""

 

Hakkari’deki temaslarından sonra Van’a gelen Akil İnsanlar Heyeti, sabah saatlerinde Van’ın Hacıbekir Mahallesi’nde ikamet eden Ferzende Abi ve ailesini ziyaret etti. Can Peker başkanlığındaki Sibel Eraslan, Ayhan Ogan, Mahmut Arslan, Abdurrahman Kurt ve Zübeyde Teker’in yer aldığı heyet, ailenin reisi Ferzende Abi tarafından karşılandı. Burada Abi ile görüşen heyet, ailenin sıkıntılarını ve süreçle ilgili görüşlerini dinleyerek not aldı. Mahalle sakinlerinden bazı kadınların da hazır bulunduğu görüşmede Abi, yöneltilen sorulara cevap vererek heyeti bilgilendirdi. 20 yıl önce Hakkari’den göçe zorlandığını, sürekli tutuklanarak cezaevine konulduğunu anlatan Abi, “Bir kızım dağda, bir kızım da şehit düştü. 1990 süreçlerden beri sık sık tutuklandım. Yapılan haksızlıklara, hakaretleri tahammül edemiyordum. Bu süreçte de yapılan baskılara karşı çıktığım için hep PKK’lı olarak gösterildim. 12 kez tutuklandım. Yaklaşık 230 gün işkencede kaldım. 25 gün Filistin askısında kaldım. Hem sıkma hem elektriklerden dolayı yumurtalıklarım patlatıldı. Cezaevinde tedavi etmediler. Böyle bir hastalığın olacağını bildiğimiz halde tedavi edilmedim. Ondan sonra mesane kanserine dönüştü. Yaşanan bu kriz savaşı, bu kadar bedel bu kadar işkence bu kadar ölümlerin inşallah bundan sonra olmayacağına inanıyorum” ifadelerini kullandı.

""

 

“BU ACIYI YÜREĞİNDE HİSSETMEYENLER BARIŞI ANLAYAMAZLAR”

Göçten sonra burada da rahat bırakılmadıklarını, çocuklarının gözü önünde her gün işkence her gün gözaltı yaşadıklarını, çocuklarının da buna dayanamadığını dile getiren Abi, “8 tane çocuğum var. Bir kızımda tutuklandı hep benim yüzümden. ‘İşte senin baban bu’ diye yaşama hakkı tanımadılar. Kızım sürekli söylüyordu. Şehit düşen kızımda öyle aynı şekilde her gün onun gözü önünde bu işkenceler dövmeler olunca benim uğradığım akıbete uğramak istemedi. Kendiliğinden gitmedi dağa. Aile olarak çok zorlandık büyük bir baskı vardı. Çok zor koşullar altında yaşıyorduk. Bu acılar bitsin bu sürece anlam verenler ciddi şekilde bunun üzerinde dursun. Çünkü büyük haksızlıklar yapıldı. Faili meçhuller yaşandı, 40 bin Kürt genci yaşamanı yitirdi, 5 bin köy yakıldı yıkıldı. Heyet olarak da bu acıyı yaşayan insanlarla konuşulsa. Çünkü bu acıyı ancak yaşayanlar bilir. Çok zor bir acıdır. Bu acıyı yüreğinde hissetmeyenler barışı anlayamazlar. Biz anlıyoruz defalarca mahkemelerde anlattık. Biz çocuklarımızı kaybettik, başkaları kaybetmesin. Bizim çocuklarımız barışın simgesi olsun. Meya-Der isminde bir dernek kurduk. Bu şehit aileleri ile bir araya geldik dedik ki artık yeter yani bizim çocuklarımız gitti öldü, başkalarının çocukları ölmesin diye bir araya geldik. Mesela bu barış sürecinde Meya-Der büyük rol oynayabilirdi. Açık açık söyledik biz kaybettik çocuklarımızı başkası kaybetmesin, Türk de kaybetmesin, polis annesini kaybetmesin, asker annesini kaybetmesin. İflahımızı kestiler” dedi.

“KAYBETTİĞİMİZ ÇOCUKLARIMIZ BARIŞIN VESİLESİ OLSUN”

Başlatılan süreci önemsediklerini desteklediklerini ifade eden Ferzende Abi, 10 yıllık bir hükümet döneminde hep kandırıldıklarını aldatıldıklarını savundu. Kürt adına tek bir adımın bile atılmadığını dile getiren Abi, “Öcalan’ın başlatmış olduğu proje samimidir, insanidir, adaletlidir. Yıllardır beridir bunu uyguluyor verdiği savunmalarda fakat buna rağmen bir adım atılmadı. Benim çocuğum bir amaç uğruna dağa çıktı, bir amaç uğrunu öldü. Bu kadar köy yakıldı, bu kadar insan öldü bunların bir amacı var. Eğer bir barış olacaksa fedakarlıklar gerekir. Aslında Kürt halkı buna tatmin olur, siz Kürt halkını dinleyin hepsi barışseverdir bu kayıplarına rağmen. Biz diyoruz biz bu kadar kaybettik bizim çocuklarımız barışın vesilesi olsun ama karşı taraf böyle düşünmüyor. Biz aciz değiliz. Belki birileri Kürt halkının orta sınıfı bu barışı güle oynaya karşılayabilir, öyle değildir. Bu barışın bir karşılığı olmalıdır. Yani somut atılacak adımlar olmalı gözle görülür adımlar olmalı yoksa Kürt halkı bunu kabul etmez. Gerçekler budur çünkü biz yaşadık yaşayarak gerçekleri gördük. Öyle kolay bir barış olmaz. Bunun karşılığı olmadan öldürülen bu çocukların bir amaç uğruna gittiler bunlar bir amaca ulaşmadan bize lanet okurlar. Yani boşuna mı öldüler? Sayın Öcalan’ın projesini net olarak bilmiyorum yalnız Kürt halkını ikna etmelidir. Bu şehit ailelerini ikna etmeli” ifadelerini kullandı.

""

 

“KÜRT MESELESİNİN ALTINDA İNSAN HAKKI SORUNU VAR”

Can Peker’in, “Bu kadar mücadelenin karşılığı tabi olmalı bu kadar şehit verildi ama iki taraftan da verildi. Tabii ki Kürt meselesi diye bir şey var ama. Asıl mesele insan hakkıdır. Kürt meselesinin mesele olarak gördüğü, sorun olarak gördüğü her şey insan hakkıdır ama bu Kürtler için var. Bunun dışında diğer insanlar da insan haklarının eksikliğinden çekiyor. Dolayısıyla insan haklarının Türkiye’ye gelmesi için çalışmamız lazım. Yani Kürt meselesinin temelinde insan hakları sorunu var” demesi üzerine Ferzende Abi, “Doğru ben empati yapıyorum. 40 bin insan işkence yaşadı, onlar öyle bir şey yaşamadı. İşkenceler ölümden beter. Sakat kalmayan kimse kalmadı. Biz kimsenin ülkesini işgal etmedik. Bir halk var ezilen, sömürülen bir halk var. Biz fazla bir şey istemiyoruz. PKK’nin yaptığı yanlışlıkları da eleştirdik ama biz diyoruz ki biz ben benliğimi istiyorum. Allah bana bir dil vermiş, benim kültürümü, benliğimi, kimliğimi özgür irademle yaşamak istiyorum. Bu çok insani bir durum. Sadece Kürtler bunu istediği için zulüm gördü. İnsanlar boşuna dağa çıkmadı” açıklamalarında bulundu.

“KAYIPLARIMIZA RAĞMEN BARIŞI İSTEYEN BİR NESİLİZ”

Abdurrahman Kurt’un ise “Bu süreç ile ilgili beklentiniz ne. Bu demokratik çözümün içi ne ile doldurulmalı?” sorusu üzerine ise Abi, “Halkı içinde Kürt kelimesi Kürt özgürlüğü veya Kürtlere ait bir şey geçmeyen bir süreç olumlu karşılanmaz. Özellikle bu aileler karşılamaz. Bu aileler bedel ödemiş. Anayasa güvencesi altına alınmayan bir çözümü kimse kabul etmez. Demokratik bir sürecin koşulları var mıdır. Böyle bir imkan bize tanınıyor mu? Gerek basın gerek hükümet tarafından öyle gösteriliyor. İçinde Kürt kelimesinin geçmediği bir süreç nasıl olabilir. Benim kaygılarım şu hükümet tarafı bir güvence vermiyor bu aileler bu hükümetin bu politikasına kandırmasına inanmıyor sadece Öcalan’ın hatırı var başlatmış olduğu bu süreç var. Eğer onun hatırı için olmasaydı Kürt halkı kabul etmezdi. Bizi iyi dinleyin özellikle bu süreci yaşayan anneleri babaları iyi dinleyin hatta bizim nesli de iyi dinleyin samimi söylüyorum bu nesil barışı isteyen bir nesil. Bu kadar acıya rağmen barışı isteyen bir nesil. Bizden sonraki nesil bunu söylemez. Bunu istemez daha çok radikal olur, haklı olarak radikal olur. Özellikle bizim yaşımızdakilere önem verin. Çünkü bizden sonrakiler farklı söyleyecekler bu bir fırsattır. Biz gidersek bizden sonrakiler bunu kabul etmezler çünkü anaları, babaları, kardeşleri çok şey yaşadı. Biz tatmin değiliz. Hükümetin samimiyetine güvenmiyoruz. İçinde Kürtlerin, Kürt halkının dini, kültürü benliği geçmeyen bir süreç olumlu karşılanmaz. Mutlaka bunun bir karşılığı olmalı ismi net konulmalı. Böyle olursa süreci destekleriz. Başımızın üstüne koyarız” şeklinde konuştu.
Yapılan çay ikramlarının ardından heyet cuma namazına gitmek üzere bulunduğu yerden ayrılırken, kadınlardan ve çocuklardan oluşan bir grup, artık insanların ölmesini istemediklerini ve bu ülkede barış içerisinde bir yaşamın sürdürülmesini istediklerini söylediler.

Editör: Wan Haber