Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Anamuhalefet liderinin ’Bırakınız istediklerini yapsınlar, istedikleri yerlerde yapsınlar, ne karışıyorsunuz’ sözleri bir devlet adamına yakışacak sözler değildir, onların iktidarında böyle bir şey olacaksa Allah öyle günü Türkiye’den muhafaza buyursun" dedi.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) kuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlenen etkinlikte gazetecilerin sorularını cevaplayan Arınç, İstanbul’da yaşanan olaylı 1 Mayıs kutlamalarına ilişkin, şunları söyledi:


"İstanbul’da bazı sendikaların özellikle Taksim Meydanı’nda toplantı yapmak istemelerine idari ve mülki amirler izin vermediler. ’Hem alanın durumu itibariyle hem toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılacağı yerler önceden bellidir, bu alanlarda yapabilirsiniz, Taksim bunun için ayrılmış bir alan değildir’ dediler. Ancak buna rağmen bazı sendika yöneticilerinin, kısmen işçilerin ama daha çok marjinal ve anarşist grupların Taksim’de kutlama yapmak istemesi bu kutlamaların bayram olduğu için değil devlete karşı, hükümete karşı her şeyi yakıp yıkmak amaçlı yaptıklarını mülki amirler biliyordu, bu yüzden izin vermediler. Buna rağmen ortaya çıkan olayla elbette üzüntü verici olaylardır, işin içerisine siyasetçiler de girmiştir. 1 Mayıs’ta bu kutlamaların yapılması gerekmezdi çünkü kanun gereğince burası toplantı, gösteri yürüyüşleri yapılacak yerlerden değildi. Kadıköy’de, Kazlıçeşme’de veya bir başka yerde bu toplantının yapılmasına izin ve imkan veriliyordu. Ancak alınan kararlar idari yargıya bile götürülmemiş, restleşmeye dönüşmüştür ve maalesef sonunda polis, emniyet, güvenlik güçleri görevlerini yapmak zorunda kalmışlardır. Bu sırada meydana gelen olaylarda şüphesiz zarar gören, şüphesiz yaralanan, şüphesiz hayati tehlike içerisinde bulunacak kadar olayların yaşandığını biliyorum ancak unutmayın ki ellerindeki sapanlarla, taşları veya demirleri polislerin üzerine savuran, bir polisimizin de başından, kafatasından yaralanmasına yol açan anarşist grupların yaptıkları da televizyon ekranlarından gösterilmiştir. Güvenlik güçleri görevini yapıyor, bundan sonra da yapmaya devam edecek. Buna izin ve imkan tanıyan insanları bir kez daha ikaz ediyorum; devlete, hukuk devletinin ilkelerine, alınan kararlara ancak yargı yoluyla gidebilirsiniz. ’Tanımıyoruz, tanımayacağız, istediğimizi yapacağız’ düşüncesi elbette düzenin olmadığı, anarşinin hakim olduğu yerlerde geçerlidir. Anamuhalefet liderinin ’Bırakınız istediklerini yapsınlar, istedikleri yerlerde yapsınlar, ne karışıyorsunuz’ sözleri bir devlet adamına yakışacak sözler değildir, onların iktidarında böyle bir şey olacaksa Allah öyle günü Türkiye’den muhafaza buyursun. Yaşanan olayların tekrarlanmamasını diliyorum. Bundan sonrası için Taksim Meydanı’nın toplantı ve gösteri yürüyüşüne açık olup olmayacağına muadili karar verecektir, İçişleri Bakanlığı karar verecektir. Bu karar beğenmezseniz gideceğiniz yer yargıdır, yargının kararına herkes uymak zorundadır."

"KENDİSİ REZİL OLDU"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, "Bizi dünyaya rezil ettiler" yönündeki açıklamalarına cevap veren Arınç, "Kendisi rezil oldu. Siyasal iktidar niye rezil olacak. Kendisi düşünsün. Yarın Başbakanlığa namzet olan bir partinin genel başkanı, ’Bırakın canım, bunlar istediğini yapsın, bunlara da çok fazla karışmayın’ diyebilir mi. Yarın Başbakan olduğu zaman isteyen istediği yerde her şeyi yapabilecek mi? Böyle bir kaos, böyle bir anarşi ortamı ’Türkiye Cumhuriyeti laik, demokrat, sosyal bir hukuk devletidir’ diyen Anayasa’ya uygun mu? Kıbrıs seyahatinde kendisine iyi yolculuklar diliyorum. Taksim’de bunlar yaşanırken, beyefendi Kıbrıs’taydı. ’Kendisine yakışmıyor, çocuklar bile hukuk devletinin gereğini bilir, sen nasıl oluyorsun’ dediğimde, beni ciddiye almadığını ifade eden çok zarif cümleler kullanmış. Ben de seni ciddiye almıyorum. Laz’ın dediği gibi ’Ben de seni tanımayrum" ifadelerini kullandı. 


Arınç, Zeyid Aslan’ın Kamer Genç’e yönelik sözlerinin kendisine de AK Parti’ye de yakışmadığını ifade etti. Arınç, “Küfürbaz milletvekilinin kendisine de partisine de Meclis’e de hayrı yoktur” dedi.

Editör: Wan Haber