30 Mart Yerel Seçimler’den istediği oy ‘oranını’ elde eden AKP daha önce sapmaya başladığı yoluna son süraat hızla devam ediyor. Binbir hile ile aldığını iddia ettiği oylarla Türkiye’yi kendi evinin bahçesi gibi zanederek yönetiyor. Adında ‘adalet’ kavramı olan bu parti, kendi yandaşları dışında kimseye hak ve hukuku tanımamaktadır. Böyle devam ederse Türkiye toplumu bu parti hegemonyasına karşı gerçek bir baharı yaşamak zorundadır. Aksi halde bu dünyada cehenemi yaşamaya mahküm bir toplum olacaktır.

Geçtiğimiz günlerde Gezi Parkı Katliamının birinci yıldönümü vesilesiyle yaşanan olaylar ve hükümetin yaklaşımı hiç bir demokratik veya yarı-demokratik ülkede görülmemiştir. İnsanların ölülerinin anısına saygı duruşunda bulunmaya bile izin vermeyen AKP zihniyeti daha nereye kadar saltanatını sürdürebilecektir ? Tarihten çıkardığımız derslerden hareketle, bu zihniyetin sonu Hüsnü Mübarek’in akıbetinden farklı olmayacaktır. Bugün Mısır’da olup bitenleri tasvip etmiyor olsak da, Mübarek saltanatına karşı Mısır Halkının yaşadığı baharı takdir etmemek mümkün değildir. Dolayısıyla benzer bir baharın Anadolu’nun kadim halklarının da yaşaması bir haktır ve giderek bir zorunluluktur.

12 yıldır iktidarda olan AKP sürekli Kürt Sorunu kartını kulanarak süreçten sürece atlamaktadır. Yeri geldiğinde milliyetçi kesimlerin oylarını almak için bu Sorun kulanılmış, yeri geldiğinde de Kürtlere mesaj verip oylarını almak için aynı Sorun gündemde tutulmuştur. Dağdaki Özgürlük Savaşçılarını etkisiz hale getirmek için esaret altında bulunan Sayın Öcalan’ı da kirli oyunlarına malzeme yapmaktan geri kalmayan bu guruh, aynı zamanda ha bire karakol yaparken, bunu protesto eden  kitlelerin üzerine de ateş etmekten kaçınmamaktadır. Son olarak Lice’de yaşananlar örnek verilebilecek onlarca olaydan bir tanesidir. Bu yazıyı kaleme aldığım bu saatlerde binlerce insanımız ile AKP guruhunun silahlı güçleri arasında gerilim yaşanmaktadır. Bu durumun devam etmesi halinde kim bilir daha kaç Ramazan Baran hayatını kaybedecektir.

AKP’nin Türkiye toplumuna verebileceği hiç bir şeyi kalmamıştır diye düşünüyorum. Uluslararası Egemen Güçlerden de pek yüz görmemeye başlayan bir süreci yaşamaktadır. Geçtiğimiz aylarda Almanya Cumhurbaşkanı Gauck’un İstanbul’da söyledikleri aynı zamanda Avrupa Birliğinin görüşleri olduğunu bilmek lazım. Yani AB kendi görüşlerini, statüsü çok sembolik olan Almanya Cumhurbaşkanı ağzıyla ifade etmiştir. Bunu anlamayan AKP’li yetkililer Erdoğan’ın Köln ziyaretini organize etmiştir. Buna mukabil Almanya’daki bir çok resmi ve yarı resmi kurum ve kuruluşlar Erdoğan’ın kendi ülkelerine gitmesini istemediklerini beyan etmişlerdir. Çıldıran AKP zihniyeti buna da, ya anlam verememiş yada dikkate almamıştır. Sonuçta 24 Mayıs günü on binlerce Alevi ve çeşitli halklardan oluşan kitleler Erdoğan’ı protesto etmiştir. Bu kitleler arasında hatırı sayılır bir oranda da Almanların olduğunu da belirtmek gerekiyor.

Gösterilen tüm tepkilere rağmen Erdoğan’ın ve AKP’nin diğer yöneticilerinin Alevilere karşı sarf ettikleri aşağılayıcı sözler son bulmamıştır. Bu zihniyet, yüzyıllardan beri dönem dönem kulanılan Alevi-Sunni çelişkisini futursuzca kulanmaktadır. Bulunduğumuz Avrupa’da bile alevi inancına mensup biri, bu Kürt, Türk veya başka bir halktan olabilir, çok rahatça ‘ben aleviyim’ diyemeyecek kadar anormal bir hava yaratılmıştır. Bu geldiğimiz nokta cidden tehlikeli olmakla birlikte, aynı zamanda bağrında yeni bir süreç için de zemin yaratmıştır ; Anadolu Baharı.

AKP Türkiye Toplumlarının başına bella olmuştur artık. Muhalefetsiz olan Türkiye siyaset dünyasına kalırsa bu guruhtan kurtulmak mümkün değildir. Normal yollardan, yani seçimlerle, bu beladan kurtulmak zordur. 35 yıldır verilen Kürt Özgürlük Mücadelesinin geldigi nokta da kesin bir ümit olmaktan uzaktır. Dolayısıyla çözüm ancak gerçek anlamda bir ‘Anadolu Baharı’ndan geçer. Türk’ün Türk olarak kabul gördüğü gibi Kürdün de Kürt olarak, Ermeninin de Ermeni olarak, Rum’un da Rum olarak, Lazın da Laz olarak, Çerkezin de Çerkez olarak görüldükleri  bir Halklar Platformunun yaratacağı bir ‘Anadolu Baharı’ ancak ve ancak çözüm olabilir. Ne AKP’nin Alevi Açılımından, nede Kürtleri kandırmak için yarattığı Çözüm Sürecinden birşey çıkmaz diye düşünmenin en faydalı olduğunu belirtmek gerekir.