Uludağ Üniversitesi, Nilüfer Belediyesi ve Bursa Gazeteciler Cemiyeti iş birliği ile gerçekleştirilen 'Yüz Yüze Söyleşileri'nin 2013 programı, Milliyetçi Hareket Partisi Merkez Yürütme Kurulu üyesi Murat Başesgioğlu ile Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Sencer Ayata'nın katıldığı söyleşi ile başladı.
Bursa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nuri Kolaylı'nın moderatörlüğünde, Basın Kültür Sarayı Uğur Mumcu Sahnesi'nde gerçekleşen söyleşide Başesgioğlu, ağırlıklı olarak hükümetin terör konusundaki politikalarını, Ayata ise yönetim anlayışını eleştirdi. Bursa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nuri Kolaylı, konukları takdim ettiği giriş konuşmasında, söyleşileri düzenleyen paydaş kurumlara ve katkıda bulunanlara teşekkür ederken, Bursalılara da yeterli ilgiyi göstermedikleri için sitem etti. Kolaylı, "İki büyük partimizin en yetkili isimlerinin katıldığı bu söyleşide salonda hiçbir boş koltuğun kalmaması gerekirdi. Bu ilgisizliği anlayamıyorum ve bunu konuklarımızın huzurunda söylemek gereğini duyuyorum" dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi MYK Üyesi Murat Başesgioğlu, "Hükümet bir görüşme başlattı. Aslında bir süredir devam eden bir süreç. Önceki adı "Oslo görüşmeleri" idi, şimdiki adı "İmralı görüşmeleri"... Görüşülen, bir terör örgütünün ağırlaştırılmış müebbet hapse hüküm giymiş elebaşı; görüşenler ise kamu görevlileri, devletin istihbarat örgütü yetkilileri... Başbakan, hükümet veya devlet görüşmüyor diyor, öyle kabul edelim. Ama hükümet veya devlet görüşmese de, devletin kurumlarının bu görüşmeleri yapmasının hukukial bir dayanağı var mı? Hayır, yok! Anayasanın 4.,5. ve 10. maddeleri böylesi bir görüşmenin yürütülmesine kesinlikle izin vermiyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde de buna cevaz verecek kanunlar yoktur. Bizim mer'i hukukumuzda da, hükümete bu görüşmeleri yapabilmesi imkanını veren hiçbir kanun hükmü bulunmamaktadır. Ne Başbakanlık yasası, ne MİT yasası, ne de Milli Güvenlik yasası verir bu yetkiyi. Eğer varsa, bilmediğimiz, örneğin bir Milli Güvenlik Kurulu kararı, çıkıp açıklasınlar. Ama, böyle bir açıklamaları da yok. Türkiye artık seçim ortamına girdi. Önümüzde, biliyorsunuz üç seçim var. İlki yerel seçimler. Terör örgütünü meşrulaştıran, terör örgütünü siyasal muhatap kabul eden politikadan memnun değilseniz, bunu ortaya koymanın tüm fırsatları önümüzdedir. Bu ilk seçimden başlayarak iktidara ciddi bir uyarıda bulunmak durumundayız. Türkiye'de demokrasiyi savunanlar, Türkiye'nin bölünmesine karşı çıkanlar sandıkta bu uyarıyı yapamazlarsa iktidarın uygulamaları sonucunda Türkiye'nin girdiği hatalı politikalardan çıkması zor. Kaybedilen her günün, her senenin ileride ağır bedeli olacak. Bunu unutmamak lazım" şeklinde konuştu.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Sencer Ayata da, "Türkiye'nin durumunu dünyanın içinden de görmek gerekiyor, doğru yargılara varabilmek için. Niceliklerde değil, nitelikte Türkiye ne yapıyor? Hangi nitelikleri geliştiriyor, öne çıkarıyor veya öne çıkarmaya çalışıyor? Bilgi toplumu deniyor günümüz toplumları için. Bilgi toplumunun çok önemli olduğu söyleniyor. Neden; çünkü bilgi niteliktir. İnsanlığın uzun bir tarihi var. Gelişmelerdeki sıçramaları veya nitel değişimleri anlamak için tümünü özetlemek gerekmiyor. Yakın zamana kadar nüfusun çoğunluğu kırlık alanlarda yaşıyordu. Zenginliğin ve refahın kaynağı bildiğimiz tarlaydı, topraktı.  Sanayi devrimi dediğimiz olay bunu sona erdirdi ve makinayı, fabrikayı zenginliğin kaynağı haline getirdi. Önceki yüzyılda bu adımı atan ülkeler her bakımdan ileri gitti. Zenginlik ve refah anlamında diğer ülkelerle aralarına büyük mesafeler girdi. Son 30-40 yıldır başka bir süreci, başka bir değişimi yaşıyoruz. Bilgi toplumu deniyor buna. Bu toplumda zenginliğin kaynağı bilgi. Ne kadar kaliteli, derinlikli, nitelikli bilgi, o kadar zenginlik! Buna da bilgi ekonomisi deniliyor... Türkiye bilgi toplumunun, bilgi ekonomisinin neresinde? Adam basit bir şeyi üretiyor, minicik bir alet, ama hayatı kolaylaştıran, yaygın kullanım alanı olan ve kısa zamanda hayatın vazgeçilmezleri arasına giren bir ürün. Minnacık bir alet, ama sizin dizi dizi kamyonlarla sınıra gönderdiğiniz karpuzunuzun, veya kamyon kamyon başka meyve ve sebzenizin eşdeğeri. Bunun önemini çok iyi anlamak gerekiyor. Türkiye'yi yönetenler, Türkiye'yi bilgi ekonomisine, bilgi toplumuna taşımaya ne kadar hazır? Zihinsel olarak buna hazırlar mı?" diye konuştu.
(MŞ)

07.02.2013 16:57:53 TSI

Editör: Wan Haber