye bunu başarmış zamanında. Bir süre yanlışlıklar olmuş ama o yanlışlar düzeltildi. Devlet değişti. AK Parti, devleti değiştirdi. Ben kardeşiniz olarak AK Parti'nin kuruluşundan beri içinde olan ve ilk hükümetten beri kabinenin içinde olanlardan biriyim. İlk baştan beri Türkiye'yi vesayet sistemlerinden nasıl kurtarırız, milli iradeyi nasıl hakim kılarız, Türkiye'yi nasıl normalleştiririz hep bunun için çalıştık. İçişleri Bakanı oldum, bakanlığı nasıl İnsan Hakları Bakanlığı yaparız diye uğraştım."
11 yılda yaptıklarını bir saatlik konuşmayla zikretmenin mümkün olmadığını, çok fazla hizmetlerin yapıldığını anlatan Atalay, bunun için tüm yaptıkları çalışmaların "Sessiz Devrim" isimli kitapta toplandığını kaydetti. Partinin kurucuları olarak birçok mağduriyetin içinden geldiklerini, mücadelelerini siyasi parti kurarak demokrasi içinde yürüterek başardıklarını, demokrasi dışında hiçbir adım atmadıklarını vurgulayan Atalay, partiyi kurduktan sonra çok çalıştıklarını, Türkiye'yi büyük oranda değiştirdiklerini dile getirdi. Atalay, bugün artık vesayet mekanizmalarının yok olduğunu, milli iradenin geçerli olduğunu, milletin sandıkta verdiği emaneti ezdirmediklerini ve ezdirmeyeceklerini aktardı.

"SEÇİM REFERANDUMA DÖNÜŞTÜ"
Türkiye'de son dönemlerde yaşanan gelişmeleri herkesin bildiğini, bu nedenle seçimlerin çok farklı olduğuna dikkati çeken Atalay, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bir anda seçim referanduma dönüştü. Adeta bir büyük koalisyon, AK Parti hükümetini ne kadar zayıf düşürürüz, seçimden ne kadar daha az oy alması sağlanır gibi bir özelliğe sahip. Bu seçim kendinden sonrasını belirleyecek bir seçim. 1 Nisan'dan itibaren Türkiye'de cumhurbaşkanlığı konuşmaları başlayacak. 4 ay sonra bir sandık bir daha gelecek önümüze. İlk defa vatandaşımız kendi cumhurbaşkanını sandıkta seçecek. Bu demokrasi adına çok önemli. Biliyorsunuz, daha önce cumhurbaşkanını Meclis seçerken neler yaşandı. Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanı seçildiğini düşünün. Meclis içinde 4-5 parti anlaşamadı. Çoğunluk sağlanmadı ve hiçbir partiden olmayan dışarıdan bir yargı mensubunun üzerinde mutabık kaldılar. Ondan önceki dönemlerde de bazı emekli generaller üzerinde mutabık kalınmış. Meclis cumhurbaşkanını seçtiğinde hele sandık dağılımı çok farklı değilse, siyasi bir kimlikte birini seçmeleri mümkün olmuyordu. Bu seçim cumhurbaşkanlığı seçimlerini çok etkileyecek. Peşinden genel seçim tartışmaları başlayacak. Hükümetimizin istikrarını sürdürmesi ve ülkemizin ekonomik kalkınması ve demokratikleşmesi yönündeki adımlarına büyük bir destek olacak ya da başka türlü tartışmaları başlatacak. Bu seçim eski Türkiye özlemcileriyle AK Parti arasında, yeni Türkiye inşasında çalışan hükümetimiz arasındaki bir mücadeledir."
Bölge insanın duyarlılığını çok iyi bildiğini, çarşamba günü Şırnak ve Cizre'de toplantı yaptıklarını anımsatan Atalay, "Bu seçimden öte bir seçim. Paralel yapı gibi içeride bu konulara destek olan sivil toplum kuruluşu kimliğinde ama giderek siyaset ortamında böyle bir koalisyon oluştu. Onun için biz doğrusu seçimlerin kendisinden öte bir değer kazandığını görüyoruz. Türkiye zengin bir ülke. İmkanları çok. İyi yönetilirse yatırımların nasıl yapıldığını gördük. Van'a 1 yılda 5,6 milyar liranın nasıl aktarıldığını ben gördüm. Hiçbir bakanlık bu kadar bütçeyi kullanmamıştır. Daha kurumlarımızın devam eden çalışmaları var. Ama inşallah genel manada parti ve hükümet olarak vatandaşın desteğinin devam edeceğine inanıyoruz" diye konuştu.


Türkiye'de sadece Kürt vatandaşların değil, belli kesimlerin de farklı konularda zulümlere uğradığını, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın şiir okuduğu için cezaevinde yattığını, ama bütün bunların artık geçtiğini söyleyen Atalay, devletteki bu değişimi iyi görerek bir arada daha özgür ama daha kardeşçe nasıl yaşanabileceğinin formatını bulmak durumunda olduklarını aktardı. Birlik ve bütünlük içinde, bunu asla zedelemeden bayrağın altında, bütün özgürlüklere sonuna kadar sahip olarak birlikte nasıl yaşayacağını sağlamak gibi bir dertlerinin olduğunu, hiçbir ayrımı hükümet olarak ajandalarının içine almadıklarını ifade eden Atalay, bunu sağlarsa AK Parti'nin sağlayacağını, AK Parti'nin Türkiye'nin her yerinde siyaset yaptıklarını ve her yere gittiklerini bildirdi.

"KARDEŞLİĞİN, BİRLİĞİN ÇİMENTOSU GİBİ GÖRÜYORUZ"
"Kendimizi adeta Türkiye'de bu bütünlüğün, kardeşliğin, birliğin çimentosu gibi görüyoruz ve bunu çok ön plana çıkarıyoruz" diyen Atalay, Türkiye'de bir zamanlar insanların 16-17 yaşındaki çocuklarını mahallelerindeki Kur'an kurslarına gönderemediği, düğününde Kürtçe şarkı çalamadığını ama bunların hepsinin geride kaldığını, herkesin artık istediği kıyafetle kurumlara girebildiğini vurguladı. Çözüm süreci konusunda hükümetin kararlılığının tam olduğunu, 5-6 ay çalışıp olgunlaştırarak başlattıkları sürece kararlılıkla devam ettirdiklerini kaydeden Atalay, şunları söyledi:


"Çözüm sürecinde devletin kurumları örgüt kesimiyle görüşüyor. Biz siyaset kesimini devreye soktuk. Çünkü, çözüm sürecinin hedefi şu, şiddet bitsin, düşünce konuşsun, siyaset alanı açılsın. Hangi sorun varsa siyaset ortamında konuşulsun ve çözülsün, BDP'ye dedik ki sizde gidin örgütün değişik kesimleriyle görüşün. Biz de İmralı'ya gönderelim heyet olarak. Sonra Kuzey Irak'a Avrupa'ya gidin ama biz siyaset kesimi olarak sizi muhatap alıyoruz. Siyaseti öne alıyoruz dedik ve biz defalarca bir araya geldik. Burada bir sorun yok. Tabi bu süreçler zordur. İnişleri çıkışları olur, gecikmeler olur, karşılıklı samimiyet ve güven en önemli unsurdur. Biz bu süreçle ilgili konuşmalarımızda süreci zehirleyecek bir cümle söylemeyiz. Ama bu hassasiyetin herkesçe korunduğunu söyleyemiyorum. Büyük hassasiyet gerekiyor. Çözüm sürecinin nihai hedefi, silahlar bırakılacak, silahlı örgüt mensupları yurt dışına çıkacak, hükümet de eve dönüşlerle, dağdaki insanların hayata yeniden başlamasıyla, rehabilitasyonlarıyla, gelecekleriyle ilgili çalışmaları yapacak. Bütün çözüm süreçleri bunu içerir. Ama bizim hepimizin şu anda bu konuda hiçbir itilaf yok, herkesin Türkiye'nin birliği bütünlüğü içinde farklılıklarımızı zenginlik olarak görerek birlikte yaşamaktır."

DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ
Hükümet olarak belediyelere kaynak aktarımı konusunda hiçbir ayrım yapmadıklarını, tüm belediyelere nüfusları oranında hak ettikleri kaynağı aktardıklarını ifade eden Atalay, BDP'nin belediyecilik yapmadığını, belediye başkanlarının derdinin şehircilik olmadığını, başka işlerle uğraştığını, sürekli bir etnik ırkçılığa dayalı politika yürüttüklerini belirtti. Meclis tatile girmeden muhalefetin tüm engelleme çabalarına rağmen aylarca uğraştıkları "demokratikleşme paketi"ni sabaha karşı çıkardıklarını, bu pakette partilere mali destek, eş başkanlık, meydanlarda ana dilde konuşma yapma serbestisi gibi önemli konuların yer aldığını aktaran Atalay, şunları kaydetti:
"Demokratikleşme paketiyle ilgili MHP çıkıyor 'siz ülkeyi bölüyorsunuz' diyor. BDP çıkıyor, 'bunlar demokratikleşme değil' diyor. Bu tavrın içinde. Allah'tan onlar istiyor diye değil, milletimiz için yapıyoruz biz. Onlar ister beğensin ister beğenmesin. Ama yıllarca bunlar üzerinde siyaset yapanlar çıkıp diyecek ki 'bunu da yaptınız iyi oldu' ama asla. Bundan sonra özgürlükler konusunda hep daha ileri adımlar atacağız. Türkiye'nin her yerinde iyi bir seçim güvenliği var. Biz bu kez çok önem veriyoruz. Bölgede BDP ile yarışıyoruz. Burada BDP'nin de şiddet dilini üslubunu ve tutumunu bırakması lazım. O zaman demokrasi lafları havada kalır. Biz vatandaşımıza diyoruz ki teşkilatlarımıza aman şiddetten uzak durun. Kampanya ortamında herkes meramını en iyi şekilde anlatsın. Aksi takdirde seçim güvenliği kalmaz."


Atalay, konuşmasının ardından toplantıya katılanlarla basına kapalı olarak görüştü.

Editör: Wan Haber