Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır'da yapılması planlanan 3 PKK'lı kadının cenaze töreni hakkında açıklamalarda bulunurken, provokasyon açıklamalarına tepki göstererek, "Günlerdir ısrarla Diyarbakır'da yapılacak cenaze töreninde bir provokasyon tartışması yapmak, provokasyona zemin hazırlamanın ta kendisidir. Provokasyon ihtimalinin bu kadar öne çıkarılmasını doğru bulmuyorum" dedi.
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kayapınar Kültür Merkezi'nde gazetecilerin sorularını yanıtladı. 9 Ocak günü Paris'te öldürülen 3 kadın PKK'lının cenaze töreninin yarın Diyarbakır'da yapılacağının bilgisini veren Demirtaş, cenaze töreninde provokasyon çıkacağı tartışmalarının yapılmasını doğru bulmadığını ifade etti. Cenaze töreninin Habur'da yaşananlar gibi olacağı açıklamalarına tepki gösteren Demirtaş, "Şimdi bu cenaze törenleri üzerinde bir kez daha Habur provokasyonu olur mu olmaz mı gibi tartışmaların yapılması doğru değildir. Çünkü biz Habur'u bir provokasyon olarak tanımlamıyoruz. Habur'da insanlar, PKK'lıların silahlarını bırakıp gelmesine sevinmişlerdi. Bu kadar. Habur'da başka niyet ve amaç da yoktur. Ortaya çıkan bir sonuç da yoktur aslında. Şimdi cenaze törenleriyle ilgili Habur kıyaslanması da doğru değildir. Bir defa bu bir cenaze törenidir. 3 kadın Kürt siyasetçisi vahşice Paris'te infaz edildi. Haklı olarak onlara duyulan bir sevgi ve sempati var. Aynı zamanda bu şekilde katledilmesine duyulan bir öfke var. Bunu bir cenaze töreninde bütün dünyaya duyurmaları makul karşılanmalı. Halk da bunu yapacaktır, bundan öte bir hazırlık ve bir niyette yoktur. Günlerdir ısrarla Diyarbakır'da yapılacak cenaze töreninde bir provokasyon tartışması yapmak, provokasyona zemin hazırlamanın ta kendisidir. Provokasyon ihtimalini bu kadar öne çıkarılmasını doğru bulmuyorum. Bugüne kadar halk nerede provokasyon yaptı, bunun bir örneği verilsin. Provokasyon derin güçlerden gelir. Elinde iktidarı bulunduranlardan gelir. Halk neden provokasyon yapsın. Bir cenaze töreni vesilesiyle niye sağa sola saldırılsın, bunu kim ortaya koyuyorsa lütfen kaynaklarını ya da bilgi aldıkları yerleri açıklasınlar. Cenaze törenlerini bu şekilde terörize etmenin anlamı yok. Gereksiz bir kaygı taşımanın hiçbir anlamı yok. Siyasi bir amaçla öldürülen insanlara, insanların siyasi amaçla sahip çıkması normal karşılanması gerekiyor. Bizden ve halktan kaynaklı en küçük bir sorun olmayacağını bilerek söylüyorum. Bunun dışında güvenlik güçleri provokasyon ihtimali üzerinde duruyorsa, kim provokasyon yapacak bilgisi varsa onu engellesinler. Onu önlemek hükümetin görevidir. Hükümet, provokasyon olacak yaygarasını yayacağına, sessiz sedasız bunu engellesin" dedi.

"DERİN GÜÇLER BİR ŞEYLER YAPMAK İSTİYORSA BUNU DEVLETİN ORTAYA ÇIKARMASI GEREKİYOR"
Yarın Diyarbakır'da yapılacak cenaze töreninde oluşacak bir provokasyonu devletin ortaya çıkarması gerektiği anlatan Demirtaş, insanların bu 3 Kürt siyasetçisinin katledilmesine büyük bir öfke duyduğunu söyledi. Demirtaş, "Bunun dışında onları sahiplemelerinin altında yatan en büyük nedenlerden biri de onların şahsında bu süreci sahiplenmektir. Çünkü katledilen bu kadınlar barış ve özgürlük için çaba sarf eden siyasetçilerdi. Bunları sahiplenmek de tam bu dönemde süreci sahiplenmektir. Öcalan'a karşı yapılan saldırıyı halk sahiplenmeyle bunu boşa çıkaracaktır. Öcalan'ın şahsında bu süreci desteklediğini ortaya koyuyor. Cenaze törenleri de hem Paris'teki hem de burada yapılacak törenin altında bir şey aranacaksa budur başka bir şey yoktur. Eğer insanlar bu mesajdan rahatsızsa bunu anlamakta zorlanıyorum. Halkın kalabalıklar halinde bu sürece sahip çıkması olsa olsa bu sürece anlam yükleyecek herkesi sevindirmeli. Neden tedirgin ediyor, ben anlamış değilim. Kalabalık olmasın diyorlar, bunun sınırı nedir tam olarak? Yani Kürtler sevinirken, üzülürken toplu halde sevinmesin, toplu halde üzülmesin tek tek evine kapanıp mı sevinsin veya üzülsün? Ne bekleniliyor Kürtlerden tam olarak. Bunu ifade edenler ne konuştuğunun farkındalar mı acaba? Kürtlerin nasıl sevineceğine ve üzüleceğine devlet karar verecekse, buyursunlar Kürt sorununu kendilerinin bildiği şekilde çözsünler. Ama yok, Kürt sorunu Kürtlerle birlikte çözülecekse, bizim nasıl sevinip, nasıl üzüleceğimize artık kendileri karar vermesin bir zahmet. Bu çok yanlış bir tartışmadır. Habur ile kıyaslanması her açıdan yanlıştır. Süreci sahiplenme açısında belki tartışılabilinir, bir benzerlik kurulabilinir ama bir provokasyon, süreci Habur baltalayacak, bu da baltalayacak gibi tartışmalar yanlış bir tartışmadır. Derin güçler bir şeyler yapmak istiyorsa, onu bulup ortaya çıkarmak devletin görevidir" diye konuştu.

"SAYIN ARINÇ KENDİ FİKRİNİ İFADE EDİYOR, BUNU ÖNEMSİYORUZ"
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın Paris'te öldürülen PKK'lılar için yaptığı açıklamayı önemsediklerini kaydeden BDP Genel Başkanı Demirtaş, kullanılan ifadelerin hükümetin ifadeleri olmadığına da dikkat çekti. Demirtaş, "Sayın Arınç'ın açıklamaları önemlidir. Kendisinin açıklamaları, hükümetin resmi açıklamaları değildir. Öyle anlaşılıyor ki, şahsi fikirlerini ifade ediyor. Genelde bu tür konuşmaları yaparken, şahsi düşüncelerini ifade ediyor. AK Parti'nin düşüncelerini, parti sözcüleri açıkladı. Hükümetin görüşlerini Başbakan açıkladı. Sayın Bülent Arınç'ın ifade ettiğiyle çokça birbiriyle uyuşan açıklamalar değildi" şeklinde konuştu.

"BU SÜREÇTE KAOS OLUŞMASINI İSTEYEN GÜÇLER KAOS İÇİN DUA EDECEK"
AK Parti hükümetinin başlattığı yeni süreci değerlendiren Demirtaş, süreci kaosa dönüştürmek isteyenlerin kaos için dua edeceklerini belirtti. Demirtaş, "Bu süreçten kimin ne elde etmek istediğine bağlı. Ben öyle sanıyorum ki, Türkiye'de bazı ırkçı milliyetçi çevreler, bu süreçten bir barış, Kürt soruna bir çözüm beklemiyorlar. Bu süreçten eğer kaos hedefleyen güçler varsa, bu süreci her aşamasıyla kaosa evrilmesi için dua edecek. Ama bu süreçten akan kan dursun, bir çözüm çıksın diye bir arzu içerisinde bulunanlarda bu süreci bir şekilde destekleyeceklerdir. Net olan şudur, biz çözüm istiyoruz, barışın sağlanmasını istiyoruz. Net olduğumuz husus budur, bu konuda hiçbir tereddütümüz yoktur. Kürt tarafı buna hazırdır. Hükümetin başlattığı bir girişim var, hükümet açısından da net olan budur. İmralı'da resmi görüşmeler yapılıyor. Bu çok önemli ve çok değerlidir. Ama bunun ötesinde henüz netleşmiş bir şey olmadan, sürece ve geleceğe dair somut şeyler söylemek de mümkün değildir. Bu süreç, bir şekilde başladı. Hükümetin gerçek niyeti Kürt sorununu çözmek olmayabilir. Tavsiye, oyalama, kandırma olabilir, ne olursa olsun, bütün bu niyetlerden bağımsız bir süreç başladı. Bunun içini doldurmak, artık barış ve özgürlük isteyen herkesin görevidir. Bunu sağlamak bizlerin elindedir. Sadece hükümetin niyetini okuyarak, belirleyemeyiz. Kim bu sürece katkı sunmak istiyorsa, sürecin içini doldurmak zorundadır. Hükümetin niyeti şudur diye kestirip atamayız. Bu nedenle önceki sürece baktığımızda iki taraftan da bir kararlılık görüyoruz. İmralı'ya gidiş ile ilgili Öcalan'ın da bizimle görüşmek istediği beklentisi var. Bizim de Adalet Bakanlığı'na müracaatımız var, ne zaman gerçekleşir bilmiyoruz. Sonuçta Adalet Bakanlığı'na bağlı bir cezaevidir. Kendileri bu konuda ön açıcı olmadan bizlerin gitmesi imkansız. Sürecin ilerlemesi için görüşmelerin olağan hale dönmesi lazım" dedi.
Hükümet cephesinde bir karışıklık olduğunu iddia eden Demirtaş, ortada süreci iyi yönetememe halinin olduğunu belirterek sürecin dağınık işlendiğini söyledi. Demirtaş, "Hükümet çözmek istiyorsa da yine acemice yapıyor bu işi. Biz isteriz ki karşımızdaki muhatap derli toplu olsun. Her kafadan ses çıkıyor. Yapılan açıklamalar birbirinden tutarsız halde. Hükümetten sadece çözümü beklemek yanlış olur ne olursa olsun biz yola çıkmış olan bu treni rayda tutmak zorundayız. Bu da bize bağlıdır, hükümete bağlı değil. Hükümete bırakırsak bu treni kullanamaz raydan çıkarır, biz böyle düşünüyoruz. PKK'nın tam da cevap vereceği süreçte, Paris'te, Nusaybin'de, Lice'de Çukurca'da ve en son Kandil'de hava operasyonunda çok sayıda PKK üst düzey yöneticisi katlediliyor ya da katledilmek isteniyor. Evet, belki şu anda Paris'teki bağlantılı olmayabilir ama geri kalanın tamamı Türkiye'deki güvenlik güçlerinin yürüttüğü operasyonlar ile yapıldı. Ben şunu sormak istiyorum, 15-20 günlük süre içerisinde sizin PKK'ya karşı yaptıklarınızı PKK size karşı yapsaydı acaba ne düşünürdünüz. Süreci devam ettiririz der miydiniz? Soruyorum mesela AK Parti'nin üst düzey 10 yöneticisi son on beş gün içerisinde öldürülseydi Allah korusun, Başbakan çıkıp yine biz süreci devam ettiririz der miydi. Gördüğümüz kadarıyla PKK'da böylesi sağduyulu ve temkinli bir yaklaşım var ama bu tek taraflı yürür mü, ne kadar yürür kestirmek zor. Tek taraflı barış, ateşkes, saldırı olmaz. Herkesin buna karşı sağduyulu olması lazım. Bunlar AK Parti'nin başına gelmiş olsaydı şimdi şehirler dahil çok sayıda tutuklamalar olur belki şehir merkezleri uçaklar ile bombalanıyor olurdu. Provokasyon ihtimali bizden yana yoktur. Bugüne kadar süreç kopmuşsa her kopma döneminde devletten kaynaklanmıştır, devlet içindeki güçlerden kaynaklanmıştır. Paris'te öldürülen 3 kadın PKK'lıları için, süreci baltalamak isteyenler bence bu suikastı gerçekleştirdiler, Sakine Cansız PKK'nın kurucu kadrolarındandır, Öcalan ile yola çıkmış ve o günden beri bu hareketin içindedir. Öcalan'ın bundan nasıl etkileneceğini biliyorlardı" diye konuştu.
Yeni sürecin adının ne olacağını soran gazetecilere bunu, 'Hevler Süreci' olarak tanımlayan Demirtaş, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Bu isimleri özellikle oturup tasarlayan kimse yok. İmrali, Oslo süreci görüşmelerin yapıldığı yerden kaynaklı Oslo ismi verildi. Fakat bana doğrusu eğer olacaksa devam edecekse, eğer belki doğru isim Hevler sürecidir. Orada Hevlerde yapılacak olan görüşmeler, tarafların kendi bileceği iş ama orada yapılacak olan görüşmeler belki çok daha katkı sunucu olur. PKK ile devlet arasında yapılacak görüşmeler belki işleyebilir ama Öcalan imralı'da olduğu müddetçe orada İmralı süreci de işleyecektir".
(ÜN-AKK-AŞ-Y)

16.01.2013 15:56:09 TSI

Editör: Wan Haber