Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarını eleştirerek, "Derecelendirme kurumlarının hiçbir tanesi objektif değildir. Hiçbir tanesi doğru hareket etmez. Bunların her birinin bağlı olduğu odaklar vardır" dedi.
9'uncu İstanbul Mobilya Fuarı'na katılan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin seçimlerinin ertelenmesi ve uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody'sinin Türkiye hakkındaki açıklamalarını değerlendirdi. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, "Sanayi ve Ticaret Bakanı olduğum dönemde Türkiye'nin sanayi envanterini çıkartırken karşılaştığımız en büyük zorluklardan biri, çeşitli kurumlardaki verileri üst üste getirememektir. Türkiye'nin bu konuda her kurumu farklı standartlarla verileri topladı" diye konuştu.
Seçimleri ertelemenin nedeninin Avrupa Topluluğunda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması'ndaki (NACE) gecikmeden dolayı yapılan talep olduğunu belirten Bakan Çağlayan, "Şimdi NACE sınıflandırılmasıyla beraber Türkiye'deki bütün meslek kuruluşları ortak bir statüye gelmiş oluyor. Yani sektörel anlamda baktığınız zaman, bir sektörde ne kadar insan çalıştığını, aktif, pasifliğini, üretimi, envanteri çok net bir şekilde görme imkanına sahip olacaksınız. Şimdi bu NACE sınıflandırılmasındaki gecikmeden dolayı böyle bir talep geldi. Bakanlar Kurulu'nda da imzaya açıldı. Bu seçimler şimdi 3 aya ertelendi. Çünkü bazı odalarda haklı olarak dile getirilen hususlar vardı. Bazı odalarda NACE sınıflandırılması yapılırken komitelerin karışık olduğu ve ilgisiz üreticilerin, sektörlerin aynı kalitelerde, aynı NACE kodlamasında aynı noktaya getirildiği ifade edildi" dedi.

"ÖNEMLİ OLAN SEÇİMLERİN BU YIL YAPILACAK OLMASIDIR"
Seçimlerin bu yıl yapılmasının önemli olduğunu ifade eden Çağlayan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama bunun için bir zaman tanınması gerekiyordu. Şuanda önemli olan seçimlerin bu yıl yapılacak olmasıdır. Bu seçimlerin aslında geçen yıl Kasım'da yapılması gerekiyordu. Ama Kasım'da da NACE yetişmediği için bu gerekçeyle seçimleri uzatma kararı almıştık. Şimdi de meclis sınıflandırılması yapıldı ama bu sefer yapılan sınıflandırmada, çeşitli odalarda dile getirilen haklı şikayetler ister istemez bu konuda bir düzenleme yapılmasını sağlama noktasında önemli. Çünkü gerek Odalar ve Borsalar Birliği, gerek odalarımız son derece demokratik kurumlardır. Bunlar sivil toplum kuruluşlarıdır. Demokratik sivil toplum kuruluşlarının da seçimlerini en demokratik şekilde yapması vazgeçilmezdir. Hükümet olarak bu imkanı sağladık. Ümit ediyoruz ki, inşallah Mayıs ayında odalar seçimlerini yapacak. Odalarda, odalar birliği genel kurul üyeliği, meclis üyeliği ile ilgili komiteler, meclis üyeliği yönetim kurulu üyelikleri, meclis başkanlıkları bu yıl seçimleri yapıldıktan sonra da Ağustos ayında da Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin yönetim kurulunu ve diğer organlarının seçimleri yapılacak."

"KEŞKE 5174 SAYILI KANUN DEVAM ETTİRİLSEYDİ"
5174 sayılı kanunun iptalinin odalar açısından kayıp olduğunu söyleyen Bakan Çağlayan, "5174 sayılı kanun çıkartılırken ben Ankara Sanayi Odası Başkanı, Odalar ve Borsalar Birliği Başkan Vekiliydim. 5174 sayılı kanun çok önemli bir kanun. Bu konuda Sayın Başbakanımız ve o dönemdeki hükümetimiz gerçekten bu kanuna son derece önem göstermişti. Bu kanun çok çabuk bir şekilde parlamentodan geçmişti. Kanun çıkartılırken çok radikal kararlar alınmıştı. 2005 yılında Ankara Sanayi Odası Başkanı olduğum dönemde bu kanuna biz çok önemli bir madde koymuştuk. Koymuş olduğumuz maddeyle oda ve meclis başkanlarının iki dönemden sonra, tekrar seçilebilme şartlarını iki dönem ara verdikten sonra diye bir madde belirlemiştik. Bu maddenin en büyük savunucularından biri olmuştum. O zaman şunu ifade etmiştim; Ankara Sanayi Odası Başkanı olarak ben 1995'ten itibaren 6 seçilme şartı. 6 seçimde tek liste ve tamamıyla seçilmiş olan bir insanım. O tarihlerde seçilme konusunda hiçbir endişesi olmayan biriydim. Buna rağmen oda başkanlıklarının iki dönemden sonra ara verilmesi gerektiğini çok fazlasıyla inanmıştım. Ama maalesef Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvurularla, mahkeme kanunu iptal etti. Bana göre bu doğru olmamıştır. Keşke bu kanun devam ettirilebilseydi" diye konuştu.

"DERECELENDİRME KURUMLARININ HİÇBİR TANESİ OBJEKTİF DEĞİLDİR"
Bakan Zafer Çağlayan, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in "Dış kırılganlık azalırsa Türkiye'nin not artırımını değerlendirebiliriz" yönündeki açıklamasını eleştirdi. Moody's'in açıklamasının kendilerini bağlamadığını, bu açıklamaların Türkiye'nin itibarını zayıflatamayacağını ifade eden Çağlayan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Derecelendirme kurumlarının hiçbir tanesi objektif değildir. Hiçbir tanesi doğru hareket etmez. Bunların her birinin bağlı olduğu odaklar vardır. Bunların bağlantılı olduğu çeşitli gruplar, bunlara ne talimat verirse bunlar, onları yapar. Şimdi Moody's'in yapmış olduğu değerlendirme, bir kere Türkiye gerçekleriyle hiçbir şekilde bağdaşmayan bir değerlendirmedir. Cari açık konusunda Türkiye 2011 yılında çok ciddi bir başarı elde etmiştir. 2012 yılında Türkiye, bir önceki yıla göre cari açığını 25 milyar dolardan fazla düşürmüş bir ülkedir. 21,5 milyar doları ihracat artışından kaynaklanmıştır. Eskiden ithalat azalırsa cari açık azalırdı, artarsa cari açık yükselirdi. Ama şimdi Türkiye, 2012 yılında ihracatını arttırarak cari açığını azalttı. 2012'de bizim program ve hedeflerimizde ön gördüğümüzün daha altında bir cari açık rakamıyla karşı karşıya kalacağız. 2012'nin ilk 11 ayında cari açık toplam 45 milyar dolar olmuştu. Gözüküyor ki, bu sene 50 milyar dolarla 2012'de kapanacak. Gayri Safi Milli Hasıla rakamlarımız da Nisan başında açıklanacak."

"CARİ AÇIK DÜŞ DEYİNCE DÜŞMÜYOR"
Cari açığı düşürmek için yapılan çalışmaların yeterli olmadığını söyleyen Bakan Zafer Çağlayan, "Türkiye'nin cari açığını çok daha fazla azaltması gerekiyor. Cari açığa düş deyince düşmüyor. Cari açığı Türkiye'nin bir kronik meselesi olmaktan çıkartıyoruz. Nasıl çıkartıyoruz? İhracatımızı arttırarak çıkartıyoruz. İki, ihracatımızın birim kilogram fiyatını marka tasarımı ekleyerek, birim kilogram fiyatını arttırıyoruz. Bir diğeri de Türkiye'nin ithalat yapmak zorunda kalmış olduğu, enerji hariç diğer ürünleri de mümkün olduğunca ülkemizde stratejik yatırımlar bu anlamda çok önem arz ediyor" dedi.

"TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK CARİ AÇIK PROBLEMİ ENERJİDİR"
"Biz cari açığı Moody's istediği için düşürmüyoruz" diye devam eden Çağlayan, cari açığa neden olan faktörlere değinerek, "Türkiye'nin en büyük cari açık problemi enerjidir. Enerjiden dolayı biz cari açık ve dış ticaret açığı veriyoruz. Bu konuda radikal kararlar aldık. Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla Türkiye'deki kendi kaynaklarımızdan sonra biz yabancı kaynakları ithal etme politikasını benimsemiş durumdayız. Türkiye'ye itibar kaybettirmek isteyenlerin kendi itibarı kayboluyor. Bu Fitch için de, Moody's için de böyledir. Bunların yapacağı tek şey, kendi itibarlarını kurtarmaya yönelik olmalıdır. Moody's, Türkiye'yi bugün IMF'den borç almasa batacak durumda olan ülkelerle aynı kefeye koyuyor. Biz artık bu işlerle etkilenen bir ülke değiliz" diye konuştu.
(HÇ-ÖFA-OK-E)

29.01.2013 15:57:38 TSI

Editör: Wan Haber