AB'nin Türkiye ile vize serbestliği için hazırlanan yol haritasında üye ülkelerin Türkiye'den talepleri ve müzakerelerin uzamasına neden olan detaylar ortaya çıktı.
Avrupa Birliği Komisyonu tarafından vize muafiyeti için hazırlanan yol haritası üzerinde 30 Kasım 2012 tarihinde geniş bir mutabakat sağlandı. Ancak Fransa, bu metne çekince koyarak yasadışı göçler nedeniyle üçüncü ülkelerden Türkiye'ye gelen kişilere ilişkin Türkiye'nin vize politikasının AB ortak vize politikası ile eşdeğer kriterlere sahip olmasını ve bunun da yol haritasında belirtilmesini istedi. Ancak bazı üye devletler, 'vize serbestliği' hayata geçmeden bunun Türkiye'den talep edilemeyeceği argümanıyla itiraz ederek, Türkiye'ye destek verdi. Bunun üzerine Fransa, uygulanacak metodoloji konusunda Komisyon'dan ziyade Avrupa Konseyi'nin rolünün güçlendirilmesini istedi.
Avusturya ise oluşturulan metin resmi hale gelene kadar bazı değişikliklerin yapılmasını isteyerek, bu konuda çekince koydu. Bunlardan en önemlisi "kademeli ve uzun dönem perspektifli" ifadelerinin eklenmesi oldu. Ayrıca Türkiye'nin Bulgaristan ve Yunanistan sınırlarında oluşturulması planlanan üçlü ortak polis, sınır ve gümrük işbirliği merkezini 'ivedilikle' hayata geçireceğini taahhüt etmesi istendi.

RUMLAR KOMİSYON'DAN GÜVENCE İSTEDİ
Rumlar ise Komisyon'dan Türkiye'nin Geri Kabul Antlaşması'nı imzalayacağına dair güvence vermesini isteyerek, uygulamalar noktasında problem yaşandığı takdirde yaptırımlara hazır olunmasını talep etti. Bununla da yetinmeyen Kıbrıs Rum Kesimi, bu konuda COREPER yani daimi temsilciler toplantısının tutanağına konuyla ilgili yazılı açıklamalarını kaydettireceğini açıkladı.
Taslak yol haritasında 'AB ve üye devletleri' ifadesi her fırsatta vurgulanırken, yapılacak tüm işbirliği ve anlaşmalara Rum tarafının da dahil edileceği hatırlatılıyor ve yine birkaç defa Türkiye'nin Geri Kabul Antlaşması'nın gerekliliklerini etkili ve tam şekilde tüm üye devletlere uygulaması gerektiğinin altı çiziliyor. Yol haritası çerçevesinde Türkiye ile içişleri ve adalet kapsamında geniş anlamda diyalog ve işbirliği yürütülürken, bunun aynı zamanda Türkiye'nin adalet, özgürlük ve güvenlikle ilgili 24. fasıl kriterlerini yerine getirmesi için bir fırsat yarattığı ve AB'nin bu vesile ile pozitif gündem kapsamında buna destek vereceği ifade ediliyor.
Yunan ve Bulgar sınırlarının daha fazla işbirliği ile idari olarak güçlendirilmesinin amaçlandığı yol haritasında, üçlü işbirliği merkezinin yanı sıra Türkiye'de de bir Ulusal Koordinasyon Merkezi kurulması isteniyor. AB göçmenlik uzmanı görevlilerinin özellikle yasadışı göçü engellemek için seyahat dokümanlarının kontrolünde Türk polisi ile işbirliğinin güçlendirilmesi öngörülürken, yasadışı yollardan gelen kişilerin yakalandıkları AB ülkelerinde veya Türkiye'de geldikleri ülkeye geri dönüşleri için uçuş ayarlanması konusunun teşvik edilmesi ve otoritelerce desteklenmesinin önemine değiniliyor. Bu noktada özellikle 'İpek Yolu' ülkeleri ifadesinin kullanılması dikkat çekiyor.
Terörle mücadelede daha derin bilgi paylaşımı, kara para aklama, insan kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, siber suçla mücadele, nükleer ve radyoaktif madde kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı ve organize suçlar gibi konularda da AB ve Türkiye güvenlik güçleri ve istihbaratlarının çok daha yakın ve derin işbirliğine girmesi bekleniyor. Vize serbestliğinin Geri Kabul Antlaşması ile paralel yürüyeceğinin önemle belirtildiği taslak metinde, Türkiye'den seyahat ve kimlik belgelerinde güvenlik, göç ve sınır idaresi, kamu düzeni ve güvenliği ile temel haklar olarak belirtilen dört ana çerçevede yasal ve idari düzenlemeleri hayata geçirmesi talep ediliyor.

'ÖZEL DİKİM' VİZE SÜRECİ
Türkiye ile gerçekleştirilen vize diyalog sürecinin Türkiye için 'özel dikim' olduğu belirtilerek, vize serbestliğinde ilerlemenin tamamen Türkiye'nin yol haritasındaki beklentileri karşılamasına bağlı ve 'performansa dayalı' olduğunun altı çiziliyor. Türkiye'den hayata geçirmesi talep edilen yasal ve idari düzenlemeler arasında Türkiye'nin problem gördükleri ve yol haritası müzakerelerini uzamasına sebep olan maddeler ise şöyle:
"GKA'nın imzalanıp, onaylandıktan sonra istisnasız tüm üye devletlere uygulanması
1951 Cenevre Sözleşmesi'nin 1967 protokolünde Türkiye'nin koyduğu 'coğrafi çekince'nin kaldırılması
Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği'nin (UNHCR) Türk topraklarında herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmadan yetkisini kullanabilmesi
İltica edenlerin Türkiye'de mülteci statüsü alabildikten sonra kamu hizmetlerinden faydalandırılmaları ve tüm sosyal haklardan yararlanmaları yoluyla 'kendi kendilerine yetebilmeleri'nin sağlanması ve bu şekilde Türkiye'ye entegre edilmeleri (bunun yol açacağı maliyetler)
Avrupa Konseyi'nin yargıda işbirliğine yönelik 1957 Konvansiyonu'nun 24. maddesinin Türkiye tarafından uygulanmayan 1975, 2010 ve 2012 ek protokollerinin uygulanması
Adli suçlara ilişkin Avrupa Konseyi'nin 1959 Konvansiyonu 30. maddesinin Türkiye tarafından uygulanmayan 2001 ek protokolünün uygulanması
Para aklama, el koyma, arama ve terör finansmanıyla ilgili Avrupa Konseyi Konvansiyonu'nu onaylayarak ulusal yasaların burada yer alan provizyonlara adaptasyonu.
Kara Para Aklanmasını Önlemeye İlişkin Mali Çalışma Grubu (FATF) kriterlerine tam uyumun sağlanarak, AB'nin talebi doğrultusunda istenilen hesapların dondurulabilmesi."
Komisyon düzenli olarak her 6 ayda bir Avrupa Konseyi'ne ve yılda bir de Avrupa Parlamentosu'na konudaki gelişmelere ilişkin rapor sunacak. Bu raporlar çerçevesinde AB Adalet ve İçişleri Bakanları Konseyi'nde her 6 ayda bir değerlendirmeler sonuç bildirgelerine yansıyacak.
(SA-CC-D)

02.02.2013 13:01:42 TSI

Editör: Wan Haber