Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cilvegözü Sınır Kapısı'nda meydana gelen patlamada 3'ü Türk 13 kişinin hayatını kaybettiğini belirterek, "Aracın Suriye'den geldiği kameralarla tespit edilmiştir" dedi.
Erdoğan, Başbakanlık Resmi Konut'ta AB ülkeleri büyükelçilerine verilen akşam yemeğindeki konuşmasında, ''Bu olay hem terör hem de Suriye'deki olaylar konusunda hassasiyetimizin ne derece isabetli olduğunu, bu konu üzerindeki yapmış olduğumuz çalışmaların ne denli isabetli olduğunu göstermesi bakımından çok önemli" dedi.
Başbakan Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti:
"Cilvegözü Sınır Kapımızda meydana gelen olayla ilgili bazı spekülasyonlar hemen kulağımıza ulaştı bunun Türkiye tarafından Suriye tarafına geçerken olduğuna yönelik. Bütün kamera kayıtlarıyla her şey tespit edilmiştir. Olayın 22 dakika öncesinde ve iki dakika öncesinde iki aracın kameralarla tespiti ve bunun patlaması neticesinde bu olayın meydana gelmiş olması ve yönleriyle her şeyiyle bunlar tespit edilmiş vaziyette. Tabii şu an itibarıyla 13 orada maalesef ölümüz var. Bunların 3'ü Türk, diğerleri Suriyeli. Yaralıların büyük bir kısmı maalesef ağır yaralı durumunda. Temenni ederiz ki inşallah şifa bulurlar.
Bu olay hem terör hem de Suriye'deki olaylar konusunda hassasiyetimizin ne derece isabetli olduğunu, bu konu üzerindeki yapmış olduğumuz çalışmaların ne denli isabetli olduğunu göstermesi bakımından çok önemli. Her iki konudaki kararlılığımızdan da en küçük bir taviz vermeyeceğimizin özellikle bilinmesini istiyorum."
Başbakan Erdoğan, "Türkiye Avrupa Birliği hedefinden hiç de uzaklaşmamıştır. Uzaklaşmasını isteyenler veya bekleyenler olabilir ama biz tam aksine fasıllar noktasında kararlı adım atmaya devam ettiğimiz çok açık ortadadır" dedi.
Erdoğan, Başbakanlık Resmi Konut'ta AB ülkeleri büyükelçilerine akşam yemeğindeki konuşmasında, bu buluşmanın Türkiye-AB ilişkileri açısından hayırlara vesile olmasını diledi.
Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun (AET) 1958 yılında kurulduğunu ve Türkiye'nin bir yıl sonra topluluğa üyelik için başvurduğunu anlatan Erdoğan, aradan 54 yıl geçtiğini, bu sürede Türkiye'nin kriterleri karşılamadığı gerekçesiyle bekletildiğini, ekonomik, siyasi, demokratik olarak hazır olmadığının ifade edildiğini ve kriterleri karşılayabilmesi için reformlar yapmasının istendiğini söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bir kere şunu çok açık, net ifade etmek istiyorum, biz şunu kabul ediyoruz, evet Türkiye AET'ye üye olmak için başvuruda bulunduktan sadece 10 ay sonra bir askeri müdahaleye maruz kaldı. Sonrasında 1971, 1980 ve 1997 yıllarında Türkiye demokrasisi müdahalenin hedefi olmuştur. Bunun yanında 1950'den itibaren Türkiye çeşitli ekonomik krizler yaşamış, belli büyüme ve refah dönemlerinin ardından kazanımlarını ciddi şekilde kaybetmiştir. Son 30 yıldır devam eden bölücü terör de Türkiye'de demokratikleşme adımlarını ciddi manada sekteye uğratmıştır. Ancak kabul edilmelidir ki bütün bu sorunlarda iç dinamikler kadar hatta onlardan ziyade dış dinamiklerin de etkisi vardır."
"Biz geçtiğimiz 10 yıl boyunca demokrasiyle, güvenlik arasındaki hassas çizgiyi büyük bir dikkatle koruduk" diyen Erdoğan, şunları söyledi:
''Bir yandan terörle mücadele ederken öbür yandan demokratik reformları gerçekleştirirken, AB tarafından da ne yazık ki sürekli eleştirildik. Avrupa Birliği'nin, bizi reformlar ve uygulamalar konusunda kıyasıya eleştirirken, aynı zamanda terörle, terör örgütleriyle, teröristlerle arasına mesafe koymaması hakkaniyetle asla izah edilemez. Bir yandan Türkiye'ye bu ağır bedeli ödeten teröre müsamaha gösterip öbür yandan Türkiye'yi eleştirmek kusura bakmayanız çifte standarttır. Elbette burada terörle samimi şekilde mücadele eden, bizimle her anlamda dayanışma içinde olan ülke ve liderlere şükranlarımı ifade ediyorum ama teröre karşı işbirliği ve dayanışmayı tüm Avrupa'da görmek, somut neticelerini müşahede etmek istediğimizi de burada bir kez daha tekrarlamakta fayda görüyorum."
Türkiye'nin AB ile ilgili duyduğu bir başka kaygının hızla yükselen ırkçılık akımları ve eylemleri olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Özellikle bazı Avrupalı liderlerin seçim kazanmak uğruna ırkçılığı teşvik ettiklerini büyük bir endişe ile izliyoruz. Türkiye'nin AB'ye üyeliği, ırkçılık ve medeniyetler çatışması tezlerine karşı en iyi, en etkili cevap olacaktır. Öngörülü Avrupa liderlerinin Türkiye'nin üyeliğini, özellikle bu bağlamda desteklemeleri gerektiğini düşünüyorum. Bilindiği gibi Türkiye'nin AB hedefinden uzaklaştığına dair eleştiriler yapılıyor. Şunu çok açık net söylemem lazım, Türkiye Avrupa Birliği hedefinden hiç de uzaklaşmamıştır. Uzaklaşmasını isteyenler veya bekleyenler olabilir ama biz tam aksine fasıllar noktasında kararlı adım atmaya devam ettiğimiz çok açık ortadadır. Bazı Avrupa ülkeleri ve bazı liderler, birliği ortaya çıkaran, şekillendiren siyasi cesaretten maalesef uzaklaşmıştır. 54 yıldır kapıda bekleyen Türkiye daha önce hiçbir aday ülkenin tanık olmadığı bir müzakere süreciyle karşı karşıya kalmıştır. Kuralları, aktörleri, yapıları belli olan kriterleriyle izlenmesiyle, raporlarıyla, teknik olması gereken müzakere süreci tamamen politize edilmiştir. Son 5 dönem başkanlığında diğer bir deyişle 2,5 yıldır tek bir fasıl müzakereye açılmamıştır. Genişleme tarihinde bir ilk olan ve Türkiye'ye karşı saygısızlık olarak nitelediğimiz bu durumun devam etmesini kabul etmemiz mümkün değildir. Siyasi blokajların kalkması halinde Türkiye 12 ayda 10 faslı, 18 ayda ise 15 faslı açabilecek durumda ve kabiliyettedir. Biz Türkiye olarak süreci yeniden hızlandırmak noktasında son derece kararlıyız. Ancak asıl önemli olan Avrupa Birliği tarafının bu iradeyi göstermesidir. Artık AB'den somut adımlar, somut kararlar bekliyoruz."
AB'ye aday ülkeler arasında Şengen vizesi istenen tek ülkenin Türkiye olduğunu belirten Erdoğan, ''Avrupa Birliği konseyinin vize muafiyeti görüşmeleri için komisyona yetki vermesini müteakip Türkiye de sözünde durarak geri kabul anlaşmasını parafe etmiştir. Hassasiyetlerimizi dikkate alan ve tereddütlerimizi giderecek çözümler içeren bir yol haritası sunulduğu takdirde geri kabul anlaşmasını imzalayıp onay sürecini başlatacağız'' diye konuştu.

"SURİYE'DEKİ DURUM TAM BİR İNSANLIK TRAJEDİSİ"
Bazı bölgesel konulara da değinen Erdoğan, gelinen noktada Suriye'deki durumun tam bir insanlık trajedisine dönüştüğünü söyledi. Olaylar başladığından bu yana 60 binden fazla insanın hayatını kaybettiğini, 600 binden fazlasırır komşu ülkelere sığındığını ve 2,5 milyon Suriye vatandaşının Suriye sınırları içerisinde adeta göçebe haline geldiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bugün 170 binden fazlası barınma merkezlerinde yani çadır kamplar, konteyner kamplar olmak üzere ülkemize sığınmıştır. Bunun dışında da şu an itibariyle yine 70 bini aşkın, bir bölümü ise değişik şehirlerimizde olmak üzere 250 bine yakın Suriyeli, ülkemizde misafir durumdadır. Türkiye'de misafir ettiğimiz Suriyeli vatandaşlara bizim şu ana kadar kendi bütçemizden yaptığımız harcama 600 milyon doları aşmıştır. Uluslararası toplumdan giderek büyüyen bu insanlık trajedisi karşısında daha fazla sorumluluk almasını bekliyoruz. Gelinen noktada halkının gözünde meşruiyetini tümüyle yitirmiş bulunan, bölge için açık bir tehdit haline gelen Esed yönetiminin hızla devreden çıkması ve barışçıl bir geçiş sürecinin önünün açılması gerekmektedir. Türkiye olarak bu yöndeki her türlü yapıcı çabayı desteklemeye devam edeceğiz."
Küresel vicdan ve adaleti en fazla ve en uzun süredir kanatan meselelerin başında gelen bir diğer konunun da Filistin meselesi olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"29 Kasım'da BM'de yapılan oylamada Filistin'in ezici bir çoğunlukla üye olmayan gözlemci devlet statüsünü kazanması, önemli bir gelişmedir. İsrail'e buradan bir kere daha bu tarihi süreci doğru tahlil etme ve Gazze'ye uyguladığı hukuk dışı abluka ile gayrimeşru yerleşim faaliyetlerine en kısa sürede son verme çağrımı yinelemek istiyorum. AB'nin, bu sorunun çözümüne ilişkin yapmakta olduğu katkıları, bundan sonra da artırarak sürdüreceğine dair inancımı da ayrıca sizlerle paylaşmak istiyorum."

"YÜKSELEN ASYA İLE STRATEJİK İLİŞKİLER KURUYORUZ"
"Bugün Türkiye, sadece ekonomisi ile değil, artan yumuşak gücüyle de yükselen küresel güçlerden biri olan dünyaya 360 derecelik bir açıdan bakmaktadır" diyen Erdoğan, şu görüşleri dile getirdi:
"Yükselen Asya ile stratejik ilişkiler kuruyoruz. Şanghay İşbirliği Örgütü ile diyalog ortaklığı tesis ettik ve Asian ile kurumsal ilişkiler kurduk. Arap Ligi'nde gözlemci üye olmanın yanı sıra Hindistan ve Çin ile birlikte Afrika Birliği'nin üç stratejik ortağından biri olduk. Karayip Devletleri Birliği'ne gözlemci üye olduk. Amerika Devletleri Örgütü ve Mercisor (?) ile diyalog ve işbirliği mekanizmasını tesis ettik. Bu ilişkileri, AB ile ortaklığımızın alternatifi olarak değil, bu stratejik ilişkiyi güçlendirici unsurlar olarak görüyoruz. 2009-2010 yıllarındaki BM Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliğimizin ardından, 2015-2016 döneminde yeniden adaylığımızı koyarak küresel vizyonumuzu bölgemizde ve ötesinde bir kez daha hayata geçirmek istiyoruz.''
Erdoğan, ''Küresel siyasette ön planda yer almaya yönelik çabalarımıza ilaveten Türk ekonomisinin itici gücü ve dinamizmi çerçevesinde çeşitli şehirlerimizi de dünyayı buluşturmaya özellikle hedefliyoruz. Bu çerçevede 2020 yılında İzmir Dünya Sergisi'ne, Expo'yu kastediyorum, İstanbul ise olimpiyatlara ev sahipliği yapmaya adaydır. Küresel barış ve istikrara katkıda bulunmaya yönelik tüm adaylıklarımıza biz siz değerli dostlarımızın özellikle desteğini bekliyoruz" dedi.
Başbakan Erdoğan, 2013 yılının, Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir atılım yılı olmasını temenni ederek, toplantıya katılanlara teşekkür etti.
AB Büyükelçileri adına İrlanda'nın Ankara Büyükelçisi Kenneth Thompson da yemekte kısa bir konuşma yaptı.
AB üyesi ülkelerin Ankara Büyükelçileri için verilen yemeğe, AB Bakanı Egemen Bağış'ın yanı sıra, Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Çavuşoğlu, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı İbrahim Kalın ve diğer yetkililer katıldı.
(ME-YHY-Y)

11.02.2013 21:49:30 TSI

Editör: Wan Haber