1886 yılında Amerika’da başlayan 1 Mayıs geleneği 1889 yılında İkinci Enternasyonal’de resmiyet kazanarak o günden bu yana tüm dünya’da işçi ve emekçilerin bayramı olarak kutlanmaktadır. Türkiye gibi bir ülkede ise ancak 1923’ten sonra 1 Mayıs kutlanmaya başlanmıştır.

 

1800’lu yıllar işçilerin köle statüsünde olduğu yıllardır. Diğer bir deyimle, işçi veya emekçi kavramı yeni yeni anlam kazandığı bir dönemdir.  Başta Amerika ve Avrupa kıtasında olmak üzere, dünyanın çeşitli bölgelerinde işçi ve emekçilerin emek gücüne dayalı olarak kapitalizm ve modern sömürgecilik gelişiyordu. Egemen güçlerin en etkili silahı ; ellerinde bulundurdukları işçilerin gücü idi. Ne olursa olsun bu silahı ellerinden bırakmamaları gerekiyordu. Dolayısıyla işçilerin her tür başkaldırısını önlemeleri için gereken tedbirleri almalıydılar.

 

19. Yüzyılda işçiler peyder pey örgütlenerek bilinçleniyor, bilinçlendikçe güçleniyor, güçlendikçe egemenlerin buyruklarına karşı kendini koruyorlardı. Amerika’dan başlayarak yavaş yavaş dünyanın her tarafına yayılan işçi eylemlilikleri egemen güçleri korkutuyordu. İşçilerin gelişen eylemliliklerinin önüne geçemeyeceğini anlayan Kapitalizm  daha fazla kafa yorarak çözüm üretmeye başlamıştır. İşte buradan hareketle Kapitalizmin sömürü yaklaşımında reform yapılmaya  başlanmıştır.

 

İşçi sınıfı ile egemen güç olan Kapitalizm arasında yaşanan çatışmalar 20. yüzyılın yarısına kadar aktif bir şekilde sürdürülmüştür. Soğuk Savaş Dönemi olarak adlandırılan yıllarda Kapitalizm’in üstünlük elde ettiğini gördük. Ancak sözkonusu üstünlük bir taraftan işçi emeğinin sömürülmesi olurken, diğer taraftan da işçiyi kendi gerçekliğinden uzaklaştırmak olmuştur. Sözkonusu bu durum 20. yüzyılın son çeyreğinde önemli bir başarı elde etmiştir.

 

21. yüzyılda işçi sınıfı diye bir realite kalmazken, diğer taraftan da klasik olarak bilinen patron kavramı da devlet aygıtı tarafından ablukaya alınmıştır. 19. ve 20. yüzyılların ezilen işçi sınıfı  « ezilen » orta sınıf patronlarıyla aynı statüye sahip olmuştur. Devletler Kapitalizm’in temsilcileri olmuş, G8 ise Küresel Kapitalizm Klubu haline gelmiştir. Bir taraftan klasik anlamda işçi sınıfı diye bir gerçeklik kalmazken, diğer taraftan da ezen ve ezilen sınıflar arasında kalın çizgiler oluşmuştur. Bu noktadan hareketle şöyle bir sınıflandırmaya gidilebilir :

-G8 ve G20 ile diğer devletler

-Genel anlamda devletler ile firmalar

-Genel olarak firmalar ile çalışanlar

-Devletlerin sosyal kurumlari ile sosyaldan geçinenler

 

Kısaca 19. Yuzyılda başlayan işçi hareketinin oluşturduğu işçi sınıfı artık pratikte pek var olduğu söylenemez. Kimin işçi, kimin patron olduğu pek belli olmadığı toplumlarda işçi/patron veya işçi/egemen ayırımının yapılması da pek mümkün değildir. Özellikle yaşadığımız Avrupa’da bu realite herkesin rahatlıkla görebildiği bir gerçektir. Bazı kesimler nostaljik anlamda halen işçi sınıfının varlığından söz etseler de bunun hayatın gerçekliğiyle pek alakasının kalmadığını görüyoruz.

 

Yükarıda yazdıklarımdan hareketle şunu belirtmek gerekir ; 1 Mayış İşçi Bayramı artık güncelleşerek Emek sahibi olan herkesin  Bayramı olarak anlam kazanmalıdır. Aksi halde 1 Mayıs giderek marjinal kesimlerin bayramı haline gelecektir. Bu durum ise 1889 ruhuna layık düşmemektedir.

 

Ahmet DERE  /  1 Mayıs 2014