Tahir Elçi'nin eşi Türkan Elçi, "Bu kış her kıştan daha kış. Ölümler kışlardan daha kış" derken, Hrant Dink'in eşi Rakel Dink ise, "Yalnız olmadığınızı göstermek için geldik. Kan artık akmasın diye geldik. Hepimiz gitsek de toprak yeter demez. Ama biz yeter diyoruz" dedi.

Dicle Haber Ajansı’nın haberine göre; Barış Grubu, devlet şiddeti ve çatışmaların yoğun olduğu Diyarbakır’da barış ve yeniden müzakere çağrısı yaptı. Sözcülüğünü Oya Baydar ve Baskın Oran’ın yaptığı grup, önce Sümerpark’ta bir toplantı düzenledi. Salona “Aslolan hayattır. Zulüm dursun barışı konuşalım” yazılı pankart asıldı. Toplantının açılış konuşmasını Hrant Dink’in eşi Rakel Dink ve Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi yaptı. İlk sözü olan Türkan Elçi, şu metni okudu:

“Hoş geldin kardeşim. Bugün acılı yalnızlığıma hoş geldin. Ben, kardeşimi sevmişim bir kere kime ne! Mahzun bir kırgınlıktır benimkisi çok görme bana. Beni anlamayan toprak avuçlayıp koklasın. Yağmur kokan toprak beni anlatır. Taze mezarlar yağmur kokar. Kederimi belki o an anlarsın. Öfke bileyenler sussun bir kere öfkeden bize ne!

Kırgınlığım, yalnızlık korkusudur bunu çok görme bana. Yalnızlığı anlamayan gelip burada yaşasın. Silah sesi beni anlatır. Gece barut kokar. Dinle, belki beni o an anlarsın.

Her sabah sana güneşler doğuracağım. Sen her akşam tut. Akşamın kızıllığında vakitsiz ölümlere ben hep ağlarım. Öpüp güneşi bana geri gönder. Ben yeniden doğarım.

Her karanlıkta sana bir yıldız gibi göz kırpacağım. Karanlıklarda yıldızları daha iyi görebilirsin. Yıldızlar ki boy boy renk renk Kürt kardeşlerinin suretleridir. Beni, kardeşlerini karanlıkta gör, halden anlarsın. Buna sen inandıkça seninle yeniden doğarım. Bak yine simsiyah geceler çöktü üstümüze. Karanlıklar, gündüzlere indi, ölümler çoğaldı. Yokuş aşağı kayıyor zaman. Gel bugün, zamanı yıkalım. Geride kalsın ölümler. Yalnızlık içinde bir mezar bizi bekler. Sessiz mezar taşına hep beraber barış yazalım. Dilsizlik ve sağırlıktan muzdarip zamanlarda gel seni beni bul. Sözün bittiği yer demeden, sihirli kalemlerle kelam bizim, kelam bizim diye yazalım.

Gel kalbimi koru. Kaybolmaya yüz tutan, sevgimi bul getir bana. Devlerde sevgi olmaz. Biz devlere inanmadan, çocuklara masal diye anlatalım. Karanlıklardaki devlerden bize ne.

Bu kış her kıştan daha kış. Ölümler kışlardan daha kış. Haydi, gel öfkemize ip bağlayalım. İpleri dipsiz kuyulara salalım. Baharlardan güller toplayıp kurşunun keskin sesine biz gül atalım.

Hoş geldin kardeşim. Bugün acılı yalnızlığıma hoş geldin.”

Dink: Biz hepimiz gitsek de toprak yeter demez
Elçi’nin okuduğu metnin ardından Rakel Dink yaptığı açıklamada, batıdan yalnızlığa ortak olmaya geldiklerini belirterek, “Yalnız olmadığınızı göstermek için geldik. Biz geldik, kan artık akmasın diye geldik. Biz hepimiz gitsek de toprak yeter demez. Ama biz yeter diyoruz. Kan dursun insanlar ölmesin. Toprak doymaz. Kardeşçe, insanca parlamentoda konuşun demeye geldik. Artık kimsenin ölmesini istemiyoruz. İnsanlar artık eceliyle ölsün istiyoruz. 2015 yılı bitmek özere. 1915 yılında, Ermeni Soykırımı’nda o kadar insan öldü, toprağa gönderildi. Bir şey çözüldü mü? Devletin boynundaki prangadalar kırılsın, onlar da o yükten kurtulsun. Bu yüzyılda aynı travmalar yaşanmasın. Bu kadar acı yeter. Hepimiz birbirimizin acısından bıkmadık mı? Ve yeter diyoruz. Bitirin bu kan akıntısını ölmeyi öldürmeyi. İki dudağınızın arasındadır ölümleri bitirmek” dedi.

“Sessizlik hayal kırıklığı yarattı”
Dink’in konuşmasının ardından yasağın devam ettiği Savaş mahallesinin muhtarı Ahmet Şen, evlerine girip çıkamadıklarını belirterek, 15.000 öğrencinin mağdur olduğunu ifade etti. Batının ve medyanın sessiz kalmasına tepkili olduklarını dile getiren Şen, “Yeter artık savaş istemiyoruz” diyerek, gün geçtikçe duygusal bir kopukluğun yaşandığını söyledi. Sessizliğin Kürt halkını hayal kırıklığına uğrattığını belirten Şen, bu durumun devam etmesi durumunda iç savaşın çıkacağını savundu.

“Gelin bizimle bir gün yaşayın”
Ziya Gökalp mahallesinin muhtarı Muhsin Sanar ise, çocuklarının tank sesleriyle yatıp kalktıklarını belirterek, “İki vatandaşımız gazdan etkilenerek öldü. Ölümlere dur demek lazım” dedi. İnsanların çok fazla göç etmediğini daha fazla geçici olarak güvenli bölgeye geçtiklerini belirten Sanar, “Batıdaki insanlarımız gelsin burada bizimle bir gün yaşasın istiyoruz. Bizimle beraber olsun” dedi.

“Hergün kan, ceset görmekten bıktık”
Sur’dan gelen bir aile adına konuşan bir kişi ise, “Ülkemize hoş geldiniz” diyerek konuşmasına başladı. Çocuğunun kıyafetini çıkartan kadın, kızının yasak süresince ilçede böyle olduğunu belirterek, “Biz orada günlerce aç susuz kaldık, zulmü yaşadık. Bizim ne kadar mağdur olduğumuzu görsünler. Yeter altık kimseden saray, köy istemiyoruz. Biz sadece kalıcı barış istiyoruz” dedi. Çocuklarını çıkartırken üzerlerine polis tarafından ateş açıldığını belirten kadın, “Başka yerden gelenler bilsinler neler yaşadığımızı. Her gün bir yerde kalıyoruz. Bir an önce bir çözüm bulunmasını istiyoruz. Hergün kan, ceset görmekten bıktık” diye konuştu.

“Herkes bu çocuklara sahip çıkmalı”
Daha sonra Sur’da öldürülen ve cenazesi alınamayan İsa Oran’ın babası Mehmet Oran konuştu. Oran, büyük bir katliamla karşı karşıya olduklarını belirterek, “Tanklarla toplarla insanlar katlediliyor. Çocuklar katlediliyor, bir acılı baba olarak. Çocuğunu üniversiteye kaydeden bir babanın, oğlunu üniversitede mi araması gerekiyor, yoksa barikatlar ve hendekler arasında araması mı gerekiyor? Kimya okuyordu oğlum. Altı ay içinde üç-dört kez gözaltına alındı ve tehdit edildi. AKP’nin faşist çeteleri hergün çocuklarımızı katlediyor. Bugün hala aynı sorunla bütün üniversitelerde Kürt çocuklarına karşı bu pervasızlık devam ediyor. Herkesin bu çocuklara sahip çıkmasını istiyoruz” dedi.

“Hendeği sorgulayanlar, gelsin neden açıldığına baksın”
Oğlunun Azadiya Welat ve Özgür Gündem standı açtığı için gözaltına alındığını ifade eden Oran, kurumlar ve HDP’li vekiller üzerinden valilikle yaptıkları görüşmelerinde hergün başka bir şey söylendiğine işaret ederek, “Bizimle artık dalga geçmesinler. Bunun sorumlusu AKP hükümetidir hendeği sorgulayanlar gelsin neden açıldığına baksın. Dolmabahçe mutabakatını devirip sonra ülkenin çocukları savaş hazır deyip bu çocukların ölümlerine sebep olanları kınıyorum” dedi.

Çocuklarının cenazelerinin nerede olduğunu bilmediklerini dile getiren baba Oran, “Kağıt imzalarsınız sizin ölümünüzden sorumlu değiliz diyorlar. Eğer bir şehrin mülkü amiri çocuğumu öldürüp veremiyorsa bunun sorumlusu onlardır. Bana diyorlar git o barikatları kaldır cenazeyi al. Bunları diyenleri şiddetle kınıyorum. Çocuklarımızın cenazelerini alacağız. Bu sorunun muhatabı sayın Abdullah Öcalan’dır. Öcalan İmralı Adası’ndan çıkmadan bu ülkeye özgürlük gelmedi, gelmeyecek” diye konuştu.

“Sözün bittiği yerdeyiz”
Sur’da cenazesi alınamayan İsa Seviktekin’in ağabeyi İhsan Seviktekin ise, sözün bittiği yerde olduklarını belirterek, “Kardeşlik bu değildir. Bir aydır Kürt dediğiniz kardeşleriniz tanklarla, toplarla bombalanıyor. Bu mudur kardeşliğiniz? Burada bir sorun var. Bunun adı da Kürt sorunudur. Neden bu gerçekleri görmüyorsunuz? Cenazelerimiz üzerinden politika yapılması kadar kepazelik bir durum yoktur. Eğer buna kardeşlik deniliyorsa bu kardeşlik zedeleniyor. Bu süreçte yalnızız. Çocuklarımız sokak ortasında öldürülüyor. Bu sorun sadece bizim sorunumuz değildir. Bir an önce biz barışın olmasını istiyoruz” dedi.

Yapılan konuşmaların ardından gelen sanatçılar hep bir ağızdan Diyarbakır türküsünü söyledi. Aydınlar buradan Sevgi Anıtı’na gitti. Heyet buradan Diyarbakır Valiliği ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne ziyarette bulunacak.

Barış buluşmasına katılan isimler şöyle:

Abdullah Erdoğmuş (Siyasetçi), Ahmet Dindar (Avukat), Alev Er (Gazeteci), Ali Arif Cangı (Avukat), Ali Gürlek (Diş Hekimi), Ali Nesin (Akademisyen), Arat Dink, Aslı Aydıntaşbaş (Gazeteci), Aşkın Cebeci (Psikolog), Atilla Dirim, Attila Durak (Fotoğraf Sanatçısı), Ayça Atikoğlu (Gazeteci), Ayşe Erzan (Akademisyen), Ayşegül Devecioğlu (Yazar), Baskın Oran (Akademisyen), Bahri Bayram Belen (Avukat), Betül Cinmen Sümer (Avukat), Bilge Selçuk Yağmurlu (Akademisyen), Bülent Atamer (Mühendis), Bülent Bilmez (Akademisyen), Bülent Müftüoğlu (Organik Üretici), Celal Başlangıç (Gazeteci), Celal Yıldırım (Diş Hekimi), Celalettin Can (Yazar), Cengiz Güngör (Avukat), Çağatay Anadol (Yayıncı), Çiğdem Yalçın (Emekli, İnsan Hakları Savunucusu), Derya Koptekin (Psikolog), Dilek Gökçin (Yönetmen), Duygu Öz (Psikolog), Ercan İpekçi (Gazeteci), Erdoğan Emir (Müzisyen), Ergin Cinmen (Avukat), Erol Önderoğlu (Gazeteci), Esra Salmanlı (Avukat), Fatin Kanat, Fatma Karakaya (Avukat), Ferhat Tunç (Müzisyen), Feyha Karslı (Hukukçu), Feyhan Oran, Gülseren Onanç (İş insanı – Siyasetçi), Gürhan Ertür (Emekli), Haluk İnanıcı (Avukat), Haluk Tekeli (Mali Müşavir), Hidayet Şefkatli Tuksal (Yazar), İdris Lütfü Melek (Gazeteci, Eski Belediye Başkanı), Jale Özgentürk (Gazeteci), Kenan Ağbulut (Müzisyen), Lale Dilligil (Spiker), Lale Mansur (Oyuncu), Levent Gültekin (Gazeteci – Yazar), Mebuse Tekay (Avukat), Mehveş Evin (Gazeteci), Melek Göregenli (Akademisyen), Melek Özmen (Sinemacı), Melis Alphan (Gazeteci-Yazar), Meral Çaldır, Mesut Med (Müzisyen), Metin Boran (Yönetmen), Mevlut Ülgen (Psikolog), Murat Çelikkan (Gazeteci), Murat Özbank (Akademisyen), Musa Baki (Müzisyen), Müge İplikçi (Yazar), Nesrin Nas (Siyasetçi), Neşe Yaşin (Şair), Nilgün Doğançay (Hekim), Nilgün Özşahin (Diş Hekimi), Oktay Etiman, Orhan Alkaya (Yönetmen, Oyuncu), Oya Baydar (Sosyolog, Yazar), Öktem Kalaycıoğlu (Emekli Bankacı), Ömer F. Gergerlioğlu (Hekim), Özgür Çelik (Akademisyen), Pınar Aydınlar (Müzisyen), Rakel Dink, Rojbin Tugan (Avukat), Rojda (Müzisyen), Rugeş Kırıcı (Oyuncu), Sema Kılıçer, Semra Somersan (Yazar), Serhat Kural (Dansçı), Seyhun Dalgıç (Hekim), Sibel Özbudun (Antropolog), Sinan Gökçe (Müzisyen), Sinem Aslan (Akademisyen), Suavi (Müzisyen), Süleyman Özkaplan, Şanar Yurdatapan (Müzisyen), Şengül Çavuşoğlu (Psikolog), Şengün Kılıç (Gazeteci), Tamer Altunay (İletişimci), Tatyos Bebek (Diş Hekimi), Taylan Yıldız (Müzisyen), Temel Demirer (Araştırmacı – Yazar), Türkcan Baykal (Klinik Psikolog), Ümit Otan (Gazeteci-Yazar), Ünal Çeviköz (Eski Büyükelçi), Vecdi Sayar (Sinema Eleştirmeni), Yahşi Karamollaoğlu (Mimar), Yalçın Ergündoğan (Gazeteci-Yazar), Yasemin Bektaş (Aktivist – İletişim Danışmanı), Yücel Tunca (Fotoğrafçı), Zeynep Tanbay (Sanatçı).

(DİHA, Evrensel)

Editör: Wan Haber