Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir, PKK sorununa ilişkin, "Çözümün yeri kışla da olamaz dağ da olamaz; Meclistir" dedi.
İsviçre'de gerçekleştirilen Dünya Ekonomik Forumu'na katılmak üzere Davos'ta bulunan Cem Özdemir, İHA mikrofonlarına konuştu. Davos'ta bir toplantıyla dünyanın bütün sorunlarına çözüm bulunmasını beklemenin gerçekçi olmayacağını belirten Özdemir, devlet adamlarının, sivil toplum kuruluş örgütlerinin, iş adamlarının bir araya gelip dünya sorunlarını tartışmasının iyi bir şey olduğunu söyledi. Özdemir, "Normalde biliyorsunuz siyasetin özelliklerinden bir tanesi, kendi cemaatine doğru konuşuyorsun ve kendi cemaatine hitap ediyorsun ama diğer kesimle konuşmuyorsun. Burada öyle değil. Burada başka ülkeden insanlarla da konuşmak mecburiyetindesin. Hatta devlet adamı bile, isterse başbakan olsun; asistansız, danışmansız, korumasız giriyor içeriye ve tek başına, şahıs olarak, diğer şahısla görüşüyor. Bence gereği de bu. Günümüz siyasetinde bu çok nadiren yapılan bir şey. Dolayısıyla bence faydalı diye düşünüyorum ama tabii ki beklentiler de gerçekçi olmalı" dedi.

"DAVOS'TA İLK KEZ EKONOMİK BÜYÜMENİN NASIL ÖLÇÜLDÜĞÜ TARTIŞILDI"
Katıldığı bir panelde ilk defa ekonominin büyümesinin nasıl ölçüldüğünün tartışıldığını dile getiren Özdemir, "Bugüne kadar ekonominin büyümesi klasik, bildiğimiz faktörlere bağlı. Ama çevreyi mahvedersek ekonomi büyüyor ya da hastaların sayısı yükselirse yine ekonomi büyüyor, kaza sayısı artarsa ekonomi büyüyor. Yani çok aptalca bir ölçü bence. Bu ölçü çağımızda nasıl değişebilir, buna çevre faktörü nasıl ekleyebiliriz, sosyal faktörü nasıl ekleyebiliriz onu tartıştık. Bizim de gündemimizde olan konular burada da artık tartışılıyor" ifadelerini kullandı.
Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir, Davos'ta yapılan toplantılarda tek bir görüşün olmadığını, dünyada olduğu gibi burada da bütün farklı görüşlerin bir araya geldiğini belirterek, "Yani herkes benim savunduğum görüşleri paylaşmıyor. Üstelik paylaşmak zorunda da değil tabii ki. Dolayısıyla burada ne kadar farklı görüş varsa hepsi bir şekilde temsil ediliyor. Belki normal arenadaki fark; bir siyasetçi bazen cesaret edemediği, korktuğu belki 'seçimleri kaybederim, bunu böyle söylersem' diye düşündüğü şeyleri en azından burada soru olarak söyleyebiliyor. Dolayısıyla siyasetçinin de biraz bilgi edinme şansı var, çünkü siyasetçiler genelde pek kitap okumaz ne yazık ki, diğer görüşlere pek fırsat tanımaz, kendi görüşünü anlatır. Bu çok büyük bir tehlike hele başta olanlar için. Dolayısıyla böyle bir yerde farklı görüşleri de bir şekilde dinlemek mecburiyetindesin" diye konuştu.

"AVRUPA'DAKİ KRİZ KONUSUNDA KARAMSAR DEĞİLİM"
Avrupa genelinde hakim olan krizin kendisini korkutup korkutmadığına ilişkin soruyu cevaplandıran Özdemir, şöyle konuştu:
"Hepimizi korkuttuğu gibi tabii ki beni de korkuttu ve nitekim bir şekilde hâlâ daha korkutuyor ama geniş çapta baktığımızda o kadar da çok karamsar değilim. Varsayalım ki uzaydan birisi dünyaya bakıyor ve birisi ona diyor ki 'dünyada kriz var ama bil bakalım nerede'. Şimdi yaşam süresine bakıyoruz, işsizlik oranına bakıyoruz, hayat kalitesine bakıyoruz, çevre faktörüne bakıyoruz; sağlık sistemi, sosyal sigortalar bütün bunlara baktığımızda ve bunu ABD ile kıyaslayalım, Avrupa ile kıyaslayalım, Japonya ile Çin ile kıyaslayalım; hiç kimsenin aklından geçmez krizin burada olduğu. Dolayısıyla evet kriz var ama biraz da diğer yerlerle kıyasladığımızda o kadar da kötü olmadığımızı görüyoruz.
Yunanistan çok uzun bir süre reformları ihmal etti. Bunları şu anda yapmak zorunda ve bunun sancılarını yaşıyor. Yunanistan'a çok da acı bir fatura çıkarıldı. Özellikle yoksul kesimler ne yazık ki bu faturayı büyük bir ölçüde ödemek zorunda. Bu kötü haber. İyi haber ise; 10-20 sene sonraki Yunanistan, çok farklı bir Yunanistan olacak. Aynısı İspanya ve Portekiz için de geçerli. Dolayısıyla ben biraz Türkiye'yle kıyaslıyorum. Hatırlarsanız ekonomik kriz Türkiye'yi vurduğunda Türkiye'nin durumu çok kötüydü. O zamanlar birisine 'Türkiye bir daha ayakları üstünde durabilecek mi' diye sorulsaydı, herkes 'hiçbir zaman' derdi. Kriz o kadar derin bir kriz ki bankacılık sektörü olsun, diğer bölümler olsun hiçbir zaman Türkiye toparlayamazdı ve bugünkü Türkiye'ye baktığımızda görüyoruz ne kadar yol sarf edildi. Dolayısıyla o kadar karamsar değilim."

"ÇÖZÜMÜN YERİ KIŞLA DA, DAĞ DA OLAMAZ"
Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir, Paris'te 3 PKK'lı kadının öldürülmesine yönelik soruya ise şu cevabı verdi:
"Paris'teki olayla ilgili bir şey söyleyemem. Çünkü yeterli bilgiye sahip değilim. Ne olursa olsun, kim olursa olsun her insanın ölmesi bence kötü bir haber. Hayat almak, can almak bize düşen bir şey değil insanoğlu olarak. İnananlar Allah'ın verdiği hayat diyorlar; sana düşmüyor bu hayatı almak. Kim olursa olsun. Dolayısıyla ölen herkes için üzülüyorum. İster asker olsun, ister dağa çıkan olsun. Dağa çıkanlar da o ülkenin insanları, sonuçta o topraklarda yetişmiş insanlar. Onlar için de ağlayan birileri vardır muhakkak. Dolayısıyla bazen şaşırıyorum, bunu kutlayan insanlar oluyor. Onların vicdanlarını sorguluyorum. Yani ne olursa olsun isterse çok kötü bir insan olmuş olsun ama sonuçta insanoğlu. Dolayısıyla o insanı o hale getiren şartları ben hep sorguluyorum. Hiçbir insan bugün 'dağa çıkayım, elime bir kalaşnikof alayım, birilerini vurayım' demiyordur herhalde. Onu o duruma iten bir takım şartlar vardır. Bu şartları ortadan kaldırmak gerekiyor bence. İş çocuk oyuncağı değil, yazboz olmaz. Her iki taraf için de, herkes için de ciddiyet gerektirir. Dilerim, herkes böyle bir sorumlulukla işin başına geçer. İnşallah hayırlı olur, inşallah çözülür, inşallah silahlar susar, inşallah PKK denilen bir örgüt ortadan kalkar, siyasi bir sürece geçer. Bence çözümün yeri Meclis. Çözümün yeri kışla da olamaz dağ da olamaz; Meclistir. Mecliste her farklı görüşler temsil edilir. Çözüm yolu da budur."
Özdemir sözlerine şöyle devam etti:
"Almanya'da yaşayan Türk kökenli bir siyasetçi olarak, Almanya'daki süremiz 50 sene biliyorsunuz. 50 senelik bir süreden sonra anadil hakkımı istiyorum, camimi kuruyorum, cemevimi kuruyorum. Şimdi Türkiye'ye bakıyorum. Türkiye'deki Kürt kardeşlerim de orada binlerce senedir yaşıyorlar, onların da benzeri hakları paylaşabilmeleri bana çok doğal geliyor. Anadillerini kaybetmemeleri, Alevi kardeşlerimin cemevine girebilmeleri... Benim babam Çerkez kökenli, Çerkezler de dillerini öğrenebilmeli. Hiç kimseye bir şey kaybettirmez. Tam tersine milli birliği arttırır. Ülkenin de gücünü arttırır diye düşünüyorum."
(İHA-OK-D)

25.01.2013 09:50:36 TSI

Editör: Wan Haber