AK Parti Malatya Milletvekili Mücahit Fındıklı, enerji sektöründe önemli adımların atıldığını söyledi.
393 Sıra Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu İle Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Tasarısı için TBMM'de söz alan Fındıklı, "Her şeyden önce bu teklif, elektrik üretim ve dağıtım maliyetleri üzerindeki yükleri azaltarak nihai tüketicinin yüksek faturalarla mağdur edilmemesini amaçlıyor" dedi.
Ak Parti iktidarının enerji arz güvenliğini esas alan temel politika ve amaçlarının olduğunu kaydeden Fındıklı, şunları kaydetti:
"Ak Parti iktidarının enerji arz güvenliğini esas alan temel politika ve amaçları; "Yerli ve yenilenebilir kaynaklara öncelik vermek, yenilenebilir kaynakların payını artırmak suretiyle kaynak çeşitliliğini sağlamak, enerji verimliliğini artırmak, serbest piyasa koşullarına tam işlerlik kazandırmak ve yatırım ortamını iyileştirmek, petrol ve doğal gaz ithalatında kaynak çeşidini artırmak suretiyle riskleri azaltmak, enerji alanında bölgesel işbirliği ile ülkemizi enerji koridoru ve terminali haline getirmek ve maliyet, zaman ve miktar bakımından enerjiyi tüketiciler için erişilebilir kılmaktır. Biz, tam rekabete dayanan bir elektrik piyasasını bu politikanın gereği ve önceliği olarak görüyoruz. 2002 yılında başlayan serbestleşme sürecini enerji talebemizin artışına cevap verecek şekilde tam rekabetçi yapıya taşımak istiyoruz. Bunu, "piyasanın büyümesi için, yatırımların daha kolay, hızlı tamamlanması için, elektrik piyasasının öngörülebilir yapıya kavuşması için istiyoruz."

"ENERJİ SEKTÖRÜNDE ÖNEMLİ ADIMLAR ATILDI"
Fındıklı, 10 yıldır enerji sektöründe rekabete dayalı piyasaların oluşturulmasına yönelik önemli adımlar atıldığına dikkat çekerek, "Elektrik, doğal gaz ve petrolde sürdürülebilir bir büyümeyi temin edecek yatırım ortamının oluşturulması için önemli aşamalar kaydedildi. Yüksek büyüme oranlarının sonucu olarak Türkiye, geçtiğimiz 10 yıllık sürede OECD ülkeleri içerisinde dönemde enerji talep artışının en hızlı gerçekleştiği ülke oldu. 2002 yılından bu yana Çin'den sonra elektrik ve doğal gazda en fazla talep artış hızı bizde oldu. Yıllık elektrik enerjisi tüketim artışı ortalama yüzde 7-8 seviyelerinde. 2002 yılında 129 milyar kilovat saat olan elektrik talebimiz, 2011 yılı sonunda iki kat artarak 230 milyar kilovat saate, 2012'de ise, yaklaşık 242 milyar kilovat saate çıktı. TEİAŞ'ın hesaplarına göre 2013 talebimiz 255 milyar kilovat saat civarında olacak. Projeksiyonlar bu eğilimin orta ve uzun vadede de devam edeceğini gösteriyor. 2011 yılında yaklaşık 115 milyon tep olarak gerçekleşen birincil enerji talebinin 2023 yılında yüzde 90 oranında artarak 218 milyona ulaşması bekleniyor. Bunda kömürün payının yüzde 37, doğal gazın yüzde 23, petrolün yüzde 26, hidrolik enerjinin payı yüzde 4, nükleer enerjinin yüzde 4 ve yenilenebilir kaynaklarının yüzde 6 olması öngörülüyor. Bunun için 2023 yılına kadar ki 120-130 milyar doları üzerinde yatırım yapmamız gerekiyor. İhtiyaç duyulan bu yatırımların özel sektör eliyle yapılması hem kamu kaynaklarının eğitim, sağlık gibi hizmetlerde değerlendirilmesini sağlıyor; hem de yatırım projelerinin daha kısa sürede hayata geçmesini sağlıyor. Dolayısıyla biz yatırımlarda özel sektörün payını artırmayı önemsiyoruz. Rekabete dayalı yatırım ortamının geliştirilmesini önemsiyoruz. Kurulu güç bakımından özel sektörün payı 2002'de yüzde 32 idi. Bugün yüzde 56 düzeyinde. Üretimde ise özel sektörün payı yüzde 61 seviyesine ulaştı. 2012 yılı ekim sonu itibarıyla özel sektöre ait toplam 2 bin 450 megavat kurulu gücünde, 159 yeni veya ünite ilavesi yapılan santralın geçici kabulleri yapıldı ve işletmeye alma izni verildi. Bunların, "825 megavatı doğal gaz, bin 590 megavatlık kısmı yenilenebilir enerji, 35 megavatı kömür-linyit-ithal kömür santralidir. Sadece 2012 yılında 9 bin 302 megavatlık 208 başvuruya lisans verildi. Son 8 yılda lisans alan projelerden yaklaşık 18 bin 347 megavat kurulu gücündeki yeni kapasite sisteme dahil edildi. Elektrik üretimimizde doğalgazın payının yüksekliği canımızı yakıyor. Ama 2003 yılında devreye giren kapasitenin yarısı doğal gaz kaynaklı iken, son yıllarda üçte biri doğal gaz kaynaklı, geri kalanı ise rüzgar, hidrolik ve kömür kaynaklı olarak gerçekleşiyor" diye konuştu.

"HEDEFİMİZ 11 YILDA YERLİ KÖMÜRDE 18 BİN MEGAVAT DÜZEYİNE ULAŞMAK"
Fındıklı, Türkiye'de son yıllarda petrol, linyit ve taş kömürü olmak üzere bütün enerji potansiyellerini üretime kazandırmak için ayrılan bütçenin, önceki dönemlere göre çok daha yüksek olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
"Talep artışını karşılamak için bu yatırımlar, üretim ve kapasite artışı yeterli bulmuyoruz. Bunun için arama, tarama mevcut bütün potansiyeli ortaya çıkarma gayretlerimiz ortada. Son yıllarda ülkemizin petrolden linyite taş kömürüne kadar bütün enerji potansiyelini üretime kazandırmak için ayrılan bütçe, önceki dönemlere göre kat be kat fazladır. Kömür sahalarının santral yapma koşuluyla özel sektöre devredilmesi, 2005 yılından beri başta MTA eliyle devam eden kömür arama çalışmaları ile gelinen noktada; üretim potansiyeli olarak ülkemizde MTA'nın tespit ettiği 17.000 megavat güce sahip linyit rezervi bulunuyor. Türkiye kömür işletmeleri uhdesindeki 2,76 milyar ton linyit rezervi elektrik üretimi amacıyla özel sektöre rödevans usulü ile ihale edilmeye başlanmıştır. TKİ tarafından 2011 yılında 33,4 milyon ton, 2012 Ekim ayı sonu itibarıyla 28,2 milyon ton üretim yapıldı. Türkiye'nin kömür üretimi de tüketimi de 2012 yılında yüzde 5,1 düzeyinde arttı. Hedefimiz önümüzdeki 11 yılda yerli kömürde 18 bin megavat düzeyine ulaşmaktır. Diğer taraftan, elektrik piyasasının rekabete açılma süreci devam etmektedir. Dağıtım özelleştirmeleri tamamlanmak üzere, üretim özelleştirmelerinde süreç hızlandırılmış durumdadır. Hamitabat, seyitömer ve kangal gibi büyük termik santraller özelleştirilmiştir."

"YER ALTI VE YER ÜSTÜNDEKİ TÜM ALTERNATİFLERİN ÜRETİME SUNULMASI İÇİN BAKANLIĞIMIZ HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERİYOR"
Fındıklı, enerjide 54 milyar dolarlık ithalatın söz konusu olduğunu kaydederek, "2013 Ocak ayının ilk günlerinde Birleşik Arap Emirlikleri ile linyit rezervimizin yaklaşık yüzde 40'ının bulunduğu Afşin Elbistan havzasında yeni santrallerin inşa, işletme ve rehabilitasyonu için 12 milyar doları bulan bir anlaşma imzaladık. bu anlaşma sayesinde mevcut 2 bin 800 megavata 7-8 bin megavatlık ilave edilmiş olacak. Bu, Afşin Elbistan'da üretimin 55-60 milyar kilovat saat e çıkması demektir. 8 milyar metreküp doğal gaza karşılık bugünkü rakamlarla 12 milyar liranın ülkemizde kalması demektir. Sanıyorum bütün bu veriler, Ak Parti hükümetlerinin, Türkiye'yi ithal enerji kaynaklarına mahkum ediyormuş gibi göstermenin haksızlığını yeterince anlatıyor. Dışa bağımlılık önemli bir sıkıntı. Ancak ülkemiz kaynak zengini değil. Yeraltı ve yer üstündeki tüm alternatiflerin üretime sunulması için bakanlığımız her türlü desteği veriyor. Yenilenebilir enerji 10 yıllık alım garantileriyle destekleniyor. Enerjide 54 milyar dolarlık ithalat söz konusu. Ancak bunun yüzde 68'i ulaşımda kullanılıyor. Enerji sektöründe kullanılan ham petrol ve türevlerinin oranı sadece yüzde 2'dir. İddia edildiğinin aksine doğal gaz fiyatları 27 AB ülkesinin ortalamasının altında" diye konuştu.

"ENERJİ SEKTÖRÜ ÖNEMLİ BİR DEĞİŞİMDEN GEÇİYOR"
Enerji sektörünün önemli bir değişimden geçtiğine vurgu yapan Fındıklı, geçiş sürecinin çok dikkatli yönetilmesi gerektiğini dile getirdi. Kanunları değişimin hızına uyum sağlayacak şekilde sürekli revize etmek gerektiğini ifade eden Fındıklı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu, sadece ülkemiz için geçerli bir durum değil. Tam rekabetçi sisteme geçişte ütün ülkeler mevzuatlarının sürekli revize etmek durumundadır. Bu çerçevede bu kanun teklifi neden gerekliydi? 2008 yılında yürürlüğe giren kanun çerçevesinde 31.12.2012 tarihi itibariyle kamu ve özel olmak üzere toplam 21 dağıtım şirketinin üretim ve perakende satış faaliyetlerine ilişkin ayrıştırma işlemleri tamamlandı. Biz tekelleşmeyi önlemek, rekabeti güçlendirmek maksadıyla bu faaliyetleri birbirinden ayrıştırıyoruz. Ancak ayrıştırma işlemlerinden doğan vergilerin elektrik maliyetlerini artırma riski var. Maliyet artışı bir şekilde tüketiciye yansıyacak. Buna engel olmak için, sektörün duruma açıklık getirilmesine yönelik talebi doğrultusunda ayrıştırma işlemlerinin vergiden istisna edilmesi amacıyla 4628 sayılı kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (3) numaralı alt bendinin sonuna bir cümle eklendi. Bahse konu işlemlerin kurumlar vergisi kanunu kapsamında sayılması sağlandı. Fiyat eşitleme mekanizmasına dayanan ulusal tarifeden bölgesel tarifeye geçiş için öngörülen süre 1 Ocak 2013 idi. Ancak yapılan değerlendirmeler ve hesaplamalar bu geçiş süreci için hazır olmadığımızı gösteriyor. Serbest piyasanın oluşturul sürecinde Öncelikle dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi gündeme alındı.
2006 yılı sonunda satış sürecinin tamamlanması hedeflendi ama bazı bölgelerde elektrik kayıp ve kaçağının fazlalığı özelleştirme sürecini olumsuz etkiledi. Elektrikteki kayıp kaçak oranı bugün itibarıylaözel şirketler dahil yüzde 16,8 seviyesinde. Dicle, Van gibi dağıtım bölgelerinde kayıp kaçak oranı maalesef Türkiye ortalamasını etkiliyor. Özelleştirilen dağıtım şirketlerine getirilen kayıp kaçakları azaltma zorunluluğu ile 2015 yılında yüzde 10'a düşmesini hedefliyoruz. 2003 yılından bugüne yapılan kayıp-kaçak tarama çalışmaları ile yaklaşık 46,9 milyon abonenin kontrolü gerçekleştirildi. 2,5 milyar TL kaçak tahakkuku sağlandı. Hesaplamalar ve sosyo ekonomik tablo ulusal tarife uygulamasının üç yıl daha uzatılmasını gerekli kılıyor. Fiyat eşitleme mekanizması yani ulusal tarifede hepimiz elektriği kaçak kullananların yükünü çekmek durumunda kalıyoruz. Bu doğru. Ama şu aşamada bölgesel tarifeye geçmek, yüzde 72 ile kaçak kullanımın en yüksek olduğu Hakkari'de vatandaşın elektriği 65 kuruş gibi en yüksek fiyattan alması demek. Bu durumun sürdürülebilir bir tarafı yok. Çünkü bugün uygulamaya başlarsak bölgeler arasında fiyat farkı çok yüksek olacak. bu 22 lira ile 65-70 lira gibi bir fark demek. Buda kaçak kullanımın yoğun olduğu bölgelerde dürüst olup parasını ödeyeni cezalandırmak anlamına geliyor. Mevcut fiyat üstünden kaçak kullanan birini bu fiyatla elektik satmanın sonuçlarını iyi hesaplamak gerekiyor. Ayrıca iletimde de yüzde 7 civarında bir kayıp da bugün maliyetlere dahil edilmiş durumda. Dolayısıyla teklifin ikinci maddesi bu sürenin 2015 yılına kadar uzatılması ve artı 5 yıl daha süre uzatımı için Bakanlar Kurulu'na yetki verilmesini düzenliyor. Teklifle düzenlenen diğer bir husus 31.12.2012 tarihine kadar işletmeye girecek üretim ve otoprodüktör lisansı sahibi tüzel kişilere sağlanan bazı teşviklerin 2015 yılı sonuna kadar devam etmesidir. Sektör ve arz güvenliği açısından bu gerekli. Çünkü sektörde lisansını almış çok sayıda yatırım henüz işletmeye girmedi. İlk defa işletmeye girecek üretim ve otoprodüktör lisansı sahibi tüzel kişilere sağlanan iletim sistemi kullanım bedelinin yüzde 50 indirimli uygulanmasına ilişkin teşvik miktarı 2012 yılında 95,8 milyon lira tutarındaydı. Son olarak, 3096 sayılı kanun çerçevesinde tesis edilen ve doğal gazla çalışan elektrik santrallerinde kesinti veya kısıntıya gidilmesi halinde bu santrallerde ikincil yakıt kullanımına ilişkin yürürlükte olan ötv istisnasının süresi 31.12.2019 tarihine kadar uzatılıyor. Bu yeni bir vergi istisnası değil. Amaç, tarifelerin yükselmesinin önlenmesidir. 2012 yılında söz konusu istisnayı uygulamadığımız takdirde sadece 250 milyon TL gelir elde ediliyor. Ayrıca yap-işlet-devret modeli ile kurulan doğal gaz santrallerinin uygulama/imtiyaz sözleşmeleri henüz sona ermedi. Söz konusu istisnanın sözleşme bitimine kadar devam etmesi amaçlandı."

"2023 YILINDA ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİMİMİZİ 500 MİLYAR KİLOWAT SAATE YÜKSELTİLMESİ HEDEFLENMEKTEDİR"
Fındıklı, hedeflerle ilgili de açıklamalarda bulundu. 2023 yılında toplam elektrik enerjisi üretimini 500 milyar kilovat saate yükselmeyi hedeflediklerini kaydeden Fındıklı, "Arz güvenliğimizi sağlamaya yönelik olarak; bilinen linyit ve taş kömürü kaynaklarının 2023 yılına kadar elektrik enerjisi üretimi amacıyla değerlendirilmiş olması hedeflenmiştir. 2023 yılına kadar 2 nükleer santralin devreye alınması ve 3. nükleer santralin inşasına başlanması hedeflenmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarımıza ilişkin; 2023 yılı kadar yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki payının yüzde 30'a çıkarılması, 2023 yılı kadar teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilecek hidroelektrik potansiyelimizin tamamının elektrik enerjisi üretiminde kullanılması, rüzgar enerjisi kurulu gücünün 2023 yılına kadar 20.000 bin megavata çıkarılması, 600 megavatlık jeotermal potansiyelimizin tümünün 2023 yılına kadar işletmeye alınması hedeflenmiştir. Ayrıca 2023 yılında elektrik enerjisi kurulu güç kapasitemizi 100 bin megavata ve toplam elektrik enerjisi üretimimizi 500 milyar kilovat saate yükseltilmesi hedeflenmektedir" dedi.
(FD-Y)

16.01.2013 21:05:49 TSI

Editör: Wan Haber