Röportaj: Gönül Demir 


2009 yerel seçimlerinde 40 oyla seçimleri kaybeden BDP’nin Gevaş ilçe örgütü, bu mağlubiyetten yola çıkarak, 2014 seçimlerini mutlak kazanmanın peşinde. Ancak bunun için izlenilecek yol ise Gevaş’ta eli sıkılmayan tek bir Gevaşlı kalmayacak. Gösterilecek adayın kravatını takıp yerinde oturacak biri olmayacağını dile getiren, Gevaş BDP İlçe Başkanı Basri Aslan,  Nasıl güzel bir kent oluşturacağını bilecek. Dünyayı algılaya bilecek. Edebiyatı bilecek, sanatı ve her alanıyla kendini geliştirmiş olacak. Bunun yanında çokta mütevazı olacak. Kravatını takıp gidip o koltukta oturmayacak. sözleriyle kararlılığını ortaya koyuyor.

Oldukça kendinden ve yapılacakları çalışmalarından belediyeyi alacaklarını kaydeden Basri Aslan, Mevcut Beldiye Başkanı Nazmi Sezer’in belediye’yi şirketleştirdiğini de öne sürerek;  “Ben burada Belediyecilik anlayışının olduğunu düşünmüyorum. Yani bir Belediyecilik yok orda bir şirket var. O şirketin başında biri var ve bu şirket yönetiliyor. Dolayısı ile bir şirket mantığıyla bakıldığı için Gevaş'ın ne toplumsal dokusunu, ne ekolojik, nede kültürel sanatsal alanlarının var olup olmadığının çok anlamlı değil. Bir yerel iktidar sonuçta, ekonomik potansiyeli işte merkezi hükümetten aldığı payla vatandaş tan tahsil edilen su çöp vergisi, emlak vergisi gibi bir alan ve şöyle bakılıyor. Ben bu parayı nasıl kullanırım?” ifadelerinde bulunuyor.

Tabi bunun yanı sıra Belediyenin çöplüğü köpek ölüleriyle doludur diyen Aslan;  Gevaş’ta köpeklerin sokak ortasında belediye ekiplerince öldürüldüğünü belirterek; Yaşanan hayvan katliamına dikkat çekiyor.

Merhabalar Basri Bey. Sizi tanıyabilir miyiz Basri Aslan kimdir?

1967 Gevaş doğumluyum. Eğitim süreçlerimi liseye kadar Gevaş'ta tamamladım. Askerlikten sonra İstanbul'a yerleştim. Yaklaşık 15,18 yıl İstanbul, Antalya, İzmir gibi kentlerde yaşamımı kazanmaya çalıştım. Son bir yıldır da Gevaş’a geri döndüm ve Şubat ayı ortalarında da BDP İlçe Başkanlığına seçildim. Şuan anda BDP İlçe Başkanlığında partimizin ilgili çalışmalarını yürütüyoruz.

Partiniz yani BDP Gevaş'ta ne kadar etkili?

Bizim Gevaş'ta etkinliğimiz, iktidar alternatifi bir partiyiz son yerel seçimlerde Belediye'yi çok az bir oy oranıyla kaybettik 40 oyla. Şuna inanıyoruz ki; biz 2014 yerel seçimlerde partimizi iktidara taşıyacağız, etkinliğimizi de bu anlamda tanımlamak mümkün.

Gevaş'ta siyasi parti olarak çalışmalarınızı nasıl yürütüyorsunuz?

Bizim açımızdan biraz sıkıntılı tabi siyasi parti olarak çalışmalarımızı yürütmek. Çünkü,  Türkiye'nin alışık olmadığı bir muhalefet anlayışı var. ,sivil itaatsizlik diye tanımlanan bu anlamda bir muhalefet geliştiriyoruz. Demokratik alanları genişletmek için sürekli hükümetin güvenlikçi politikalarıyla yüz yüze geliyoruz bu anlamda sıkıntı yaşıyoruz. Gevaş'ta bir sosyal doku var nerdeyse herkes iki baba sonra akraba bu yüzden insanlar başka partilerde etkinlik gösterdiklerinde çok fazlada ciddi anlamda bir çekişme alanı oluşmuyor. Partimizin dışında Gevaş'ta siyaset sadece yerel iktidara odaklanan, bir iktidarın kaynaklarına odaklanan o kaynakların kullanımına odaklanan bir siyasettir. Toplumun geleceğini bu gününü, gelecek kuşakların yaşam alanları kaygısı ile hareket eden partimizin dışında bir siyasi anlayış  yok, bu yüzden de aslında çok renkli bir siyasal ortamda yok biraz yozlaştırılmış siyaset, ekonomik değerler tarafına indirgenmiş toplumun diğer alanları ilgisiz bırakılmış. Bizim amacımız toplumun her alanında yer almak ve toplumu her anlamda duyarlı hale getirmek ve toplumla birlikte yeni yaşanabilir bir kent sanatıyla, kültürüyle, çalışmaları ile, ekonomik alanları ile bizim ve bizden sonraki kuşakların yaşaya bilecekleri bir kent yaratmaktır.


2009 da seçimlerinde 40 oyla seçimleri kaybettiniz. Bunu göz önünde bulundurduğunuzda BDP Gevaş İlçe teşkilatı 2014 seçimlerine nasıl hazırlanıyor?


Biz şuna inanıyoruz. İnsanlarla yakın temas her zaman en etkili çalışmadır. Bu yüzden şöyle bir programımız ve hedefimiz var biz 2014 seçimlerine kadar elini sıkmadığımız kimseyi bırakmayacağız. Gevaş'ta, kendimizi partimizin amaçlarını yerel iktidarın nasıl algıladığını kadrolarınızın nasıl bir performans ve nasıl bir anlayış ile çalışacağını halkımıza anlatacağız inanıyorum ki halkımızı bu konuda ikna da edeceğiz. Zaten partimize yönelik partimizin dürüst siyaset yürüttüğüne yönelik genel bir kanı var halkta. Ancak işte iktidar parti merkezi iktidar yönetenlerin ve onların partilerini ülkenin ekonomik kaynaklarını bu anlamda çok yoğun kullanıyorlar ve halkımızın da yaşam standartlarının düşük olması halkın üzerinde kısmide olsa bir etki yaratıyor ve doğru siyasal tercihleri yerine çıkara dayalı siyasi tercihler edebiliyorlar. Amacımız bununda önüne geçmek çünkü İlçemiz 1923 yılından beri İlçe statüsünde nerdeyse, Cumhuriyet'in ilanı ile birlikte bu statüyü taşıyor. Cumhuriyet Türkiye'si öncesinde de merkezi bir yer İlçemiz fakat İlçenim kaynakları ne yazık ki bu güne kadar halkın genel çıkarları doğrultusunda kullanılmamış. İlçe iktidarını ele alan her kez bir sonraki dönemi kazanmak adına kullanmış bu kaynakları ve bu yüzden de ilçemizin halen bir alt yapısı yok. 

İçme sularımıza karışan lavabo suları, içme sularımızın sağlıklı olmadığı her kez tarafından biliniyor. Belki 30,40 yıl önce döşenmiş borularla evimize sular geliyor. Bu alt yapının olmaması çok ciddi anlamda halkın sağlığını tehdit ediyor ve hiç bir kaygıda duymuyor bu güne kadar gelen iktidarlar. İnsanlar şöyle bakıyor hayata, ben yaşıyorum benim standartlarım yüksek olsun ben öldükten sonrada dünya gidebilir. Sonraki kuşaklar için bir kaygı taşımıyorlar mesela bir imar planı yok İlçede. Tarım arazileri hızla kentleşmeye açılıyor ve belki 50 yıl sonra bu topraklarda yaşayan insanlar bir domates ekecek toprak parçası bulamayacaklar. Bir kent anlayışı yok kentin ne olduğunu bilmiyorlar. Bu yerel iktidarlar, bilgiden yoksunlar böyle atadan dede den gelmiş bir algıyla yönetmeye çalışıyorlar kenti. Modern çağlarda kentlerin nasıl olabileceği yollarından parklarına, bizim dışımızdaki görücük yaşamın sürdürülebileceğine ekolojinin en azından İçe sınırları bu kent sınırları içerisinde ekolojik dengelerin korunmasına o biçimlilik içerinde değerlendirecek bir bakış açısı yok ve ben inanıyorum ki bu bilgi de yok. Bu yüzden bu sıkıntıları bütün halkımıza anlatacağız. Yani siz çocuklarınıza sarılıyorsanız,  onları sevdiklerinizi iddia ediyorsanız,  onlar için yarın insanca yaşayabilecekleri alanlar bırakmak zorundasınız diyeceğiz ve buna ikna edeceğiz halkımızı. İnanıyorum ki biz 2014 seçimlerini alacağız ve çok kesin olmakla beraber iddialıyız.


Gevaş halkının karşısına 2014 seçimlerinde nasıl bir aday çıkaracaksınız?

Biz kongreden sonra arkadaşlarla oturup konuştuk. Hep böyle popüler kişiler üzerinden bir siyaset algısı gelişmiş işte popüler bir kişi olursa kazanma şansı artar. Halk ilgi duyar. Biz bunun yanlış bir bakış açısı olduğunu düşünüyoruz. Bunla ilgili değerlendirmeler yapıyoruz.  Önemli olan adayın kendiside tek başına olmamasıdır ekip çok önemlidir. Yanına vereceğimiz birlikte çalışacağı insanlar çok önemli mesela.  Belediye Meclisini oluşturacak insanların niteliği çok önemli. Biz şunu dedik bizim adayımız çok özel toplantılar dışında o koltukta oturmayacak kazandığı takdirde. Tulumunu giyecek işçisiyle birlikte çalışacak sucusuyla, çöpçüsü ile birlikte çalışacak. Yani biz başımıza bir efendi getirmeyi düşünmüyoruz. Çalışacak, kaynaklarını denetleyecek, bu kaynakların nasıl kullanıldığını denetleyecek ve halka hesap verecek bir aday. Partimizin zaten yerel yönetim anlayışı aşağı yukarı bilinen bir şeydir. Biz alternatif yerel yönetimler hedefliyoruz. Biz kapitalist sonrası kentlerin nasıl olacağı üzerinde yoğunlaşıyoruz. Çünkü;  sonuçta kapitalizm artık dünyada sürdürülebilir bir ekonomik model olmaktan çıkıyor. Kapitalizm sonrası bir toplum yapısı gelişecek. İşte kapitalizm sonrası kentlerin ekonomik, sanatsal, kültürel olarak nasıl olması gerektiği üzerinde kafa yoruyor. Belediye'lerimiz böyle bir alternatifle yeni kent anlayışları geliştirecekler, işte bizim adayımızın profili böyle olacak. Nasıl güzel bir kent oluşturacağını bilecek dünyayı algılaya bilecek. Edebiyatı bilecek, sanatı ve her alanıyla kendini geliştirmiş olacak. Bunun yanında çokta mütevazı olacak. Kravatını takıp gidip o koltukta oturmayacak.


Büyükşehir olan Van için düşünceleriniz nelerdir?

Tabi Büyük Şehir programı yasa itibari ile Van Büyükşehir oldu. Bundan önceki yasalar farklıydı. Büyükşehir sınırları İl sınırları olarak artık algılanıyor yani. 30 Büyük şehir İlin bütün sınırları içerisinde yaşam alanlarına hizmet götürmektir zorunluluğunda kalacak bu anlamda her halde yasalarla bir bütçede oluşturulacak. Ben şöyle düşünüyorum: Bu geleceğe yönelikte aslında bir program biraz yumuşak bir realite süreci gibi görünüyor. Dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmeler bunu gösteriyor. Van'ın Büyükşehir olması çok iyi oldu. Şunun için çok iyi oldu çünkü küçük belde Belediyeleri bazı İlçe Belediyelerimiz partimizin yeterli çalışma yapamamasından kaynaklanan nedenlerden başka partilerin iktidarların elinde. Biz bir karşılaştırma yaptığımızda mesela Özalp ile  AKP li Belediyeleri ela alıp karşılaştırdığımızda çok farlı bir Belediyecilik karşımıza çıkıyor. Bizim Belediyecilik anlayışımız zaten orda kendini belli ettiriyor. Tabi Büyükşehir daha önce İlçelerin direk, bir müdahale şansına sahip İlçe sınırları içerisinde bir çalışma şansına sahip olmadığı için AKP’li Belediye'lerin elinde olan İlçelerin hali çok fena. Gidin dolaşın sokaklarını, yol yok, alt yapı zaten başlı başına büyük bir sıkıntı göstermelik ağaç dikimleri yapılıyor. Bu bütün AKP’li Belediye'lerin yaptığı şeydir onun dışında da bir hizmet yok. Bu yüzden bizim Büyükşehir’i kaybetmememiz lazım asla kaybetmeyeceğiz. Van'ın Büyükşehir olması bizi mutlu ediyor. Büyükşehir Belediye'sini tartışmasız kazanacağız. Bununla beraber bütün İlçeleri kazanacağız, öyle bir hedefimiz var. İnanıyorum bunu da başaracağız. Halkımız özellikle bu son dönem AKP’li Belediyelerin, Belediyeleri nasıl talan ettiğini artık gözlemleyebiliyor ve halkın bir daha buna izin vermeyeceğini düşünüyoruz.

 

""


Gevaş Van'ın Turizmine açılan kapısı. Fakat gelişmeyen bir İlçe Gevaş'ın hizmet almama ve gelişmeme sebebi nelerdir?

Şimdi bir kentin yaşam alanlarının gelişmesi onun ekonomik potansiyeliyle ilgili. Bundan 30,40 yıl önce Gevaş'ın temel ekonomik kaynağı köylerden var olan hayvancılıktı. Daha doğrusu, yüz yıllardan gelen gelenekle özellikle küçükbaş koyun keçi, gibi küçük baş hayvancılık ve önemli bir ekonomik potansiyeldi fakat merkezi iktidarların gerek tarım politikaları gerekse bölge köyleri üzerindeki asi milis yaklaşan ekonomi hem siyasal hem de kültürel asi milis yaklaşımları halkın bu geleneğini sürdürmesinin önünde engel teşkil etmiştir ve halk yapmış olduğu hayvancılığı bırakmaya başladı. Kısmi alanlarda koruculuk sistemiyle insanlar, sabit bir para akışına alıştırıldı bundan dolayı da insanlar tembelleştirildi. Yani daha önce bin tane koyun besleyen biri, işte maaşını alıp evinde oturuyor ve koyun beslemeği bırakıyor. Dolayısı ile Gevaş'ın ekonomik potansiyelini de düşürmüş oluyor aslında. Gevaş'ta verimli topraklar var tarım alanında. Ama yaz süreci çok kısa olduğu için bir tek ürün bile doğru dürüst yetişmiyor. Bu yüzden tarım sadece kapalı ev ekonomisine hizmet eden alandır. Daha çok beklentisi mesela Gevaş'ta yaşayan gençlerin temel ve tek beklentisi maaşlı bir iş olması eskiden devlet kapısı derlerdi. Şimdi ise üretim alanları özelleştiği için maaş ve sigortalı bir iş sahibi olmaktır yüzde 80’nin hedefi budur. Dolayısı ile bu ekonomi alanlarını da daraltıyor. İnsanların daha güçlü ekonomileri yaratacak alanları oluşturması gereken alanları da daraltıyor. Turizm, Gevaş için önemli bir ekonomik kaynak oluşturabilir tabi biz hep ekonomi üzerinden hayata baktığımız için ama aynı zamanda önemli kültürel sanatsal, toplumlar arası ilişki anlamında da turizm Gevaş için önemli bir alandır. Fakat ne yazık ki bu değerlendirilmemiş. Turizm olarak kullanılacak alanlar belirlenmemiş bile işte doğal olarak bir gölümüz var. Akdamar adasına buradan gidiliyor. Tarihi kilisesi tüm dünyada ilgi gören kilise Gevaş'a yakın olduğu için dolayısı ile Gevaş üzerinden adaya gidiliyor. Civar köylerde 1911 yılından önce Ermenilerin yaşadığı alanlarda bazı özellikle Mabetler ve kilise anlamında tarihi yapılar var. Bunlar bir şekilde harabeye dönüştürülmüş yaşamın sürdüğü köylerde samanlık ve ahır olarak kullanılmış bakılmamış. 

Birazda Devlet'in sadece milli tarihe yönelmesi ve milli tarih dışında ki on binlerce yıllık tarihi görememesi hatta onun yok olmasına göz yumması Van tarihsel olarak ilgi çekecek alanları da artık göremez hale geldik. En azından onları çekici bir alan olarak sunamıyoruz ama her şeyden önce bu anlamda ne yerel iktidarın nede özel sermaye gurupların Turizmi sadece bir ekonomik alan olarak algılama mantıkları turizm gelişmesine önünde bir engeldir. En azından bu gün Gevaş'ta olmayan bir şey kim gelecek Avrupalılar sonuçta ekonomisi yüksek olanlar turistlik seyahatlere çıkabilecek. Kim olacak bunlar batı merkezli dünya kaynaklarının aktığı işte, Amerika Batı Kıta Avrupası’nda gelecek insanlar olacak. Bunların, rahat edebileceği yaşam alanlarının olması lazım. Bu yaşam alanlarını oluştururken, onların kültürlerinin ne olduğu ile ilgili kafada bir şeylerin olması gerekiyor. İşte ibadet edebilecekleri, tiyatro izleyebilecekleri, sinemaya gidebilecekleri çünkü, orda farklı bir yaşam kültürü oluşmuş sanatsal sportif etkinlikleri kullanabilecekleri alanlar oluşturulmalı oteller dışında yani turizm derken sadece otel aklımıza geliyor. İşte lüks oteller yapıyoruz ve turistin gelmesini bekliyoruz aslında böyle değil. Tabi seyahate çıkan biri için otel en son düşünülecek bir durumdur. Daha çok farklılıklar ararlar tabi bu bir mantalite gerektiriyor. Yani, dünyayı algılayamayan bir kafa ve zihniyet kendi dışındaki dünyayı algılayamayan işte kendinden uzak noktadaki insanın yaşam hedefini, kültürünü alamayan algılayamayan bir mantaliteden yoksun bir zihniyet böyle alanları da yaratamaz, böyle bir beklentimizde yok ama biz şunu diyoruz Gevaş'ta bu iktidarı alacağız ve Gevaş'ta bütün kültürler, inançlar ve tüm insanlar için yaşanabilir bir kenet haline dönüştüreceğiz.


Nazmi Sezer yönetiminde ki Belediye çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?

Ben burada Belediyecilik anlayışının olduğunu düşünmüyorum. Yani bir Belediyecilik yok orda bir şirket var.O şirketin başında biri var ve bu şirket yönetiliyor. Dolayısı ile bir şirket mantığıyla bakıldığı için Gevaş'ın ne toplumsal dokusunu, ne ekolojik, nede kültürel sanatsal alanlarının var olup olmadığının çok anlamlı değil. Bir yerel iktidar sonuçta, ekonomik potansiyeli işte merkezi hükümetten aldığı payla vatandaş tan tahsil edilen su çöp vergisi, emlak vergisi gibi bir alan ve şöyle bakılıyor. Ben bu parayı nasıl kullanırım? Yani mantıksal olarak böyle bakılması gerekiyor. Bu kaynaklar nasıl kullanılır. Biz bir kentte yazıyoruz.  Hedefimiz ise o kenti yönetmek yönetim sadece insanla ilgili bir şey değil o kent sınırları içindeki tek hücreli canlıdan, insana kadar bu canlı zincirini yönetiyorsunuz aslında.Şu anda Akdamar'a giderken, sol tarafa dönün bakın bütün çöpler ve poşetler gölün içinde. Şimdi orda bir yaşam var insan değil belki gözle görmüyoruz. 

İşte tek hücreli bitki örtüsü var, doğayı bütünleyen bir şey var ve onlar olmadan zaten bizim yaşam şansımız bile yok. Şöyle bakıyoruz;  İnsanı o kadar abartıyoruz ki, sanki bu evren sadece insan için oluşmuş böyle olduğu içinde kendimiz dışında her şeyi yok ediyoruz. Algılayamıyoruz. Bir kenti yöneten bir ekip bir insan yada bir başkan bütün yapısıyla bu kenti algılamak zorundadır. Mesela resmen bir köpek katliamı yaşanıyor. Bu İlçede yüzlerce köpek sokaklarda vurularak öldürülüyor. Yani bir Belediye'nin yapması gereken nedir? Bu vatandaş için tehdit mi oluşturuyor? kaynağını oluşturacaksın barınak yapacaksın ve o barınakta besleyeceksin. Üremelerini engellemek için kısırlaştıracaksın aşılarını yaptıracaksın. Şimdi bu çok basit bir modern dünyanın problemi ama ne yapıyoruz? Biz bunun yaşam hakkını hiç bir şekilde canımız acımadan yaşam hakkını alıyoruz. İki tane silahlı adamla sokaklarda köpek öldürüyoruz. Gidin çöplüklere bakı en az yüz tane köpek ölüsü görürsünüz. Yani bu bir katliam bu artık insanlığın tükendiği yerdir. Böyle kent mi yönetilir? Bu çok basit bir şey yani sadece ekonomik alanlarıyla kent değil işte o köpeğiyle, kedisiyle,  yetişen bitkisiyle kenttir. İnsan kurduğu doğasıyla insandır. Dediğim gibi orası şirket mantığıyla oluşmuş, bundan ne kadar rant sağlayabilirim mantığıyla bakılıyor ve ben bunların vizyonunun bir kenti yönetmeye yetmeyeceğini düşünüyorum, Bunu iddia ediyorum bunların vizyonu bu kenti yönetmeye yetmez. Çünkü bir kentin ne olduğunu bilmiyorlar. Böyle bir algıları yok, biz gidelim işte yerel iktidarı alalım bir iki tane klasik Belediye çalışmalarını yürütelim ondan sonra gidelim hem prestijli bir kişilik kazanalım hem de oradan ulaşabildiğimiz kadar ranta ulaşalım çekip gidelim mantığı var. Bu yazıktır yani bu halk bu doğa bu ekolojik yaşam bunu hak etmiyor. Buna bir şekilde dur denmesi lazım. Nazmi Sezer, BDP Belediye Başkanı olsaydı, bu pratiği ile en az 3 yıl önce cezaevindeydi. Bakanlık Müfettişi bundan bir kaç yıl önce buraya geliyor bir araştırma yapıyor. İki bucuk trilyon civarında zimmet tespiti yapıyor. Bu noktada bir dava açılıyor savcılığın iddianameleriyle gidin alın deniyor. Böyle bir dava var ve bunlar Müfettiş tespitli bu vatandaşın dillendirdiği bir şey değil ama adam oradan devam ediyor. 

Kimsede sen ne yapıyorsun demiyor ve bu İlçenin kaynakları talan ediliyor. Sadece burada değil bütün AKP’li Belediyeler bunu yapıyor. Bir talan var yani ihale adı altında bilmem ne adı altında büyük bir talan var. Hiç kimse bu İlçede AKP İlçe Başkanının dışında ihale alamıyor. Böyle bir siyaset adı altında siyaset derken, halkımızın beyninde kirli bir şey oluşur gerçektende böyle. Çünkü bunlar kirletiyor siyaseti yoksa siyaset bir yaşam tarzıdır. Yani anlayacağınız hiç bir çalışma yok kentin kaynakları kent için kullanılmıyor.

Birazda İmralı sürecine değinelim. Bu süreç hakkında görüşleriniz nelerdir?

Bu süreç halen net değil, biliyoruz görüşmeler oluyor. İşte Devletin istihbarat örgütleri Kürt halk önderi ile orda görüşmeler yapıyor bu görüşmelerin temel amacı çatışmaları durdurmaktır. Bu sürece büyük değer yüklüyoruz. Biz parti olarak kurulduğumuz günden bu güne kadar hep şunu söyledik. Ortadoğu hakların kaderi bu olmamalı. Biz sorunlarımızı çatışmasız bir zeminde çözebilmeliyiz. Yüz yıllardır Ortadoğu da  İslami bir sorunu, işte Kerbela da Hazreti Muhammet'in nesline İslam Peygamberinin nesline soykırım uyguladılar. Kim uyguladı farklı bir anlayışla bakan başka Müslümanlar Emeviler, Emevi hanedanlığı yaptı. Oradan alın Hazreti İbrahim'e kadar götürün öyle kötü bir kara yazı yazılmış ki; Orta Doğu halklarının başına tek bir sorunu çatışmadan çözemiyorlar. 

Yani bu bireysel ilişkiler arasında da böyle kara bir yazı gibidir bu. Biz hep şunu dedik, Orta Doğu'nun kaderi bu olmamalı bunlar kendi sorunlarını politik demokratik alanlarda çözebilmeliler böyle bir kültür gelişebilmeli. Bu coğrafyanın bir barış iklimine ihtiyacı var. Bu coğrafya yaşamın oluşturduğu yerdir ve kadım bir coğrafyadır. Dolayısı ile bu coğrafyanın halkları insanlığın ilk izlerini taşıyor. Bu halka bu zulüm yapılmaz. Barış ve demokratik alanlar içinde çatışma olmadan bütün problemler çözülür hele bu süreç on dokuzuncu yüzyılların başlarından itibaren ulus devletlerin ortaya çıkması ile daha da kangrenleşti. Arap yarım adası elli parçaya bölündü o dönemim emperyalizmi ekonomi çıkarları ön görülerek, sınırlar çizildi ulus Devlet'ler oluşturuldu. Hem kendi halkları için hem de bu coğrafyada Devletleşmemiş ulusallıklar için büyük bir kıyıma dönüştü. Faşizmin ve faşizm derken, hep Hitler gelir akla ama Hitler'in hayal edemeyeceği derinlikte bir faşizan yüklenmesi ve pratiği oluştu işte İsrail Filistin olayı Arapların kendi aralarında olan olaylar. İşte Kürt Kürdistan halkı ve ulusu İran'da Afkanistan’a bu insan aklının alabileceği bir şey değil yani. İnsan nasıl bu kadar kirlenebilir. Tamam enerji kaynağı Batı oyunu falan ama Batı oyunu oynayabilir ama bizim hiç mi aklımız mantığımız çalışmaz çatışmasız bir alanda bir araya gelemiyoruz sorunlarımızı konuşarak çözemeyiz bu mümkün tabi bu mümkün olabilmesi içinde demokratik bir mantalitenin oluşması gerekiyor. 

Demokrasi derken, işte seçimler partiler oy alacak iktidar olacak demokrasi bu değil tabi ki demokrasi bir yaşam biçimidir bireysel ve toplumsal sorununu çözmek için bir zemin yaşam bakış açısıdır. Demokratik kültür oluşmadığı için bütün sorunlarımız çatışmalı geçiyor bu anlamda çok büyük bedellerde ödedi halkımız sadece son 30 yılda değil 200 yıldan beri çok büyük bedeller ödedik acılar yaşadık İran'dan Irak'a Suriye'den tutun işte Kürtlerin bir arada yaşadığı Kürdistan dediğimiz coğrafya da büyük trajediler yaşandı. Kürt'lerin genelde tarihten gelen bir bakış açıları var Kürt'ler Devlet sevmezler kendi Devletleri de olsa sevmezler. Bu yüzden tarihin çok özel durumu dışında bir Devlet yapılanmaları olmamış yerleşik bir alan oluşturmamışlar. Musa Anter bir bilgedir aynı zamanda on yedi bin faili meçhul şimdi bütün bunlara rağmen biz bunları unuturuz diyoruz ve biz asla şunu istemeyiz. Yozgat'ta bir köylü bin bir zorluklarla çocuğunu yetiştirmiş onun ölmesini istemeyiz en az bir Kürt çocuğunun ölümü kadar canımız yanar ve biz bunu gerçekten söylüyoruz artık. Barış olmalı ama nasıl olmalı eğer bize teslimiyeti dayatacaksanız bu olmaz. Çünkü bu kadar bedeli eski statüdeki yaşama dönmek için vermedi. Bu halk bir statü için bu kadar bedeller verildi, bu zorluk ve trajediler göze alındı. Ha ne olacak bizim Kürt halkının değeri son teorik açılımıyla yada zaten ulus Devlet'e mahkumiyeti demokratik ulusçuluk teorize ettiği bir ulus yaşam alanı geliştirdi buna da dayanarak bizim bir Devlet talebimiz yok. Hatta bizim daha geniş ve büyük talebiz şudur. Orta Doğu haklarının demokratik birlikteliğidir. 

Orta Doğu'da sınırlar kalmasın bu yüzden yeni bir sınır gibi bir derdimiz yok. Ne partimizin nede diğer Kürt ulusal özgürlüklerin böyle bir hedefi var. Bunu aşmanın tek yolu var halkın demokratik iradesini  geliştirerek Batı Kürdistan da olduğu gibi Rojava diye tanımlıyoruz. Biz bu gün Rojava’da halk gerçekten taktir edilebilecek bir örgütlülük yarattı. Kendine savunmasından beslenmesine eğitimine kadar bütün alanlarını örgütledi ve kendi yaşamlarına kendilerine sahip çıktılar. Tabi bu 30 yıllık bir siyasal kültürün yarattığı bir sonuçtur. İmralı süreci beklediğimiz bir süreçtir. uzun süredir bütün siyasal eylemlerimizi bu süreç başlasın diye örgütlüyorduk. Kan dökülmesin, insanlar ölmesin sorunlarımızı çatışma olmadan demokratik alanlarda çözelim. Ancak şöyle bir sorun var. Kürt'lerin Devlete güveni kalmamış. Yani şimdi silah bırakın diyorlar. Tamam bırakın yani bunun karşılığı ve güvencesi ne? Çünkü bundan önce aynı şey Şeyh Sait isyanında ve arkadaşlarına uygulandı. Aynı şey Dersim olayında oldu tamam gelin konuşalım geldiler fakat ipe gitti. Adamlar bu duruma nasıl güvensinler insanlar. 

Şimdi Devlet bir irade geliştirmiş direk siyasal olarak muhatap olmak istemiyor. Oda anlaşılabilir alt bürokratik birimlerini bu anlamda çalıştırıyor şimdi bu süreçte neler konuşuluyor tabi bazı şeylerin gizli kalması gerekiyor. İşin doğası gereği, belki ama sürecin halka açık olması gerekiyor. Halk ne olduğunu bilmeden karşısında yada yanında yer aldığını bilecek. Sonuçta bu halk için yapılan bir şey öyle anlaşılıyor ki bazı zeminlerde anlaşma sağlanmış en azından çatışma alanın tasfiyesi anlamında bazı anlaşmalar oluşturulmuş. Bunların nasıl yaşam bulacağı muhtemelen görüşülecektir. Ama bu konuda dileğim şudur bu topraklar bir daha genç insanların kanlarını görmesin genç insanlar bu toprakta ölmesin.

*Vanbulten

Editör: Wan Haber